Buddy Guy: Blues’un yaşayan efsanesi

Buddy Guy: Blues’un yaşayan efsanesi

 

Buddy Guy gibi sanatçılar Blues için birer hediyedir

 

 

George ‘Buddy’ Guy 30 Temmuz 1936'da Lettsworth, Louisiana'da doğdu. Ailenin beş çocuğundan ilkiydi. Çocukluğu zor koşullarda diğer çocuklar gibi pamuk tarlalarında pamuk toplamakla geçti. Fakat küçük George’un diğer çocuklardan bir farkı vardı: Müzik dinlemek. Pamuk toplarken duyduğu şarkılar ilgisini çekiyordu. Bu şarkılar bir dönem kölelerin çektiği acıları anlatan, kimi zaman duruma isyan eden, düzene karşı gelen anonim halk şarkıları idi. Radyonun altın çağı olan 1930 ve 40’lı yıllarda küçük George bu şarkıları dinleyerek büyüdü. Çocukluktan ergenliğe ve gençliğe adım attığında artık bu şarkılar onun yaşamının ayrılmaz bir parçasıydı. Bunları çalıp söyleyebilmek için sadece bir gitara ihtiyacı vardı. Kardeşi Phil’de ağabeyi George gibi müziğe meraklı idi ve ikisi sürekli kafa kafaya verip bir gitara sahip olmanın yollarını arıyorlardı.

 

 

 

İlk gitarı: Diddley Bow

 

George ve Phil sonunda Bo Diddley’den esinlenerek "Diddley Bow" olarak adlandırılan iki telli Diddley Yayı kullanarak, basitçe ahşap üzerine çivi çakılarak gerilen iki telden ibaret olan bir tür gitar yaptılar. George Guy bu derme çatma gitar ile dinlediği şarkıları çalıp söylemeye başladı. Bu, George için bir dönüm noktası idi ve iki telli Diddley Yayı kullanarak yaptıkları bu basit enstrüman ile kendine has bir tarz oluşturdu. Sokaklarda çalıp söylediği şarkılar ile George’un dikkati çekmesi çok fazla vakit almadı ve küçük yerel siyahi Blues kulüplerinde ‘Buddy’ adını kullanarak söylemeye başladı.

 

1950'lerin ortalarında Guy, Baton Rouge'da Big Papa Tilley ve Raful Neal'ın da aralarında bulunduğu gruplarla sahne almaya başladı. Aynı zamanda Louisiana Eyalet Üniversitesi'nde bekçi olarak çalışıyordu. Bu dönemde kendisine hediye olarak verilen bir Harmony akustik gitar ile gerçek bir gitara kavuştu tarzını geliştirdi. Bu gitar, Buddy Guy'ın yükselen kariyeri boyunca hep yanında oldu. Yıllar sonra ise Rock and Roll Hall of Fame'e bağışlandı. 1957'de Baton Rouge'da yerel bir plak şirketi olan Ace Records için iki demo kaydetti ancak bunlar yayınlanmadı.

 

 

 

Chicago

 

 

Buddy Guy tarzını iyice geliştirmiş ve artık sıra kariyerinde bir çıkış yapmaya gelmişti. Bunun Louisiana’da olmayacağını biliyordu çünkü tarzı klasik Delta Blues’un ötesinde daha karmaşık yapıda olan Electric Blues’a yatkındı. 1957'de Chicago'ya taşındı. Burada kendisini daha geliştireceğine inanıyordu. Kısa süre sonra Chicago Blues’un etkisi altına girdi. Muddy Waters gibi çalmak en büyük hayali oldu ve onun tarzını kendi tarzı ile harmanladı. Sonuç; 1958'de Batı Yakası gitaristleri Magic Sam ve Otis Rush ile yapılan bir seansta Guy’a bir plak sözleşmesi teklif edildi. Cobra Records için kayıt yaptı. Cobra seansları sırasında Ike Turner ile çalıştı ve onun yardımıyla "You Sure Can't Do" ve "This Is The End"i besteledi. Gitarı artık şarkılarının altyapısında güçlü bir etki oluşturuyordu. Bu şarkılar kaydedildi ve bir süre sonra radyolarda çalmaya başladı. Bu sayede küçük Blues kulüplerinde gecelik işler almaya başladı. Bu kulüplerden birinde çalarken tanıştığı armonikacı Junior Wells, Buddy Guy’ın kariyerinde önemli bir rol oynadı. Wells, Buddy Guy ile çaldıkları dönemde, sanatçıyı o dönem sektörde çok popüler olan Chess Records plak şirketinin kurucusu Leonard Chess ile tanıştırdı. Böylece Buddy Guy’ın Chess Records yılları başlamış oldu.

 

 

 

Chess Records yılları

 

 

Buddy Guy kariyerinde ilginç bir dönem olan Chess Records ile anlaşma imzaladı. İlginçti çünkü Leonard Chess, Guy’ı başarılı görmekle birlikte 1959'dan 1968'e kadar olan şirketteki ilk yıllarında Guy'ın kendi stilinde çaldığı şarkıları fazla gürültülü bulduğu için kaydetmeyi istemedi. Leonard Chess, Buudy Guy'ı Muddy Waters, Howlin' Wolf, Little Walter, Sonny Boy Williamson ve diğerlerini desteklemek için bir seans gitaristi olarak kullandı. 1960'ların başında Chess, Guy'ı RB baladları, Blues ve Soul müziğin yenilikçi melodileriyle solo sanatçı olarak kaydetmeyi denedi ancak bu kayıtların hiçbirisini yayınlamadı. Guy'ın tek Chess albümü olan “I Left My Blues in San Francisco” ise 1967'de piyasaya sürüldü. Şarkıların çoğu, Gene Barge ve Charlie Stepney'in orkestrasyonlarıyla dönemin ruhundan etkilenmişti. Buddy Guy 1967’de geceleri kulüplerde çalarken gündüzleri de kamyon şoförü olarak çalışıyordu ve 31 yaşında olmasına rağmen hayal ettiği kariyerini ne yazık ki henüz gerçekleştirememişti.

 

Guy, Chess yılları boyunca 1965 ve 1966'da Delmark Records için Junior Wells ile Friendly Chap takma adı altında oturumlar kaydetti. 1965'te American Folk Blues Festivali organizasyonu sayesinde Avrupa turnesine katıldı. Mart 1969'da İngiltere'nin Staines kentinde düzenlenen ve Eric Clapton, Led Zeppelin, Glenn Campbell ve Roland Kirk gibi grup ve sanatçıların yer aldığı "Supershow" da sahneye çıktı. 1972'de ortağı LC Thurman ile The Checkerboard Lounge isimli ilk grubunu kurdu.

 

 

Müzisyen çocukları

 

 

Tüm bunlar olurken Guy’ın özel hayatı da birtakım sorunlar eşliğinde dalgalı bir şekilde devam ediyordu. 1959'da Joan Guy ile evlenen sanatçının bu evlilikten altı tane çocuğu oldu. Çocuklarından Greg Guy büyüdükçe babası gibi Blues’a ilgi duymaya ve gitar çalmaya başladı. İleride başarılı bir Blues gitarcısı olacaktı. İlk evliliği sorunlara rağmen uzun sürdü ancak ayrılıkla sonuçlandı. Chicago'nun güneyinde bir banliyö olan Orland Park’da yaşayan sanatçı 1975 yılında ikinci kez evlendi ve bu evlilikten de iki çocuğu oldu ancak bu evlilik de uzun sürmesi. İkinci evliliğinden olan Rashawnna’da müziğe ilgi duyuyordu fakat tamamen farklı bir türe. Rashawnna Guy ileride Shawnna sahne adıyla başarılı bir rap sanatçısı olacaktı.

 

 

 

“Damn Right, I've Got the Blues” albümü ile gelen şöhret

 

 

Buddy Guy'ın kariyeri, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başındaki Blues'un yeniden canlanması sırasında ani bir şekilde yükselişe geçti. Bu yükseliş Amerikalı Blues sanatçılarından ziyade Blues’un İngiltere’deki temsilcileri sayesinde gerçekleşti. Eric Clapton'ın Guy'ın Londra Royal Albert Hall'daki "24 Nights" All-Star Bues gitar serisinin bir parçası olması yönündeki talebiyle Buddy Guy adeta yeniden doğdu. Kısa süre sonra Silvertone Records ile sözleşme imzaladı ve 1991'de efsane albümü “Damn Right, I've Got the Blues” u kaydetti. Bu albüm Buddy Guy’a tam anlamıyla gecikmiş şöhretinin yolunu açtı. Bu başarının sağladığı motivasyon ile albümler arka arkaya gelmeye başladı. Bu bir tesadüf değildi çünkü şarkıların çoğu bu zamana dek edindiği tecrübe ve birikimin sonucu idi. Art arda gelen albümler sanatçının kariyer basamaklarını hızlı bir şekilde tırmanmasını ve kısa sürede zirveye oturmasını sağladı.

 

 

 

74 yaşında, yaşayan efsane “Living Proof – 74 Years Old”

 

 

1993 yılında “Feels Like Rain”, 1994’te “Slippin' In”, 98’de “Heavy Love”, 2001’de “Sweet Tea”, 2003’te “Blues Singer”, 2005’te “Bring 'Em In” ve 2008’de “Skin Deep” albümlerini çıkartan sanatçı, 2010 yılında 74 yaşına girdiğinde yaptığı albüm “Living Proof – 74 Years Old” ile tamamen müzikal yolculuğunun öyküsünü anlattı. Gitardaki ustalığını vokal ile güçlendiren ve gelişiminin bir özeti olan albüm sanatçının kariyerinde adeta bir milat oldu. Devamında gelen 2013 tarihli “Rhythm Blues”, 2015 tarihli “Born to Play Guitar”, 2018 tarihli “The Blues Is Alive and Well” ve son olarak 2022 tarihli “The Blues Don't Lie” ise Buddy Guy’ın olgunluk dönemi albümleri olarak müzik tarihinde yerini aldı ve birçok ödül kazandırdı.

 

 

 

Müzik tarzı

 

 

Buddy Guy'ın müziği temelde Chicago Blues olarak tanımlansa da özellikle son dönem albümlerini incelediğimizde kendine özgü benzersiz ve farklı bir tarza sahip olduğunu görüyoruz. Müziği, en geleneksel Blues'dan Rock, Soul ve hatta yer yer Free Jazz’ın radikal ve yaratıcı ögelerine giden bir yelpazede başarılı bir şekilde harmanlamış. Sanatçı 14 Nisan 2000'de Cleveland yerel radyo istasyonu WRUW-FM için kaydedilen bir röportajda müziğini şöyle anlatmış: “Bu tür sert şeyleri çalmaya çalışmamın amacı aslında kendimi bir tür araştırma yaparken bulmaktan kaynaklanıyor. Doğru notalara basacağımı, doğru şeyleri söyleyeceğimi, belki beni bunlardan birine yerleştireceklerini umuyorum. Eric Clapton'a bir Muddy Waters şarkısı çaldırırsanız, buna klasik derler ama Muddy Waters'ı asla duymazsınız.”

 

 

 

Puantiyeli gitar

 

 

Guy, kariyeri boyunca çok sayıda gitar çaldı ve konserlerde ve kayıtlarda birden fazla gitar kullandı ancak Fender’in kendisi için özel olarak ürettiği karakteristik puantiyeli modeli ile tanındı. Orijinal gitar, Guy'ın 80'lerin sonlarında çaldığı Eric Clapton Custom Shop Stratocaster'a dayanıyordu ve o zamandan beri Fender'ın sattığı kendi Buddy Guy Signature modelleri serisinden geliştirildi. 1994'teki “Slippin' In” den bu yana birçok albümünde bu puantiyeli gitar ve puantiyeli motifin çeşitli modelleri yer aldı. Bu model sanatçı ile o kadar özdeşleşti ki, 2013 tarihli “Rhythm Blues” albümünün kapağında sanatçının üzerinde kostüm olarak da kullanıldı ve konserlere bu kıyafet ile çıktı. Haziran 2022'de yapılan bir röportajda Guy, Puantiyeli desenin rahmetli annesine bir hediye olduğunu ve kariyerine Chicago'da başlamak için evden ayrılırken ona söylediği bir yalanı hatırlatmak için olduğunu açıkladı: “Anneme yalan söyledim ve parayı iki katına çıkaracağımı, ona para göndereceğimi ve Puantiyeli bir Cadillac ile Louisianna'ya geri döneceğimi söyledim; yalan söylediğimi ve asla bir Puantiyeli Cadillac satın almak istemediğimi biliyordum çünkü eğer ünlü olursan, o puantiyeli gittiğin her yerde seni ortaya çıkartır. Herkes etrafını sarar, rahat edemezsin.  Her neyse, annem vefat etti ve ben 'Ah dostum, ona Puantiyeli Cadillac hakkında yalan söylediğimi söyleme şansım olmadı' dedim ve bana şu Puantiyeli Cadillac hakkında anneme söylediğim büyük yalanı hatırlatacak bir şeye ihtiyacım var.' 'Ben bir puantiyeli gitar yaptırmak istiyorum, böylece hayatımın geri kalanında onu yanımda taşıyacağım' dedim.”

 

 

 

Ödülleri ve onur listeleri

 

 

Geç gelen şöhret sanatçıya hayatının olgunluk döneminde çok fazla ödül kazandırdı. Onur listeleri peş peşe geldi. Blues’a yaptığı katkılar birçok ünlü sanatçı tarafından dile getirildi ve tarzı birçok yeni Blues sanatçısına ilham kaynağı oldu.

 

Buddy Guy, elektro ve akustik gitarlar ile Blues müziğinin çağdaş ve geleneksel biçimleri üzerine yaptığı çalışmalarla sekiz Grammy Ödülü'nün yanı sıra Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü kazandı.

 

2003 yılında kendisine, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından Amerika Birleşik Devletleri'nde sanatın yaratılmasına, büyümesine ve desteklenmesine olağanüstü katkılarda bulunanlara verilen Ulusal Sanat Madalyası takdim edildi.

 

2004 yılında kendine özgü tarzının getirdiği sanatsal başarı nedeniyle Billboard dergisinin Yüzyıl Ödülü'nü ve Yaşayan En Büyük Elektrik Blues Gitaristi unvanını da kazandı.

 

 

14 Mart 2005'te Eric Clapton ve BB King tarafından Rock Roll Onur Listesi'ne kabul edildi. Clapton, Guy'ın 1965'te Londra'daki Marquee Club'da verdiği konserde tekniğiyle, görünüşüyle ve gitarı dişleriyle alıp başının üstünde çaldığı karizmatik şovmenliğiyle kendisini fazlasıyla etkilediğini söyledi. Bu hareket daha sonra Jimi Hendrix tarafından kullanıldı.

 

Guy, 2008 yılında kendi memleketi olan Louisiana Müzik Onur Listesi'ne alındı. Bu onur sanatçı için çok önemliydi çünkü doğup büyüdüğü, pamuk tarlalarında çocukluğunun geçtiği ve her fırsatta andığı Louisiana için artık bir gurur kaynağı idi.

 

2 Aralık 2012'de Guy, Kennedy Center Onur Ödülü'ne layık görüldü. Kennedy Center başkanı David Rubenstein’ın törenin açılışında yaptığı konuşması oldukça anlamlıydı: "Buddy Guy Blues'un bir titanıdır ve son yarım yüzyılda eline elektro gitar alan hemen hemen herkes üzerinde muazzam bir etkiye sahiptir". Tören sonunda Blues'un güçlü kadın vokali Beth Hart, Guy'a müzikal bir saygı niteliğinde, Jeff Beck ile "I'd Pretty Go Blind" şarkısını seslendirdi. Törende Dustin Hoffman, John Paul Jones, Jimmy Page ve Robert Plant gibi sanatçılar tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı.

 

28 Ocak 2014'te Guy, Müzisyenler Onur Listesi ve Müzesi'ne kabul edildi. Bir yıl sonra da Grammy Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü aldı.

 

 

Born to Play Guitar, 2016'da En İyi Blues Albümü dalında Grammy Ödülü'nü kazandı.

 

Sanatçının aldığı en ilginç ödüllerden birisi 8 Aralık 2018 tarihinde gerçekleşti. Bu tarih Louisiana ve Mississippi yetkilileri tarafından "Buddy Guy Günü" olarak belirlendi. Aynı yıl yine bir güzel bir karar ile Lettsworth'tan geçen 418 numaralı Otoyolun bir bölümüne "Buddy Guy Way" adı verildi ve Louisiana, Pointe Coupee Bölgesi'ndeki Mississippi Blues Trail'de bir işaretleyiciyle onurlandırıldı.

 

2019 yılında Ödül Konseyi üyesi Jimmy Page’in elinden Amerikan Başarı Akademisi Altın Plaka Ödülü'nü aldı.

 

Guy, 21 Şubat 2012'de Beyaz Saray'da Başkan Barack Obama ve Michelle Obama için küçük bir konser verdi. Konserin finalinde Başkan Obama'yı "Sweet Home Chicago" şarkısından birkaç pasaj söylemesi konusunda ikna ettiğinde sadece müzik tarihine değil aynı zamanda da siyaset tarihine de adını yazdırdı.

 

Birçok sanatçı Buddy Guy hakkında olağanüstü yorumlarda bulundu ancak Jeff Beck’in 1983 yılında Chicago Legends kulübünde Guy'la birlikte performans sergiledikleri gece hakkında söyledikleri sanıyorum yaşayan efsaneyi en iyi anlatan cümle oldu. Yazıyı bu cümle ile bitirelim:

 

"Bu, hayatımda duyduğum en inanılmaz şeydi. Birlikte şarkı söylüyorduk ve çok heyecan vericiydi. Blues'un kalbine daha ne kadar yaklaşabilirsiniz ki?"

 

Her zaman dediğimiz gibi Buddy Guy gibi sanatçılar Blues için hep birer hediyedir.

 

 

Tamer Tekelioğlu

 

Cazkolik.com / 19 Mart 2024, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Tamer Tekelioğlu

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.