Tord Gustavsen röportajı: 'Orta yol' sıkıcıdır.

Tord Gustavsen röportajı: 'Orta yol' sıkıcıdır.

Norveç caz dünyasının yetiştirdiği en etkileyici müzisyenlerden Tord Gustavsen ile Türk caz dinleyicisi olarak ilişkimiz uzun yıllara dayanan bir sevgi ilişkisidir. Türkiye'de, başta İstanbul olmak üzere çok sayıda konser veren bu harikulade sanatçı müziğindeki düşünceli zarafetiyle her zaman büyülemiştir. Türk ve Ortadoğu kültürü ile müzik üzerinden derinlikli etkileşim kuran sanatçı İran ve Türkiye'den sanatçılarla brilikte müzik yaptı ama müziğinin merkezinde her zaman kendi üçlüsü oldu. Pandemi sonrası ilk kez yeniden 33. Akbank Caz Festivali'nde hasret gidereceğimiz sanatçı ile arkadaşımız Leyla Diana Gücük konsersiz geçen zamanın tozunu alırcasına güzel bir söyleşi yaptı.

 

Cazkolik.com

 


 

 

 

Yeni albümümüz "Opening"in adı benim için derin bir anlama sahip

 

 

Leyla Diana Gücük: Sevgili Tord merhaba. Uzun aradan sonra sizi yeniden dinleyecek olmak bizim için büyük mutluluk olacak. 2013 yılında Akbank Caz Festivali, 2015 yılında 22. İstanbul Caz Festivali kapsamında İstanbul Erkek Lisesi’nde verdiğin "Encounters with Masters" Mahsha Vahdat Feat. Tord Gustavsen, Fahrettin Yarkın, Amir Elsaffar ‘Two Rivers‘ konserinin ardından, 30 Nisan 2018'de CRR’de henüz pandemi yok iken müthiş bir kadro ile sizin grubu izlemiştik.

 

Tord Gustavsen: Nazik sözlerin için teşekkür ederim, yeniden İstanbul’da olmayı dört gözle bekliyorum, çok uzun zaman oldu.

 

Leyla Diana Gücük: Araya pandeminin girmesinden beş yıl sonra, Ekim ayında yeni projenle 33. Akbank Caz Festivali için geliyorsun, burada hepimizin heyecanla sizi beklediğimizi söylemek isterim. Opening! Biz de açılışımızı yapalım o halde, “Opening” (albümü) neyi temsil ediyor?

 

Tord Gustavsen: Albüm başlığı birkaç anlama ve katmana sahip. En belirgin olanı, kaydedildiği pandemi döneminde, toplumlarımızın büyük kısmının açık olma durumunun askıya alındığı bir zamanda, istediğimiz yere gitme, diğer insanlarla bir araya gelme, konserlere gitme gibi şeylerin değerini hissettiğimiz ve bunların yapılmasının yasaklandığı bir zamanda kaydedildi.

 

Ancak albüm başlığı daha da derin bir anlama sahip. Her ânın ve her durumun, içinde bulunduğumuz sınırlamalar ve zorluklarla birlikte, yaratıcı açılımlar için potansiyeli vardır. Benim için, önceki basçımız Sigurd Hole'un kişisel nedenlerle gruptan ayrılma durumuydu bu.

 

Leyla Diana Gücük: Tam da bunu öğrenmek istiyorduk. Grupta değişiklik olmuş neden acaba?

 

Tord Gustavsen: Onu özlemeye devam etmek ve onun çalma tarzına mümkün olduğunca yakın birini bulmaya çalışmak yerine, farklı yönlere gittik, yeni basçımız Steinar Raknes bir müzisyen, insan olarak daha dışa dönük ve 'cesur'. Elektronikleri farklı şekilde kullanarak beni çok verimli şekilde zorluyor. Bu da trioyu yeni tür etkileşimlere ve taze enerjiye açarken, yine de temel olarak lirizme, duyusal ve spiritüel minimalizme bağlı kalmaya devam ettiriyor.

 

Son olarak, başlık (Opening), kendini zorlamak yerine açılma zorunluluğuna atıfta bulunur. Aşkın, Tanrının, yüksek bir güç olarak müziğin ya da şarkının, nasıl adlandırmak isterseniz isteyin, etkisiyle çalınmaya açık olması. Şeyleri egodan itmek yerine, bütüne hizmet etmek. Bu, maneviyatın, sosyal hayatın, özel hayatın ve müzik yapmanın tümünün bir araya geldiği bir alandır (ve integral Hristiyan, Sufi ve Budist bakış açılarının gerçekten birleştiği). Dünya standartlarında yeteneklere sahip güçlü bireylerin, müziğin gelişimine egolarını feda etmeleri gerçekten çok güzel bir şeydir. Bireysellik ve toplulukçuluk bir arada sentezlenir. Bu da albüm adının en derin anlamıdır.

 

Aynı zamanda, "The Flute" (bu şarkı söylenirken) parçasının sözlerinde de tam anlamıyla ifade edilir. Bu, ormana gidip bir ağacın dalından flüt yapmakla ilgilidir, aynı zamanda kendinizi flüt olarak çalınmaya hazırlamakla ilgilidir.

 

 

 

"Serbest improlar, özgün besteler ve ilahiler arasındaki diyalog benim için çok değerli"

 

 

Leyla Diana Gücük: Bu bana Ney’in hikâyesini anımsattı. Albümdeki parçalar hakkında bilgi almak isterim. Albümde yer alan parçaların akışında bir hikâye var mı yoksa birbirinden bağımsızlar mı?

 

Tord Gustavsen: Parçalar bağımsız olarak dinlenebilir ancak hepsi bir bütün olarak görüldüğünde ek bir anlam katmanı ortaya çıkar; birleştirici bir odakla birbirine bağlı bir müzikal yolculuk. Serbest improlar, özgün besteler ve ilahiler arasındaki diyalog benim için değerlidir ve bu aynı zamanda grubun konserlerde sıkça yaptığı bir şeydir; bir parçadan diğerine serbest bir akışla, anlık olarak oluşturulan ara melodiler ve geçişlerle.

 

Leyla Diana Gücük: Müziğini çalarken tamamen o ana odaklandığını adeta derin bir meditasyona girdiğini hissediyorum. Her bir notanın hakkını verirken bir nota ile önce oynuyor ve kısacık anlar içinde olgunlaşan nota zamanda, yani, geçmiş ile geleceği birbirine bağlarken yaratımın ortaya çıkıyor. Seni dinlerken bunu hissettiğimi söylemeliyim. Merak ettiğim, meditasyon yapar mısın? Yoksa zaten müzik yapmak öyle bir hal mi? ve ne söylemek istersin konuyla ilgili?

 

Tord Gustavsen: Bu çok güzel ifade edilmiş ve benimle derinden uyumlu bir gözlem. Müzik çalmak benim için gerçekten bir meditasyon veya dogmatik olmayan bir dua gibi. Ben de kiliseye giderek ve Hristiyan mistisizmiyle büyüdüm. Zamanla, bu alan içinde farklı dinleri ve psikolojiyi inceledim, çeşitli çevrelere veya spirütüel hareketlere katıldım. Sufizm ve Budizm'den gelen içgörüler ve uygulamalara derin bir minnet duyuyorum; bu da benim en uyumlu hissettiğim liberal bütüncül Hristiyanlık türünü zenginleştiriyor. Evet, meditasyon yapıyorum ve müzik çalmak da bununla bağlantılı ancak kesinlikle agnostik veya ateist müzisyenlerle birlikte çalmayı dışlayan bir şekilde değil (üçlüdeki diğer iki kişi bunun hakkında benimle aynı sözcükleri kullanmayabilir) ve kesinlikle izleyicilerin benimle aynı 'açıdan' bakmalarını gerektiren bir şekilde de değil.

 

 

 

"Müziğim oldukça geniş bir ilham kaynakları bütünüdür"

 

 

Leyla Diana Gücük: Müzik anlayışında geleneksel bir tavrı içinde tuttuğunu, yani müziğe yansıdığını anlıyorum ve fakat öte yandan, farklı kültürlerin müziklerini de kendine yakın hissettiğini biliyoruz. Doğu ile batıyı bir şekilde bir araya getirdiğin çok değerli çalışmalar var. Biraz bu konuyla ilgili görüşlerini almak isterim. Farklı kültürlerin uzaklığını kendine ne kadar yakın hissedebiliyorsun?

 

Tord Gustavsen: Müziğim, örneğin, ilahiler/korolar, gospel ve dini şarkılar, Norveç halk geleneği, etkileyicilik akımı müziği, Flamenco, Fars müziği ve aynı şekilde caz gibi kaynaklara kök salmıştır. Yani, oldukça geniş bir ilham kaynakları bütünüdür, ancak, tümü hâlâ bana ahenkli ve özgün geliyor; umarım öyle de duyuluyordur.

 

Leyla Diana Gücük: Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak farklı kültür demişken; Senin mesela bizim klarinet ustalarından Barbaros Erköse ile birlikte çaldığını okudum?

 

Tord Gustavsen: Keşke haklı olsaydın... Onu çok dinledim ama onunla çalmadım. Yine de Türkiye ve çevresinden diğer harika müzisyenlerle beraber çaldım, özellikle Coşkun Karademir'in dörtlüsüyle. Ama klarnetçilere gelince, Norveç ve Almanya, Avusturya'dan Ulrich Drechsler ile çaldım.

 

Leyla Diana Gücük: Geliştirdiğin bir müzik teorin var, psikoloji de okudun. Ayrıca  “Doğaçlamanın diyalektik erotizmi” gibi ilgi çekici bir konuyla da ilgilendin, bunları bir araya getiriyorsun, biraz bahseder misin? Psikolojik teorinle müzik yapma arasındaki bağ mesela?

 

Tord Gustavsen: Müzikoloji tezim, örneğin, yakınlık ile genel bakış arasındaki paradoksal zorluklarla ilgiliydi; "anın içinde" olmak ile müziğin gelişimini plânlamak; anında memnuniyet arzusu ile zaman içinde gerilim oluşturma arzusu vb. Bu tür çelişkiler, sadece çelişkinin bir tarafında yerleşmek mümkün olmadığı paradokslardır, gerçekten de her iki taraf da gereklidir. Ve 'orta yol' sıkıcıdır, gerçek senteze ihtiyacımız var. Hem müziğe tamamen dalmak, hem de her şeyi bir perspektiften gören 'üçüncü göz'e sahip olmak. Tez, bunu nasıl yapacağımızla ilgiliydi; diyalektik ilişki psikolojisi ile çağdaş müzik teorisini birleştirme konusundaydı.

 

Leyla Diana Gücük: Projelerinde zaman zaman vokallerle de çalışıyorsun ve onlardan çok şey öğrendiğinden bahsediyorsun. Sana ve müziğine kattıkları neler? Ne zaman bir vokale ihtiyaç duyma hali ortaya çıkıyor mesela?

 

Tord Gustavsen: Melodik açıdan güçlü olan müzisyenlerle etkileşimde bulunmak, hangi enstrüman olursa olsun, derinden ilham verici buluyorum. Birkaç notada bile anlam evrenini ifade edebilen ve bir melodiyi dünyadaki en önemli şeymiş gibi hissettirebilen kişiler. Bu konuda genellikle vokalistler en iyileridir.

 

 

Festivalde görüşmek üzere

 

 

Leyla Diana Gücük: Değerli cevapların için çok teşekkür ediyorum, Ekimde festivalde görüşmek üzere.

 

Tord Gustavsen: Böyle ilginç ve güzel sorular için ben de çok teşekkür ederim. Ekim ayında buluşmak dileğiyle.

 

Leyla Diana Gücük

 

Cazkolik.com / 25 Eylül 2023, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Leyla Diana Gücük

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.