Murat Beşer 17. İstanbul Caz Festivali için seçtiği üç konseri Cazkolik için yorumladı

Murat Beşer 17. İstanbul Caz Festivali için seçtiği üç konseri Cazkolik için yorumladı

17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali

 

1 – 20 Temmuz 2010

 

Yılın bu vakitleri bir heyecan titremesi sarar, İstanbul’un caz dinleyicilerini. Çünkü mevsimlerden caz mevsimi gelip çatmıştır. Sıcakların rutubet ve tozla buluştuğu günlerde buram buran terlemek için ikinci ve tatlı bir neden daha vardır.

 

Sıra 17cisine geldi; İstanbul Uluslararası Caz Festivali kapıya dayandı. Yalnız biz caz severler birkaç yıldır biraz boynu büküğüz. Nedeni son bir kaç yıldır festivalin kriz koşulları altında zayıf bir bütçe ve buna bağlı olarak zayıf bir programla yapılıyor olması. Bu yıl festival yine geçen yılkine benzer koşullar altında gerçekleşiyor maalesef.

 

Her şeye rağmen ellinin üzerinde konser ve bir dolu etkinlik yer alıyor festivalde bu yılda. Bir başka sevindirici konu Uluslararası İstanbul Caz Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün 40 yılı aşkın süredir kesintisiz yaptığı radyo programları ile bir rekora imza atan prodüktör ve yazar Hülya Tunçağ’a veriliyor olması.

 

Biz şimdi bu sayfada, programı detaylı olarak tasvir etmek yerine, vereceğimiz tavsiyeler; daha doğrusu caz gibi caz olan üç konser üzerinde duracağız.

 

Chick Corea Freedom Band

 

Bu programdaki banko konserlerin başında İstanbul’da daha önce bir çok kez izlediğimiz Chick Corea’nın son yıldızlar topluluğu Freedom Band ile 7 Temmuz’da vereceği konser geliyor.

 

Projenin heyecan verici birkaç tarafı var. Bunlardan biri  85 yaşındaki efsane davulcu Roy Haynes’i dünya gözüyle görmek şüphesiz. Projede yer alan basçı Christian McBride ile saksofoncu Kenny Garrett ise, konserin kalitesinin diğer garantörleri.

 

60 yıldır davul setinin başında dimdik duran gerçek bir emektar Haynes. Doğal yeteneği, çok yönlülüğü, rahat mizacı ve yaratıcı tarzıyla dikkat çeken Boston’lı sanatçı, amansız bir swing duygusuna sahip oluşu, sürpriz ses doğaçlamalarına açık, yenilikçi zihniyeti ile biliniyor.

 

Corea için çok fazla söze hacet yok; o bir virtüöz, o bir yaşayan efsane. Ülkemizde en çok tanınan caz müzisyenlerinden biri. Corea müzikal kariyerinde caz tarihine şimdiden kocaman bir damga vurmuş, özellikle yetmişli ve seksenli yıllarda gerçekleştirdiği topluluk projeleri ve kitleleri büyülemiş, caz dünyasına yön vermiş albümleriyle tanınmış bir isim. Saksofoncu Garrett ilk kez Miles tarafından seksenli yıllarda keşfedilen ve sahneye çağrılan, hayranı olduğu John Coltrane’den miras kalan alışkanlıklarıyla yol almış bir müzisyen. Garrett bizi tonlarından çok, uzun nefesi ve olağanüstü tekniği ile büyülüyor.

 

35 yaşında sıra dışı bir yetenek basçı McBride, Genç Aslanlar kuşağının Brad Mehldau ile birlikte en göze çarpan üyesi. 80 sonu ve 90 başında piyasaya çıkan bu kuşakta pek çok parlak isim içinde McBride, kuşağının en ilginç ismi.

Enrico Rava & Stefano Bollani

 

Festivalin bir başka ciddiyet yüklü, ağır ve önemli konserlerinden biri de, 9 Temmuz gecesi Aya İrini Müzesi’nde gerçekleşecek. Yaklaşık 15 yıldır birlikte çalışan ve ECM’den albüm çıkaran İtalyan trompetçi Enrico Rava ve öğrencisi piyanist Stefano Bollani, o gece etkileyici güzel mekanı Avrupa Cazı ile dolduracaklar. 

 

İtalyan cazının iki kuşağını yan yana getiren bir buluşma. Çünkü bu iki müzisyenden biri 71, diğeri ise sadece 38 yaşında. Yani sonik bir baba-oğul ya da dede-torun ilişkisi.     

 

İtalya’nın uluslararası sahneye en büyük armağanlarından biri olan popüler trompet sanatçısı Turinli Rava, neredeyse tek başına İtalyan cazını global bir çizgiye taşıyanlardan biri. Doğup büyüdüğü kasabada Dixiland çalarak işe başlayan, fakat Miles Davis’i duyduktan sonra enstrümanlarını değiştiren ve modern dünyanın kucağına atılan Rava, bugün Avrupa cazının en yetkili isimlerinin başında geliyor. Rava’nın birlikte çalıştığı isimler arasında Gato Barbieri, Chet Baker, Steve Lacy var.

 

Ustanın karşısında gelecek kuşakları temsil eden Milanlı caz piyanisti Stefano Bollani, çocukken piyano çalmaya şarkılarına eşlik etsin diye başlamış, ancak sonradan sonraya işler ciddiye binice çalgısına odaklanarak 11 yaşındayken Floransa’da konservatuara yazılan ve öğretmenlerinin gözbebeği olan parlak biri. Bollani bu okulda hem caz hem pop okumuş; 1993 yılındaki mezuniyetinin ardından ülkesinin pop yıldızlarının peşine düştüğü biri haline gelmiş; Laura Pausini, Irene Grandi, Jovanotti’nin albümlerinde aktif olarak yer almış.

 

Bollani, Rava ile tanıştıktan sonra caz albümleri yapmaya karar vererek kariyerinin yönünü değiştiriyor. Bollani bugüne kadar Umbria ve Montreal Caz Festivallerinde yer alıyor; Gato Barbieri, Lee Konitz, Pat Metheny, Paolo Fresu ve Phil Woods ile çalıyor.

Fahir Atakoğlu & Alain Caron & Horacio “El Negro” Hernandez

 

İstanbul’un tarihi mekanlarında düzenlenen “Ustalarla Buluşma” kısmında bu kez Fahir Atakoğlu’na ait bir proje var. Fahir Atakoğlu gerçekten iyi müzisyenlerle çalışıyor.

 

12 Temmuz Pazartesi akşamı Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleşecek konserde basçı Alain Caron ve perküsyoncu Horacio “El Negro” Hernandez ile çalacak.

 

Bize göre bu kadronun ağır topu basçı Caron. Projenin vurmalılar kısmından sorumlu uzman ise Horacio “El Negro” Hernandez. Biz yazıda Hernandez’i, bir başka yazıya saklamak sözüyle, ülkemize ilk kez geldiği için Caron’u öne çıkarmayı vazife bildik.

 

Altı telli bas konusunda meraklısı için paha biçilmez birisi Caron. 11 yaşında profesyonel olarak Quebec barlarında bas çalan, sadece dinleyerek kendi kendine çalmayı öğrenen, Berklee müzik okuluna kişisel özellikleri nedeniyle kabul edilen, sıra dışı bir yetenek.

 

Caron ilk profesyonel sürecinde UZEB topluluğu birlikte anılıyordu. Kısa süre içinde bir usta elektrik basçı olarak ün saldı, 6 telli basta bir virtüöz olarak anılmaya başlandı. Çoğu özel yapım onlarca basın sahibi olmaktan gurur duyan Caron, ardından solo kariyerinde ilerlemeyi tercih etti; topluluğu Le Band için parçalar yazdı.

 

Müzik dinleyicileri için Caron’ın en başarılı albümü şüphesiz 1995 tarihli “Rhythm’n Jazz” idi. Fusion denen müziğin büyüleyicini bir kez daha tüm dünyaya muştulamıştı. Bu albüm Caron’ın ilerici bir besteci ve sololarında da özgünlüğünü koruduğunun göstergesi oldu; en iyi odaklandığı albüm olmasının yanında müzik alt yapısını daha iyi bir seviyeye çıkaran bir örnekti. Güçlü melodiler, perdesiz 6 telli sololar ve süzülmüş funk groove’ları temiz bir tınıda, hatta slapping tekniğiyle dikkat çekmeyi başardı. Caron, cazın o zamanın dinleyicileri üzerinde masum bir sempati yarattığı zamanlarda, müzikte her zaman yeni kombinasyonların ve atılımların kalıcılığını savunuyordu.

 

Caron, titiz, odaklanmış ve ussal başarılarını ön planda tutmamasına rağmen, müzik fikrini ele vermeyen ve kendinden ödün vermeyen enerjik bir virtüöz. Aynı zamanda basının her yönünü tam anlamıyla kavrayabilen, çok yönlü bir müzisyen, besteci, öğretmen ve performans ustası. 11 kardeşten en küçüğü olan Caron şimdi 55 yaşında. Gözlerimiz daha ziyade onun üzerinde olacak.

 

Murat Beşer

Cazkolik.com / Temmuz 2010

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Murat Beşer

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.