Cenk Erdem Los Vivancos gösterisi ve Buika konserini izlerken duyduğu kaygıları yüksek sesle dile getiriyor.

Cenk Erdem Los Vivancos gösterisi ve Buika konserini izlerken duyduğu kaygıları yüksek sesle dile getiriyor.

İnsanlığın en büyük değeri özgürlük; kendini ifade etme özgürlüğü, duygularını yaşayabilme özgürlüğü, sanatta özgürlük, aşkta özgürlük ama bunun kıymetini sanki sadece kuşlar biliyor bizim memlekette. Bilen insanlar da mücadelesini verecek elbet çünkü sanat güzelleştiriyor insanı ama kimi karanlık kafalar özgürlüklerden, sanatın güzelliğinden ne kadar da rahatsız olabiliyor... Oysa bireyi sanatta özgürlük güçlendirir ve bir kutlamaya dönüşür hayat ama belli ki bu hiç işine gelmiyor karanlık zihinlerin.

* * *

Kısa bir süre içinde ardı ardına öyle sık hissettim ki bu duyguyu... Önce, ilk kez bir müzik yazarı olarak Mersin’de düzenlenen 12. Uluslararası Müzik Festivali’ne davet edilmenin keyfi ile uzun süredir basın danışmanlığını yaptığım yedi yakışıklı erkek kardeşten oluşan Los Vivancos gösterisi için yanlarına özgürce uçtum. Neredeyse bir Hollywood prodüksiyonu gibi gösterilerine yenilikler katmışlar, imajlarıyla birer savaşçıya dönüşmüşlerdi adeta. Çapkın bir babanın farklı annelerden olma ve hepsi Barselona Konservatuvarı’nda eğitim almış yedi yakışıklı oğlu, klasik bale ve flamenkoyu çok iyi bildikleri gibi, birer Spartaküs gibi bedenleriyle izleyenlerin duygularını ayağa kaldırıyorlar. Korku sineması sevenlerin İspanyol Yetimhane filminden hatırlayacakları Fernando Velazquez’in bestelediği ve Budapeşte Senfoni Orkestrası’nın yüz kişiyle çaldığı kayıtlardan epik müziklerle sahnede yarı çıplak kalan yedi kardeş önce kadınları özgürleştirdi. Mersin Kongre Merkezi’ni dolduran gazetecisi, elçi yakını, her meslekten kadın zaten maskülen bir dans olan flamenkodaki kondisyonları, canavar yedi erkeğin çekiciliğini bir yaz gecesi büyük coşkuyla izledi ve kardeşler, izleyiciler tarafından önce klasik müzik adabıyla izlenirken ardından herkes duygularını serbest bıraktı... Yaşasın özgürlük.

* * *

Festivalin yönetim kurulundan Selma Yağcı ve festivali bir sihire dönüştüren ekip şimdi bir sonraki festivalin tatlı telaşında. Allahtan aydın insanlarla dolu bir salondu ve gösteriyi sonuna kadar izleyebildik. Kadınları, erkekleri, coşkuyla izleyen herkesi özgürleştiren Los Vivancos’tan sonra ikinci büyük duygu Buika ile yaşandı. İspanyol flamenko ve caz şarkılarının sahici kadını, İstanbul Senfoni Orkestrası ile İş Sanat’ta adeta caz orkestrası gibi öyle büyüleyici bir sezon kapanışı yaşattı ki… Gecenin sonunda Senfoni Orkestrası’nın sıkı disiplinli ve sadece notayla ilerlemeye alışkın müzisyenleri, nota sehpalarını keyifle bir kenara bıraktılar ve birbirlerine yalnızca tonları fısıldayıp bir caz orkestrasının müzisyenleri kadar özgürleştiler. Oysa Buika’nın yer yer doğaçlamalara kayması başta ekibi kaygılandırıyordu ama özgürce kendilerini ifade etmenin keyfiyle öyle birer kuş oldular ki, ilk defa klasik müzik çalan müzisyenlerin böylesine gülerek, coşarak ve özgür olmanın tadını çıkarak güçlendiklerini gördüm. Buika bana da aynı gücü verdi. Duygularımızı harekete geçiren ruhu çıplak bir müzisyenin özgürlük hareketiydi. Şimdilerde yeni alkol yasasıyla kültür sanat projelerine darbe vurulduğu yetmezmiş gibi tiyatro ve operaya dayatmalarla maşallah ileri demokrasimize de Buika gibi inanmaya ve sahip çıkmaya ihtiyacı var hepimizin, özgürlüğümüze ve hayata, hayatı daha da güzelleştiren sanata inanmaya... "İllet"vekillerinden ziyade inanan birilerine ihtiyacımız var.

Cenk Erdem

Cazkolik.com / 31 Mayıs 2013, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cenk Erdem

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.