Yeni neslin öne çıkan 10 genç kadın caz müzisyeni

Yeni neslin öne çıkan 10 genç kadın caz müzisyeni

 

Sharel Cassity

 

 

Oklohoma doğumlu genç yıldız müzik dünyasındaki ilk albümü “Just For You”ya geçen yıl kavuştu. 2009 içinde yeni bir albüme daha imza atan Cassity, Julliard’lı bir müzisyen ve ‘sidewoman’ olarak Ingrid Jensen, Jimmy Heath, Mark Whitfield gibi önemli isimlerle çalıştı. ASCAP Genç Besteci Ödülü ile Down Beat Müzik Ödülleri’nden ikisini alarak kariyerine güçlü bir başlangıç yapmış oldu. Aslında alto saksafon çalmayı tercih eden genç ve güzel müzisyen bariton, soprano ve tenor saksafonla birlikte flüt, klarnet ve piccolo’yu da benzer ustalıkla çalıyor.

 

“Just For You”da geleneksel cazın içinde yolculuk eden Cassity albümünde kendisi gibi önemli çıkış yakaladığı görülen genç tromboncu Michael Dease ile birlikte çalışmış. Yedi şarkının üçünde imzası olan Dease’in bestelerinde Cassity’nin alto saksafonu parçalarda Charlie Parker’ın cümlelerini tatlı ve belki de biraz küstahça kullanmış.

 

 

Anat Cohen

 

 

İsrail’den dünyaya yayılan müzikal bir ailenin klarnetçi kızkardeşi Anat Cohen, world fusion tarzında müzikleriyle tanınan kardeşleri saksafoncu Yuval ve trompetçi Avishai ile kendi yolculuğuna yeni yeni başladı. 3 kardeş bir arada önce iki albüm kaydettiler ama ardından Anat klarnetiyle kendi kariyerinin peşinden koşmaya başladı ve şimdiden dört albüme ulaştı bile.

 

Anat Cohen’in müzisyen olarak sahip olduğu silahı güvenilir yaşlı klarneti. Nefesli ailesinin diğer üyeleri bas klarinet, tenor saksafon ya da soprano saksafonda çalan Cohen’i tüm resimlerinde elinde bir tür simge haline gelen klarnetiyle görürsünüz. Dünya Cohen’in İsrailli olduğunu bilmesine rağmen o Klezmer türü ya da world eksenli müzik yapmak için kendini zorlamadı aslına bakarsanız, ağırlıklı olarak latin ritmlerle örülü ya da klasik düzenlemelerden oluşan bir müzikal dokuyu takip etmeyi tercih etti. Bunu en iyi son albümü “Notes From the Village”da görebilirsiniz ama klarnetinde yine de belirgin bir Avrupa izi var, klasik yanından kaynaklanıyor olsa gerek!

 

2007 ve 2008 yıllarında evine bir kaç kez DownBeat’in ‘yükselen yıldız’ ödülüyle dönen genç ve yetenekli müzisyen Berklee School of Music mezunu, aynı yıllarda JJA ödüllerine de aday olup ‘Yılın Klarnetçisi’ seçilmeyi de başarmıştı. Az önce, yukarda da dediğimiz gibi son albümü eleştirmenlerden ve dinleyiciden büyük alkış alan “Notes from the Village” öyle bir boyuta geldi ki pek çok kişi yakın gelecekte kardeşi Avishai Cohen’in yakaladığı ünü ve başarıyı aşıp geçeceğini düşünüyor. Bu tip rekabet söylentilerinin onların nezdinde bir önemi var mıdır bilemeyiz ama müzisyeni daha yaratıcı ve iyi yapmak için kimbilir belki de bu tip rekabetlere ihtiyaç vardır.

 

 

Kait Dunton

 

 

North Teksas Üniversitesi, Jazz Studies’i 2008 yılında oldukça iyi dereceyle bitiren piyanist Kait Dunton mezun olur olmaz hiç zaman kaybetmeden kurduğu triosuyla kendi bestesi olan sekiz parçayı “Real Imagined” adı altında kaydetti. Kendi ilk albümünü kendi prodükte eden, düzenlemelerini kendi yapan, kendi pişiren, kendi yiyen biri olarak piyasaya sürdü.

 

Bütün bunları bir insanın tek başına yapması zaten kolay bir şey değilken bir de bunu kusursuz yapması iyice şaşırtıcı bir durum. Bunun yanına eklenecek başka müzikal nedenleri da katarsanız şahsen geçen yıl çok çeşitli yerlerden methini sık sık duyduğum bir kaç caz kaydından biri oldu hep “Real Imagined”. Dunton şimdi Güney Kaliforniya’da yaşıyor. Bizim bu yazımızda ele aldığımız genç isimlerin ikisi New York dışında yaşıyor. Şimdi şu soruyu sormamız tersine sormamız lazım, eskiden ve halen pek çok müzisyen için ‘New York’a hazır değil’ derlerdi, şimdi ise tersinden soralım ‘New York, Kait için hazır mı?’

 

 

Hiromi Uehara

 

 

Hiromi Uehara ya da kısaca Hiromi bu isimlerin içinde Türk caz dinleyicisinin de en yakından tanıdığı isim. Ülkemize geldiğini biliyoruz, geçen yıl İzmir’de konseri vardı, şimdi anımsamadığımız başka zamanlarda gelmiş olabilir. Bu nedenle bize yakın biri. Ne kadar iyi bir piyanist olduğunu zaten tüm dünya yakından biliyor. Şimdiden 5 albüm gerçekleştiren Hiromi, Chick Corea ile yaptığı kaydın tüm dünyada getirdiği büyük yankının üzerinden çok da fazla zaman geçmeden Stanley Clarke ve Lenny White ile kaydettikleri “Jazz in the Garden” daha da geniş bir spektruma sahip olmasını sağladı.

 

Bu ufak tefek piyano dehası Japon kızı Hiromi, Berklee’de öğrenciyken bir stüdyoda Ahmad Jamal tarafından keşfedildi ve Jamal hemen onu kendi stüdyosuna aldırttı. Caz fusion ve karmaşık armonileri oldukça becerikli, hızlı ve hatasız çalan Hiromi rock temelli caz denemeleri de yapıyor, hatta bu konuda ‘Hiromi’s Sonic Bloom’ isimli bir grubu da var. Bu ekiple kaydettiği son albümü “Beyond Standart” cazseverlerin büyük ilgi gösterdiği albümlerden oldu. İsminden de anlaşılacağı gibi caz standartlarına getirdiği Hiromi yorumları genç müzisyenin önümüzdeki 30 yıl boyunca caz dünyasındaki önemli figürlerden biri olacağına işarettir kuşkusuz.

 

 

Anne Mette Iversen

 

 

Danimarka’da doğup büyüyen klasik eğitimli konrtbasçı eğitimini klasik piyano üzerine aldı ve Kraliyet Danimarka Müzik Akademisi’nde 4 yıl boyunca gördüğü eğitimden 2001 yılında mezun oldu. Bu sürecin ardından New York’a taşınan genç müzisyen geçen zaman içinde üç kişisel albüm yayınladı. Son çalışması çift CDli bir albüm, ilk CD “Many Places” isimli bir kayıt, aynı dörtlüye yaylı grubu da eklenerek kaydettiği ikinci albümü ise “Best of the West” isimli.

 

Anne Mette Iversen’ın kontrbasının varlığı fazla iddialı bir varlık değil ama şunu hissediyorsunuz ki onun bası, sesi ve rengi olmadan parçanın da rengi yok! Çift CD’li albümün her bir CD’si ekipte çalınan her aletin potansiyelini azami dereceye çıkarmanın fırsatlarını sunuyor, besteler müzisyenlere bu fırsatı veren bir besteciden alınma. Son söz olarak şöyle diyelim; Anne Mette Iversen canlı, zeki, yaratıcı düzenlemeler yapmak için yetenekli bir müzisyen, genç ve yetenekli olması cazın geleceğinin ön saflarında kendine ayrıcalıklı bir yer kapmasını sağlayacaktır kuşkusuz.

 

 

Hailey Niswanger

 

 

Bu yazının konusu olan “genç kadın aslanlar”dan yalnızca multi enstrümantalist Hailey Niswanger halen yeniyetmelik çağında. Henüz 19 yaşında genç ve güzel, yetenekli, eğitimli bir genç kadın. Daha 8 yaşındayken hızla öğrendiği klarnet onun ne kadar yetenekli olduğunun anlaşılması bakımından önemli olmuş. Bu yetenek ileriki yıllarda kendisine Berklee’de burs kazanmaya yetecekti ve ilk yıl okuldaki çalışmaların tümüne katıldı, hepsini tamamladı.

 

Hiç kuşku yok ki bundan sonra da hızla öğrenecek, eksiklerini hızla kapatacak, ustalaşacak. Henüz mezun olmadı ama olduktan sonra büyük isimlerle büyük sahneleri paylaşmak, Terri Lyn Carrington, Christian McBride, Taylor Eigsti, Phil Woods, McCoy Tyner, George Duke, Maceo Parker gibi isimlerle konserlere çıkmak ona çok da uzak değil. 2008’de “Mary Lou Williams Kadınlar Caz Festivali”nde girdiği saksafon yarışmasını kazandı, sonraki yıl bu etkinliğe katılması için yine davet aldı.

 

Bu yazdıklarımız size referans olması açısından yeterli değilse eğer çıkardığı ilk albümünü de örnek verebiliriz. Kendi gibi okuldan olan arkadaşlarıyla birlikte kaydettiği “Confeddie”yi yayınladı genç müzisyen, albüm Haziran sonundan beri satışta. Alto saksafon çalan Niswanger okuldaki hocalarının da yardımıyla yedi güzel parçayı yedi farklı cover yapmış. Albümdeki parçalar geleneksel yorumlama tarzına yakın anlayışla ele alınmış, uçuşan renklerden kolajlar oluşturmaya çalışan Niswanger’ın sınıfı geçtiğini açık yüreklilikle söyleyebiliriz.

 

 

Linda Oh

 

 

Linda Oh Avustralyalı genç bir basçı. Böyle söyleyince aklınıza hemen kendi yaşıtı ve yine Avustralyalı olan Tal Wilkinfeld gelmiş olmalı ama tüm mukayese çapı bu iki müzisyen arasında ancak bu kadar, başka ortak yanları yok. Linda Malezya’da doğmuş, Avustralya’da yetişmiş. Dört yaşından beri piyanodan tahta nefesli sazlara kadar geniş enstrüman aralığında gidip gelmiş, nihayetinde lisede okurken elektrik bas gitarı tercih etmiş. Gelecekte ki kulvarını tespit ettikten sonra New York’a, cazın başkentine gelip bu işi ustalarından öğrenmeyi tercih etmiş.

 

Linda’nın yeteneklerini organize etme konusunda büyük yeteneği var, bu yüzden şimdiden film müzikleri yaptı, big bandler için müzikler üretti, ASCAP Genç Caz Bestecisi ödülü’nü aldı. Bu nedenle New York çevresinin akustik ve elektrik bas konusunda aranan isimlerinden biri haline gelmeye başladı. Geçen yıl da ilk albümünü kaydetti ve sahnesine çıkmaya başladı. Albümü oldukça benzersiz bir sese sahip. Bir bas, trompet ve davul triosundan oluşan ekip ciddi imalar ve free-dark melodilerle dolu bir kayıt. Sert bir caz da diyebilirsiniz, rock entonasyonları olan albümde diyebilirsiniz, Red Hot Chili Peppers etkisi var da diyebilirsiniz.

 

Linda Oh’un en önemli özelliği başından itibaren kendi soundundan vazgeçmemiş olması, soundunu işleyip olgunlaştırmakta gösterdiği çaba zamanla kendi müziğini kolayca kalabalığın içinde ayıredilir hale getirmesi ve caz ile modern tarzların üzerinde denemeler yapmaktan kaçınrmamasıdır.

 

 

Iris Ornig

 

 

“Armoni, ses ve ritmi böylesine kavrayan biri seçkin müzisyenlerin içinde kendine hakettiği yeri bulur. Her zaman geleneğin üzerinde çalışan genç bir basçıyı dinlemek, bilmek beni mutlu etmiştir, bundan hoşnut olurum, bu hoşnutluk bana onların kendi çağdaş müziklerini yapmaları konusunda gerekli umudu vermiştir hep.” Günümüzün bas virtüözlerinden Larry Grenadier (ki kendisi 10-11-12 Eylül tarihlerinde Trio + ile İstanbul Jazz Center’daydı hatırlayacağınız gibi) böyle söylüyor genç Iris Ornig için. Anne Mette Iversen gibi Almanya doğumlu ve temel eğitimini Avrupa kökenli olarak almış bir müzisyen. Sonradan New York’un canlı caz dünyasının içinde ayrıca bir formel eğitimde almış denebilir elbette.

 

İlk albümü “New Ground” Mayıs ayında yayınlandı. İlk albümünde dahi vokalist kullanması Ornig’in kendinden nasıl emin olduğunu gösterir, sahnede vokalistlerle birlikte dahi swing yapabildiğini kanıtlar. New York gibi gerçek bir arenada 2003 yılından bu yana gözde caz kulüplerinde düzenli olarak çalan Ornig tıpkı Grenadier’nin öngörüsü gibi cazı gelecek kuşaklara taşıyan kadın aslanlardan biri olacağı konusunda hiç şüphe yok.

 

 

Matana Roberts

 

 

Matana Roberts belki de bir şans olarak doğma büyüme Chicagolu bir müzisyen ve şehrinin gururlu bir ürünü! Aynı zamanda Chicagolu yaratıcı müzisyenleri destekleyen “Yaratıcı Müzisyenlerin Gelişimi Birliği” isimli bir birliğinde üyesi. Roberts’ın alto saksafonu Chicagonun ‘ağır abileri’ Fred Anderson, Jeff Parker, Nicole Mitchell, Josh Abrams, Chad Taylor, And Stones gibi isimlerle sahnelerde çalarak, yanarak, pişerek büyüdü, yetişti. Bu pişme süreci sonunda elbette kendi albümlerini de getirmiş olacak ki 2002 ve 2004 yıllarında ilk çalışmalarını yayınladı.

 

2002 yılında New York’a taşınan genç müzisyen ilk solo albümü “The Chicago Project”i yayımladığında pek çok kulak kabararak ne bu böyle diye insanlar kafalarını çevirip baktılar. İlk albümünün prodüktörlüğünü ünlü Vijay Iyer yapmıştı. Biz de bu albümde anladık ki Roberts derin armonik düşünceler üzerine hayli kafa yormuş, bu işi ne kadar ciddiye almış ve yeni fikirler üretmiş. Parçalarına insancıllığı ve dinselliği enjekte etmiş. Bu çabalar ve içtenlikte kendisine DownBeat’in 2009 yıldızı yükselen yılın alto saksafonisti ödülüne getirmiş, 2008’de Lionell Loueke ile birlikte JJA tarafından yılın umut vade eden genç müzisyenleri ödülünü getirmiş. Bu ödülleri öyle kolay vermiyorlar insanlara, bunu da hatırlatmış olalım

 

Matana Roberts küçük gruplar için müzik üreten biri olmayacaktır. Epik bir yanı var onun, 7 kuşak öteye giden zengin ailevi mirası var, böyle bir mirasın yönlendirmesi olacaktır. “Matana” İbranice “Hediye” demektir, Roberts’ın müziği de cazın avant-garde hayranlarını mutlu edecek düzeyde yoğunlaşan bir müzik olacaktır kuşkusuz.

 

 

Ada Rovatti

 

 

İtalyan kökenli genç müzisyen Ada Rovatti tenor ve soprano saksafon üzerine yoğunlaşan başarılı bir müzisyen. Berklee’de full burslu olarak okuyan Rovatti New York’da yaşıyor ve JoAnn Brackeen, Miroslav Vitous, Bob Mintzer, Randy Brecker, John McLaughlin gibi efsane isimler aynı sahneleri paylaşıyor.

 

Ada Rovatti’ye dikkatlerin yönelmesi için iki temel sebebi burada şöyle söyleyebiliriz; Birincisi Rovatti’nin gerçekten müthiş vuruşları var. Diğeri de bu yıl çıkardığı dördüncü albümü “Green Factor”da İrlandanın Kelt müziği formlarını alıp cesurca cazın içinde kullanması, harman yapmadaki cesur başarısı sanatını hemen cazın dikkat çekici bölgesine yerleşmesine neden oluyor. Maceraperestliği göz dolduruyor, kulak okşuyor.

 

Yazar Victor Aaron pek çok gazete ve derginin yanısıra AllAboutJazz, Jazz.com, NPR gibi önemli sitelerde de yazılarını yayınlamaktadır.

 

Cazkolik.com / 21 Eylül 2009, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.