Latin caza, bossa novaya otuz yıldır damgasını vuran Eliane Elias 17 Şubat`ta İş Sanat`ta.

Latin caza, bossa novaya otuz yıldır damgasını vuran Eliane Elias 17 Şubat`ta İş Sanat`ta.

Elias’ın üç yönü çok kuvvetlidir; Birincisi femme fatale yanı, allah vergisi güzelliği, ikincisi piyanistliği, ve üçüncüsü ise aşağıdaki röportajında okuyacağınız gibi elbette sesi. Kendisine bakılırsa sesi çok sonradan açılmış. Bunun hikayesini anlatıyor zaten. Okuyacağınız röportaj sanatçının son albümü "Bossa Nova Stories" ile ilgili olarak gazeteci Tomas Pena tarafından yapılmış ve bir çok açıdan doyurucu bir söyleşi, özellikle Elias’ın Bossa Nova ile ilgili tarihsel arka plan anlatımlarıyla bugüne ve kendisinin de içinde olduğu son 30-35 yıllık tarihine geçişi gazeteci tarafından ustaca yönetilmiş. Hemen aşağıdaki bölümden itibaren Tomas Pena’nın girişi ve iç kısımda söyleşinin devamı ile ilgili bölüm ardı ardına sizleri bu büyük müzisyenin dünyasının doğrudan içine sokacak.

Piyanist, şarkıcı ve besteci Eliane Elias en çok, farklı ve kolayca tanınan müzik tarzıyla bilinir. Bu tarz onun Brezilyalı köklerini ve büyüleyici sesini, etkileyici caz, klasik müzik ve bestecilik becerileriyle harmanlar. Eliane’ı bir turneden öbürüne koştururken yakalayacak kadar şanslıydım. Biraz rahatsız olsa da, Blue Note’dan çıkan yeni albümü “Bossa Nova Stroies” dolayısıyla çok coşkuluydu. Bana Bossa Nova’nın ince noktaları hakkında ‘hocalık’ yaparken de oldukça keyifliydi. Elias’ın bestecilik ve çok boyutlu enstrüman çalma yetenekleri, kendisini takip edenler ve hayranları tarafından biliniyor. Bir eleştirmenin dediği gibi: “Brezilya’da doğmuş olup New York’ta yaşayan güzel piyanist ve vokalist Eliane Elias hâlâ yumuşak bir swing müziği, hip ve Kuzey ile Güney Amerika için yeterince sıcak müzik yapıyor. İster akustik veya elektronik, ister caz veya samba olsun, Eliane Elias hepsini gayet iyi yapıyor."


Eliane Elias: "Biliyor musunuz, Bossa Nova aslında ilk zamanlar yuhalandı çünkü o dönemde Brezilya’da çalınan herhangi bir şeyden çok farklıydı..."

Tomas Pena: “Bossa Nova Stories”in yayımlanmasından dolayı tebrikler. Albüm Bossa Nova’nın 50. yılına ve Blue Note plak şirketinin 70. yıldönümüne denk geliyor.

Eliane Elias:
“Bossa Nova Stories” sadece albümün adı. Ben bu müziğe yıllardır saygımı gösterip sürekli çalıyorum.

Tomas Pena: Albüm hakkında konuşmaya başlamadan önce acaba beni biraz Bossa Nova’nın ayrıntıları hakkında aydınlatabilir misiniz? Yıllar geçtikçe Bossa Nova Amerika ses kuşağının bir parçası oldu. Yine de pek çok insanın bu türün ne kadar derin olduğunu ve ilk ortaya çıktığında nasıl devrimci olduğunu bilmediğini hissediyorum.

Eliane Elias:
Size biraz tarih anlatayım, öncelikle kendi hakkımda. Bossa Nova’nın Brezilya sokaklarında, radyoda, televizyonda – yani her yerde çalındığı bir dönemde büyüyecek kadar talihliydim. Sık sık Bossa Nova’nın benim DNA’mın bir parçası olduğunu söylüyorum çünkü bu müzik öyle güçlüydü ki. Ayrıca o dönemde büyümek muhteşemdi. Brezilya müzik açısından inanılmaz bir ülke.

Tomas Pena: Bu dönem 50’lerin sonu ve 60’ların başıydı değil mi?

Eliane Elias:
Benim çocukluğum 60’lı yıllara denk düşüyor ama ilk Bossa Nova parçaları, mesela “Desfinado” ve “Chega de Saudade” 1958’de çıktı. Çoğu insanın bilmediği bir gerçek var. Bu parçalar hemen sevilmedi çünkü aksak armoni ve melodileri vardı. “Desafinado” kelimesinin akortsuz anlamına geldiğini düşündüğünüzde bunun tesadüf olmadığını görürsünüz. Aslında bu müzik ilk zamanlar yuhalandı çünkü o dönemde Brezilya’da çalınan herhangi bir şeyden çok farklıydı. Antonio Carlos Jobim ve Joao Donato gibi besteciler büyük Amerikan bestecilerinden ve caz müzisyenlerinden etkilenmişti. Örneğin bizim Cole Porter’ımız gibi olan Jobim, George Gershwin’in müziğini seviyordu. Donato ise Stan Kenton’ı seviyordu. Nitekim yatak odasında Stan Kenton’ın bir portresi asılıydı. Ayrıca Gerry Mulligan ve Chet Baker gibi müzisyenler ile standartları besteleyen bestecilerden de etkilenmişlerdi. O ritimler bizim ritimlerimize karıştı. Ortaya çıkan sonuç bir Brezilyalının caz ve Bebop’u duyduğu şekli yansıtıyordu.

Jobim ayrıca Ravel, Debussy ve Chopin gibi izlenimci bestecilerden de etkilenmişti. Bunların yanı sıra doğa, aşk, şiir ve duygusallıkla ilgili her şeyi sayabiliriz. Bunlara Bossa Nova’nın melodik yanını ekleyince, tüm bu malzemenin güzel bir bileşimini ve Bossa Nova adı verilen yeni bir ritmi elde edersiniz. Bu konuda kitaplar okuyup röportajlar dinledim. Bossa Nova’yı yarattıkları zaman genç insanlara hitap edecek yeni bir ritim yaratmaya çalıştıklarını öğrendim (nitekim bossa Nova yeni Bossa demek), ancak bu kadar evrensel ve ölümsüz olacağını, Brezilya müziğinde ve dünyada silinmez bir iz bırakacağını rüyalarında görseler inanmazlardı. Sonunda Bossa Nova çıktığında, ortada çok hoş ve duygusal ritimlerin bu güzel ve yumuşak dilde (Portekizce) söylendiği, bu güzel armoni ve melodilerin bileşimi vardı. Gerçekten harikaydı.

Tomas Pena: Sanki Bossa Nova üzerine yeni bir kurs bitirmiş gibiyim. Sağol!

Eliane Elias:
(Gülüyor)

Tomas Pena: Bossa Nova diğer ülkelerde nasıl karşılandı?

Eliane Elias:
Müzik öyle evrensel bir dil ki. Şu sıralar “Bossa Nova Stories” turnesindeyim ve her şey çok harika, insanlar bayılıyor. Dinlemesi çok harika, insanları neşelendiriyor. Dünyanın ihtiyaç duyduğu bir müzik türü bu. Konserlerde bunu çalmayı seviyorum. Bu günlerde kalkıp şarkı söylüyorum sonra piyanoya dönüyorum.

Tomas Pena: Kariyerinizin başlarında şarkı söylemeye biraz çekindiğinizi hatırlıyorum.

Eliane Elias:
(Gülüyor) İlginç bir yorum bu, çünkü ilk plağım olan “Amanda”da (Passport, 1985), bütün albüm boyunca şarkı söylemiştim.

Tomas Pena: Bende olmayan tek plağınız o.

Eliane Elias:
Artık piyasada bulunmuyor. Randy (Brecker) sesimi beğenmişti, ben de sadece piyano çalmak istediğim halde ona eşlik ettim. “Amanda”dan sonra enstrümantal albümler yapmayı sürdürdüm ve sonunda şarkı söylemeye başladım. Geçen gece YouTube’da, tam şarkı söylemeye başladığım sıralarda çekilmiş bir videomu gördüm ve kendi kendime “Ben artık böyle değilim” diye düşündüm. O zamandan beri sesim epey açıldı. Umarım Ocak’ta (2009) Dizzy’ye gelirsiniz (New York’taki Jazz at Lincoln Center). Gelirseniz ‘Vay!’ diyeceksiniz. Benim açımdan ‘diğer’ enstrümanımın geliştiğini görmekse çok güzel.

Tomas Pena: Demek ki tamamen yenilendiniz!

Eliane Elias:
Evet, tamamen yenilendim ve bu çok güzel bir duygu. Bunca yıldan sonra ortaya gerçekten yeni imkânlar çıkıyor. Ben de bütün bu şarkıları söylemek istiyorum.

Tomas Pena: Biraz harika çocuk ve gelişmekte olan piyanist yıllarınızdan konuşalım. Brezilya’da, Sao Paulo’da doğmuşsunuz. Anladığım kadarıyla anneniz piyano çalıyormuş.

Eliane Elias:
Profesyonel müzisyen değildi. Klasik müzik çalardı, caz seviyordu ve muazzam bir caz plağı koleksiyonu vardı. Bunlar beni çok etkiledi. Daha çocukken caza aşık oldum ve çok küçük yaşlarda dinlediklerimi piyanoda çalmaya başladım.

Tomas Pena: Babanız seyahatlerden dönüşte size plaklar getiriyormuş.

Eliane Elias:
O zamanlar dışarıdan plak ithal edilmiyordu ama 13 yaşıma geldiğimde bir sürü caz plağım vardı ve tonlarca parçayı çalabiliyordum. Sonunda Brezilya’daki en prestijli okullardan birine kabul edildim. Mezun olunca piyano bölümünde ders verip geceleri bir üçlüyle çaldım. 17yaşında bir kulüpte çalıyordum. O sırada Jobim’le birlikte besteler yapan Vinicius de Moraes beni dinlemiş. Beni beğenince yurtdışındaki bir turne için onlara katılmamı istediler. Ben de kabul ettim. Vinicius’un öldüğü 1980 yılına kadar onlarla birlikte turnelere katıldım, sonra New York’a taşındım. Yaşım Bossa Nova’nın yaratıcılarından çok küçük olmasına karşın, bu müziği ikinci elden öğrenmedim. Büyüklerin yanında müziğe tanık oldum, yaşadım, soludum. Devamlılığı ve otantikliği korumanın öneminin hep bilincindeydim.

Tomas Pena: Son grubunuzdan ve geleneksel Bossa Nova’yı nasıl ayakta tuttuğunuzdan bahseder misiniz?

Eliane Elias:
İnanılmaz bir Bossa Nova gitaristi olan Oscar Castro-Neves’le ve yirmi yıl boyunca Jobim’in davulcusu olan Paulo Braga’yla çalıştığım için çok şanslıyım. Ayrıca bu müziği yaşayan ve çok iyi bir virtüöz, müthiş bir müzisyen olan basçı Marc Johnson var. Brezilyalı bir basçının bu müziği daha otantik ve ondan daha güzel çalabileceğine inanmıyorum. Bossa Nova plakları geleneksel olarak büyük orkestralarla kaydedilir. Bu epey masraflı olmasına rağmen bunu yapabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü bu müziğin en güzel ve önemli yanlarından biri. Esasen “Bossa Nova Stories” işte böyle kaydettik: En eski melodilerden birini kaydedip standartlar dahil geleneksel olarak her zaman ne yapılıyorsa onu yaptık. Özellikle Frank Sinatra’dan sevdiğim parçalar, örneğin “Too Marvelous For Words”, “Day In Day Out”, “Day By Day”, “They Can’t Take That Away From Me”… Bunların hepsi Bossa Nova için büyük imkan sağlayan parçalar.

Tomas Pena: Ayrıca Stevie Wonder ve Ivan Lins gibi daha çağdaş bestecilere de saygı sunuyorsunuz.

Eliane Elias:
Yeni bir şeyler eklemek istedim çünkü bu şekilde yapılabilecek bir sürü iyi şarkı var.

Tomas Pena: Tekrar biraz geçmişe dönelim. Jobim, Vinicius ve Toquinho ileçalıştıktan sonra New York’a yerleştiniz. Anladığım kadarıyla, SaoPaulo’dan New York’a coşkuyla gittiniz.

Eliane Elias:
Bazen geriye bakıp kendi kendime “bunu nasıl yaptım?” diye soruyorum. İngilizce bilmiyordum ama bir şekilde derdimi anlatabiliyordum (gülüyor). New York gözümü korkutmadı, aksine bana çok küçük gibi geldi.

Tomas Pena: Bazı bakımlardan öyledir.

Eliane Elias:
Küçük bir Disneyland’a benziyordu. Sao Paulo’yla kıyaslayınca kendimi güvende hissettim. Orası çok çılgın, kozmopolit bir metropoldür. Ondan sonra olaylar benim için çok hızlı gelişti. Bir kaç jam session’a katıldım ve hemen fark edilince daha baştan bir takım iyi fırsatlar yakaladım.

Tomas Pena: ‘Steps Ahead’in üyesi oldunuz. Grup yeniden birleşecek mi?

Eliane Elias:
İki kere bir araya geldik… aslında tam bir birleşme sayılmazdı çünkü Michael (Brecker) yoktu. O müziği dinlemek artık benim için çok güç çünkü ya Michael’ı ya da Bob’u (Berg) duyuyorum ki, ikisi de artık aramızda değil.

Tomas Pena: Grup çok popülerdi.

Eliane Elias:
Değil mi? Gruba katılma hikâyem çok ilginçtir. Bir demo kaydı yapmak için stüdyoya gittim. Basçı Eddie Gomez, Peter Erskine ve Michael Brecker’ı tavsiye etmişti. Mike Mainieri de gönüllü olarak demonun yapımcılığını üstlendi. Neyse, benim çalışımı dinleyince gruba katılmamı istediler. Bu harika bir şeydi çünkü ilk kez uluslararası bir ortamda çalmamı sağladı. Festivallerde çaldık. Bir albümün kapağında dört erkek ve bir diva olarak yer alan ilk ve tek akustik gruptuk (Steps Ahead – Elektra, 1983). “Eliane Elias’ı sunarız” ibaresini de koymuşlardı. Çok hoş bir başlangıçtı (gülüyor). Ondan sonra Randy Brecker ile evlendim ve kızım Amanda’yı doğurdum. Sonra Randy ile eş grup lideri olarak çalışıp Amanda’yı kaydettik. Ondan sonra da Blue Note şirketiyle sözleşme imzalayıp solo kariyere başladım.

Tomas Pena: Şimdiye kadar kaç albüm çıkardınız?

Eliane Elias:
Yanlış hatırlamıyorsam “Bossa Nova Stories” yirminci albümüm.

Tomas Pena: Tebrikler! Bu arada kızınız, güzel ve yetenekli şarkıcı-besteci Amanda (Brecker) adamakıllı büyüdü. Aslında, kısa bir süre önce ilk albümü “Here I Am”i kaydetti.

Eliane Elias:
Evet, gerçekten çok başarılı! Ayrıca Fransız olmadığı halde Birleşmiş Milletler’de Fransızca öğretmenliği yapan tek kişi.

Tomas Pena: Bir ara albümünün Japonya listelerinde bir numaraya çıktığını duydum.

Eliane Elias:
Çok hoştu, çünkü “Bossa Nova Stories” Japonya’da çıktığında bir numara yükseldi, sonra onun albümü çıktı ve beni ikinci sıraya indirdi!

Tomas Pena: Onunla gurur duyuyorsunuzdur.

Eliane Elias:
Evet, onunla çok gurur duyuyorum. Bunu görmek çok hoşuma gidiyor!

Tomas Pena: Prova yapmadığınız veya konserde olmadığınız zaman ne tür müzik dinliyorsunuz?

Eliane Elias:
Cevaptan hoşlanmayacaksınız…

Tomas Pena: Neden?

Eliane Elias:
Aslında kendi provalarımı dinliyorum.

Tomas Pena: Oldukça açık sözlüsünüz. Henüz döndüğünüz Barselona Caz Festivalinde Marc Johnson ile ikili olarak sahne almıştınız. Festivalden ve büyük Bebo ile Chucho Valdes’i birlikte çalarken seyretmenizden bahseder misiniz?

Eliane Elias:
Harikaydı. Aslında biraz utanmıştım çünkü sahnede kalmam için ısrar ettiler. Bebo’nun sadece üç metre uzağında oturuyordum.

Tomas Pena: Performans nasıldı?

Eliane Elias:
Harikaydı. Konserden sonra hepimiz otele döndük. Otele geldiğimizde ben yorgunluktan bitmiştim ve odama çıkmaya hazırdım; ancak Bebo şampanya içip dolaşmak istedi. (Röportajcının notu: Bebo Valdez 9 Ekim 1918 doğumludur).

Tomas Pena: Eliane Elias’ı bundan sonra ne bekliyor?

Eliane Elias: 6 ila 11 Ocak (2009) arasında Dizzy’s’te çalacağım. Ardından 13 Ocak’ta “Bossa Nova Stories” çıkacak. Ondan sonra Boston, Seattle, Kore ve Singapur’da konserler vereceğim.

Tomas Pena: Vakit ayırıp benimle konuştuğunuz için teşekkürler ve bol şanslar. Sizinle konuşmak bir zevkti.

Eliane Elias:
Teşekkür ederim Tomas, umarım Dizzy’s’teki konsere gelirsin.

Tomas Pena: Şaka mı yapıyorsunuz? Kaçırmam!

Tomas Pena


Bu röportajı dilimize çeviren sevgili arkadaşımız Fethi Aytuna’ya teşekkür ederiz.

Cazkolik.com / 09 Şubat 2011, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.