Konu Till Brönner ise gerisi teferruattan ibarettir

Konu Till Brönner ise gerisi teferruattan ibarettir

Aslında bu yazının başlığı pekala “Till Brönner is Show business & Show business is Till Brönner” de olabilirdi fakat Türkçe bir başlık sanırım her şeyi daha doğru özetliyor. Alman trompetçi Till Brönner’in dün akşam (6 Temmuz Cuma) İstanbul Arkeoloji Müzeleri Bahçesi’ndeki performansı müthiş zenginlikler içeren bir grand cru Bordeaux şarabını ve Marcel Proust, Robert Musil gibi çok katmanlı eserler üreten yazarların kitaplarını hatırlamama neden oldu. Hiç şüphesiz iyi bir şarabın her yudumunda yeni renkler keşfetmek yada derinlikli bir edebiyat eserinin her sayfasında yepyeni dünyalara yelken açmak olasıdır. Brönner’in iki saate yakın süren performasında da tüm bu söylediklerimin müzikteki yansımalarını bulmak olasıydı. Dengenin bir an olsun kaybolmadığı bol sürprizli bol esprili Till Brönner konserini başlangıcından sonuna doğru okuyacak olursak, ilk olarak gereksiz gibi görünen ama aslında müzisyenlerin kendilerine ve seyirciye gösterdikleri saygınında bir ifadesi olan kılık kıyafet konusundan işe başlayabiliriz.

 

Siyah Giyen Adamlar

 

1990’lı yılların ortalarına tarihlenen bilim kurgu, komedi klasiği Siyah Giyen Adamlar filminin ismini bu bölüme başlık olarak seçmemin nedeni aslında dün sahnede gördüğüm beş adamın da siyahlar içinde olması. Brönner dışındaki dört müzisyenin siyah takım elbise, beyaz gömlek, siyah kravat kombinasyonuyla çıktığı konserde gecenin esas adamı ise kelimenin tam anlamıyla Paris Moda Haftası’ndan fırlamış gibiydi. Hatta onu ilk defa görenler yanlışlıkla yolunu şaşırmış bir Vogue ya da Harper’s Bazaar mankeninin o akşam sahneye çıktığını düşünebilirlerdi. Siyahın tonlarında gezinen pantolon, V yaka tişört ve ceket kombinasyonu tavşan kulaklı siyah adidaslarıyla tamamlıyordu Brönner.

Brönner Müzik Atlası

 

Giyim kuşam ile ilgili kısa bir özetten sonra işin müzik ile ilgili kısmına gelecek olursak konserin açılış parçasına dair birkaç satır ile başlayabiliriz. Brönner hayatımdaki en önemli müzisyenlerden biriydi dediği Amerikalı bebop trompetçisi Freddie Hubbard’dan bir parça ile başladı konserine. Parçaya flugelhorn ile giriş yaptıktan sonra trompetiyle sololarına devam eden Brönner, daha konserin ilk dakikalarından ne kadar rafine sololar ile karşılaşacak olduğumuzu garanti ediyor, bir yandan da gösterisinin kusursuz geçeceğinin ipuçlarını veriyordu. Bu arada yeri gelmişken kısa bir parantez açıp flugelhorn konusuna kısaca değinmek istiyorum. Köken itibariyle Almanca’daki Flügel (kanat) sözcüğünden gelen flugelhorn Türkçe’ye kanatlı boru yada kanatlı boynuz olarak çevrilemediği için, genelde bizde de bu isim ile olduğu gibi kabul edilir. Öte yandan Türk bandolarında bu enstrümana büğülü denmesi ise ilginçtir. Belki de enstrümanın meleksi sesine atıfta bulunulmuştur.

 

Bu zarif enstrüman ile ilgili ayrıntıları bir kenara bırakıp, konserin ikinci parçası ile devam edecek olursak olasılıkla bu parçanın gecenin en romantik anlarını yaşattığını söyleyebiliriz. Duayen film müziği bestecisi Ennio Morricone’nin Sergio Leone’nin “Once Upon a Time in the West,” (1968) filmi için bestelediği ölümsüz eseriydi gecenin ikinci parçası. Şarkının sözlerini ilk olarak piyano eşliğinde melodisinden bağımsız olarak okuyan Brönner, bu dakikalarda adeta bir şiir dinletisi sundu bizlere. Parçanın sözlerinin bitimini takiben tutti olarak (orkestranın tamanın çalması) esere başlayan Brönner, şarkının melodisini flugelhornu ile çaldıktan sonra yine usta işi sololarından örnekler sundu.

 

Brezilya’ya keyifli bir yolculuk

 

Bebop, funk, pop, bossa nova gibi birbirleriyle çok sık flörtü olan müzik türlerini kendine özgü bir müzikal dil ile biraraya getiren Brönner’in, konserin ilerleyen dakilarında dinleyenleri için hazırladığı bir diğer sürpriz ise Brezilya esintilerini içeren parçası idi. Konser boyunca devam eden neşeli tavrını bu parça öncesinde doruğa oluşturan Brönner, eseri şu sözlerle anons etti: “Bundan birkaç yıl önce Brezilya’ya bir konser için gitmiştik. Sokaklarda her tarafta bir ses vardı. Daha önce Almanya’da yada başka hiçbir yerde duymadığım bir ses. Şunun gibi. (Tam bu noktada Brönner arkasında tuttuğu marakas benzeri çalgıyı mikrofona yaklaştırarak sallamaya başladı.) O zaman Brezilya’dan Almanya’ya ne getirebilirim diye düşündüğümde bu sesi getirmeye karar verdim.” Brönner Brezilya esintileriyle donattığı bu parçaya başlamadan önce eserin bestesinin ise saksofonist ve flutistti Magnus Lingren’e ait olduğunu belirtti. Parça onlarca sürprizi barındırıyordu. Benim için en ilginç noktalardan biri ise bir İsveçli (Magnus Lingren) ve bir Alman’ın Portekizce bir şarkıyı birlikte söylüyor olmalarıydı.

 

Usta müzisyenler kumpanyası

 

Konsere dair onlarca ayrıntının arasında Brönner’e eşlik eden ekipte ayrı bir önem taşıyordu. Magnus Lindgren (tenor saksofon & flüt), Wolfgang Haffner (davul), Christian V. Kaphengst (bas gitar & kontrbas), Jasper Soffers’dan (piyano) oluşan müzisyen kadrosunun kendi aralarında göstermiş oldukları uyum, koordinasyon ve dayanışma görülmeye değerdi. Başçı Kaphengst dışında tüm müzisyenlerin sololarıyla renk kattığı gecede özellikle 350’den fazla albümde konuk sanatçı olarak yer almış olan Haffner’in 5 dakikalık davul solosu ve Lindgren’in birçok parçada Brönner ile yaptığı zarif düetler dinleyenlere keyifli anlar yaşattı.

 

Almanya’ya sevgilerle

 

Konser bittikten sonra yoğun alkışlarla yeniden sahneye dönen ekip önce Brönner’in bir parçasını seslendirdi. Gecenin esas adamının bu kez klavyenin başına geçip şarkı söylediği bu eserde soloları çalmak ise Lindgren’e (flütte) düştü. Bu parça sonrasında kısa bir konuşma için yeniden sahnenin ortasına doğru gelen Brönner, şu sözlerle seslendi seyircilere: “Bu akşam dünyanın dört bir yanını dolaştık ve birçok farklı yerden müzikler çaldık. Şimdi Almanya’dan birşeylerle bitirelim konseri. Biliyorum bu parçayı sizde biliyorsunuz.” Bu sözlerin ardından dökülen melodi Bach’ın Re Majör tonunda yazmış olduğu 3 numaralı orkestra süitinin en meşhur bölümüydü. Birçok kimsenin Bach, Air olarak bildiği o meşhur melodi ile veda etti Brönner İstanbul’lu müzikseverlere.

 

Sami Kısaoğlu
Müzikolog

 

Fotoğraf: Leyla Diana Gücük

 

Cazkolik.com / 07 Temmuz 2012, Cumartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sami Kısaoğlu

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.