16. İstanbul Caz Festivali Özel: 13 Temmuz akşamı festivalin zirve konserlerinden biri gerçekleşecek...

<span style="color: rgb(183, 33, 38);">16. İstanbul Caz Festivali Özel:</span> 13 Temmuz akşamı festivalin zirve konserlerinden biri gerçekleşecek...

"Yaratıcı, maceraperest, uçucu, beklenmedik renk patlamalarıyla bezeli, neredeyse ruhani… Rock, caz ve klasik müziği bestelerinde benzersiz bir biçimde birleştiren, Beatles ve Radiohead gibi standart dışı kaynakları repertuvarında bulunduran, "1960’lardan bu yana gelmiş geçmiş en yaratıcı caz piyanisti" Brad Mehldau’ya basta Larry Grenadier ve davulda Jeff Ballard eşlik edecek. Brad Mehldau Trio, dinleyenleri "küçük bir serüvene çıkaracak ve onların hayatlarını değiştirmek için çalacak". İlk albümünü 1995’te çıkaran Mehldau, 2003’te yine Caz Festivali kapsamında İstanbul’da izleyiciyle buluşmuştu." Festival yönetiminin haklı olarak bu sözlerle cazseverlere duyurduğu  Mehldau’nun konseri 13 Temmuz’da...

Festivalin bir anlamda zirve konserlerinden birini teşkil eden Mehldau konseri yazısı için son sıralarda verdiği konserleri ve etkilerini araştırdık, adeta evi gibi olan, yılın uzun dönemlerini orada konser vererek geçirdiği The Village Vanguard’da verdiği son konserden sonra neler söylendiği, neler yazıldığı, nasıl anlatıldığı ile ilgilendik ve ortaya cazseverlerin ilgisini çekecek bir yazı çıktı, gerçi bu yazıyı biz yazmadık, elbette konserleri izleyen biri yazdı, uzun dönemli bir Mehldau hayranı ve caz yazarı olan Eric Benson’ın, uzun değil, 2 ay önce Mayıs ayında Mehldau’nun konser verdiği Village Vanguard gecelerinden sonra yazdığı ve hakkında muhtemelen yazılmış son yazı olan makalesini bulduk ve aşağıda sizlere sunuyoruz. Elbette kişisel bir değerlendirme olmasının yanında Mehldau’nun son dönemini bir uzmanın gözüyle okumak ve Reşit Rey’de ki konseri bir de bu gözle dinlemek ilginç olacaktır umuyoruz.


Brad Mehldau Village Vanguard’da...

Son 25 yıldır hiç bir büyük caz sanatçısı Village Vanguard’la Brad Mehldau gibi bileşik bir şekilde anılmamıştır. 1994 yılında Warner Bros ile imzaladığı anlaşmadan sonra 11 trio albümü kaydeden Mehldau bu albümlerin dördünü cazın kutsal sayılan bu mekanında gerçekleştirdi. Bir şekilde Bill Evans’ın Vanguard’la kurduğu sinerjik ilişkinin benzerini yeniden kurdu da diyebiliriz. Yılın en az altı haftasını burada geçiren piyanist bu yıl kendisini biraz daha sınırlamış gibi görünüyor; Mayıs başlarında Vanguard’a bu yıl ilk kez gelen Mehldau evine tekrar dönmüş denebilir.

Biz dinleyiciler için Mehldau ile Vanguard arasındaki uzun vadeli ilişki onun kendi kişisel gelişimini takip etmek açısından önemli bir mukayese-kıyaslama fırsatı elde etmemize yarıyor. Mehldau, ‘97 yılında Vanguard’da ilk canlı kaydını yaptığı zaman doğaçlamanın süper kahramanı olarak güçlerini ve yeteniğinin parlak yanlarını göstermeye oldukça düşkün biriydi. Onun “Young and Foolish”le tanışması ve şarkıyı duygusal olarak tüketmesi öyle buruk ve liriktir ki, “Monk’s Dream” albümündeki her iki elini de kullanabilen üstün virtüöz solosu öylesine patlayıcıdır ki soloların sonlarındaki aşırı gerilim dinleyicide de alkışlar, bağrışmalar ve sadece ‘Superman’de görülen bir enerji, tansiyonu ortayı çıkartır, adeta patlatır. Piyanist Ethan Iverson, Mehldau’yu yazar Nate Chinen için şöyle özetler; “O çeşit adamları “The Way You look Tonight”ı çalarken duymak cazın en heyecan verici anlarından biridir bence.”

Mehldau, bu sene Vanguard’da içini bol bol döken cömert 99 yılındaki kaydına sanki geri dönmüş oldu. “All The Things You Are”da ki solo girişini oldukça yavaş, kısa, çentikli sözcük gruplarından oluşan cümlelerle inşa eder. “Solar”, “I’ll Be Seeing You” gibi standartlardaki sololardan sonra onun artık yorulmuş olacağını düşünür insan ama o çalmaya devam eder, yükselen tansiyon hep kontrol altındadır, gerilimi adım adım kurgular ve kendi karar verdiği ana kadar inşa eder, öyle ki dinleyici de, kendisi de adeta terden sırılsıklam olur.

Mehldau’nun ilk Village Vanguard albümleri kendisinin müzisyen, sanatçı ve piyanist olarak yeteneklerinin sınırlarını, parasını ödeyerek kulübe girmiş olan insanlara göstermek ve etkilemekle dolu albümler olarak da tanımlayabiliriz. Öyle midir, değil midir bilemeyiz ama sanki sonra daha büyük, daha hızlı, daha sınırsız, daha kuvvetli doğaçlama yeteneklerinin sınırlarını hayal etmeyi bırakıp gittikçe dinamik kompozisyonlara odaklanmayı tercih etti. Mehldau bir sanatçı olarak olgunlaşırken performanslarının yavaş yavaş hayal kırıklığı yaratmaya dönüştüğünü belirtmiştim. Dinleyicileri olarak bu ‘üstün insan’ın yeteneklerinin sınırlarını keşfetmeden önce Mehldau doğaçlamalarını niye terketti diye düşündüm.

Yazar David Foster Wallace bir keresinde Mehldau’nun çalışmalarının temelindeki lezzetsizlik, yavanlık dürtüsünün yapısal ve dilbilimsel anlamda kendisini üzdüğünü yazmıştı. Ben asla Mehldau ile konuşmadım ama buna şaşırmadım da. Mehldau geriye dönüp acemilik günlerine baktığında aniden minimalist bir dönüşüme uğradığını görür. Müziğinin daha ince, daha minimal hale geldiğini, gösterişlilik konusunda odak kaymasına uğradığını söyleyebilirim.

Village Vanguard’da o gün çaldığı ilk üç parça Mehldau’nun kayıtlara girmemiş parçaları “Dream Sketch”, “Twiggie” ve “B Blues” idi. Bu parçaların zemininde Jeff Ballard’ın davul vuruşları parçalarla dostça ilişki kurarken, Grenadier’nin kesik bas girişleri Mehldau’nun barok parlamaları ile tamamlanıyordu. Mehldau, “B Blues”un sonunda hayli uzun bir soloya girdiğinde Ballard ve Grenadier uysal olarak eşlik etmeyi tercih etmeyip, kuvvetli ve esnek paslar attılar. “Samba, e Amor”da baskın olan Mehldau’ydu ama asla grubun önüne geçmedi, ağır yanan bir ateşi andıran müzik asla bir patlamaya dönüşmeden tamamlandı.

Mayıs ayının o Cumartesi gecesi ise Mehldau daha derine ve uzaklara gitmeyi tercih etti. Salı geceki performansında pek de olmayan heyecanı gecenin kalabalığı ile sanki geri gelmişti. Mehldau 80 dakika sahnede kaldı, geceyi de “I Fall in Love Too Easily” uyarlamasıyla noktaladı. Mehldau’nun solo yaklaşımı trio olarak çalışından daha radikal bir dönüşüme maruz kalmıştı. O zaman kendime sordum, “Neden, dedim kendime (özellikle de ‘Live in Tokyo’da ki hayal kırıklığını dinledikten sonra) bu kadar konuşkan bir piyanistin müzikal kekemeliğe tutulmasının sebebi nedir diye.’

Bundan sonra Mehldau’nun Village Vanguard’da kaydettiği ilk dönem albümleri kadar heyecan verici işler yapacağı konusunda şüphelerim var. “All The Things You Are”daki solo girişini işitmek bana Miles ya da Monk’u dinlemek kadar heyecan verici gelmişti. “Kind of Blue” beni caza aşık eden albümdür, Mehldau’nun Vanguard’da müzikal arayışları bana o günleri tekrar hatırlatmıştı.

Mehldau artık kırklı yaşlarına girmeye başlarken sadece büyük ve önemli bir doğaçlama ustası olarak anılmaktan pek de memnun değil, daha çok bir bestecinin karmaşık ve sabırlı yapısıyla düşünmek ve davranmak istiyor.

Eric Benson


Brad Mehldau, piyano
Larry Grenadier, bas
Jeff Ballard, davul


Cazkolik.com / 10 Temmuz 2009, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.