Her star sanatçı olmadığı gibi, her sanatçı star olamıyor

Her star sanatçı olmadığı gibi, her sanatçı star olamıyor

Fotoğraflar: Berkay Gülüm


Müzisyen Şirin Soysal, yeni single çalışması ‘Melatonin’ ile dinleyici huzurunda. Cazkolik’e konuşan Soysal, “Şarkıcı ve şarkı yazarı olmak, star değilsen, maddi edinim ve dolayısıyla sürdürülebilirlik açısından epey zor. ‘Star’ olmak, zamanın ruhunu ve toplum damarını yakalamakla birlikte, doğru imaj ve PR’a çok bağlı ve kimisi bunu beceriyor, kimisi beceremiyor. Her star sanatçı olmadığı gibi, her sanatçı star olamıyor” diye konuştu.


Nedendir bilinmez, ‘Gizem’ kelimesini çok yakıştırdığım bir isim Şirin Soysal. Benim için bilinmezlik durumu şarkılarındaki netlikten geliyor. ‘Nasıl hem gizemli bir o kadar da şeffaf olunur ki...’ diye düşünürken baktım ki ‘Melatonin’ isimli yeni single çalışması ile karşımızda. Fırsattan istifade ederek kendisiyle bir röportaj gerçekleştirmek istedim. Kırmadı...


Şarkıcı ve söz yazarı Şirin Soysal’ın Gloss Müzik etiketi ile yayımladığı single’ı ‘Kahve ve Melatonin’ ve ‘Benim Gibi’ isimli iki tek şarkıdan oluşuyor. Soysal, bu çalışmasında da Joy Exit’ten tanıdığımız Erdem Helvacıoğlu ile işbirliği içerisinde. Müzisyen, şarkı sözü ve bestenin müthiş uyumunun ustalıkla işlendiği single’ının hikayesini şöyle anlatıyor: “Alkolü bıraktım. Sabahları sersem zihnimi dünyaya uydurmak adına daha çok kahve içmeye, geceleriyse uykuya dalabilmek için melatonin almaya başladım. Komik geldi, halden hale geçebilmek için birbirine zıt iki madde kullanma durumu. O ‘kahve ve melatonin’ cümlesi melodisiyle birlikte aklımın bir köşesine yerleşti, bir süre öylece yaşadık. Evet, bundan bir şarkı çıkacak dedim ama acele etmedim. Pişsin. O sıralarda aklımda biri vardı, bir ‘platonik aşk’. Saplantılı şekilde onu düşünüyordum. İlişkinin bir yere varamayacağını kabullendiğimde, şarkıyı ona ve onunla ilgili yazmaya karar verdim. İkilinin diğer parçası ‘Benim Gibi’ de ona yazıldı.”


‘Bir Şeyler Var’dan günümüze uzandık. Sözü daha fazla uzatmadan kendisine bırakalım.


Işıl Çalışkan


Halden hale geçerken ‘Melatonin’ çıktı




Işıl Çalışkan: Bir Şeyler Var’dan bu yana ilk zamanlardaki Şirin Soysal ile şu anki arasında fark var mı? Siz kendinizi nerede görüyorsunuz?


Şirin Soysal: Çok fark var. Arada dokuz yıllık bir ilişki bitti, çocuğum oldu. Uzun ve kemikleşmiş bir ilişkinin bitmesi insanı önce dibe ittiriyor, orada bir güzel hırpalıyor. Fakat sonra daha olgun, daha egosuz, daha dingin ve bilinçli biri olarak yüzeye çıkıyorsun. Eskiden yalnız kalamayan bir insanken, yalnızlığın ruhen büyümek isteyen biri için ne büyük bir hazine olduğunu keşfettim. Anne olmak önceliklerimi değiştirdi, boş vermeyi, her şeyi o kadar ciddiye almamayı, hoşgörülü olmayı öğretti. İlk albüm  zamanına göre daha yalın, olanı olduğu gibi görebilen ve bunu aktarabilen biri haline geldim sanırım. Sözlerim ve ezgilerim sadeleşti, bunu seviyorum. 


Şarkılarım filtresiz ve maskesiz


Işıl Çalışkan: Müzikal üslubunuzu neler üzerine kurdunuz? 


Şirin Soysal: Şeffaflık üzerine kurdum. Şarkılarım filtresizdir ve maskesizdir.


Işıl Çalışkan: Müzikte ‘yenilik’ sizin için ne ifade ediyor?


Şirin Soysal: Yeni olan her şey içinde mutlaka bir eskiyi barındırıyor. Yüzde yüz ‘orijinal’ bir eser yaratmak mümkün değil. Nasıl ki her çocuğun bir annesi ve babası varsa, her eserin de doğduğu bir ilham kaynağı var. Tümden orijinal olan tek bir şey var o da sensin ve senin bakış açın. Kimse dünyayı seninle aynı göremez, herkesin izlediği film eşsizdir. Bu yüzden bana göre müzikte yenilikçi olmak, seni heyecanlandıran eskiyi kendi eşsiz görüş ve ifade biçiminle şekillendirip, yeni estetik fikirlerle ve ileri seviye teknikleriyle giydirmek. Bu ikinci ‘estetik’ kısımla ilgili ferahlığımı tamamen prodüktörüm Erdem Helvacıoğlu’nun engin vizyon, bilgi ve hünerine borçluyum. 


Şarkıyı halden hale geçebilme durumu yazdırdı


Işıl Çalışkan: Biz dinleyiciler tıpkı yeni çalışmanızda olduğu gibi yeniliğe oldukça açık olduğunuzu görüyoruz. ‘Kahve ve Melatonin’in şarkıya dönüşme hikayesini bizimle paylaşır mısınız? Sizin için kahve ve melatonin hangi noktada aşk ile buluştu?


Şirin Soysal: Alkolü bıraktım. Sabahları sersem zihnimi dünyaya uydurmak adına daha çok kahve içmeye, geceleriyse uykuya dalabilmek için melatonin almaya başladım. Komik geldi, halden hale geçebilmek için birbirine zıt iki madde kullanma durumu. O ‘kahve ve melatonin’ cümlesi melodisiyle birlikte aklımın bir köşesine yerleşti, bir süre öylece yaşadık. Evet, bundan bir şarkı çıkacak dedim ama acele etmedim. Pişsin. O sıralarda aklımda biri vardı, bir ‘platonik aşk’. Saplantılı şekilde onu düşünüyordum. İlişkinin bir yere varamayacağını kabullendiğimde, şarkıyı ona ve onunla ilgili yazmaya karar verdim. İkilinin diğer parçası ‘Benim Gibi’ de ona yazıldı.




Işıl Çalışkan: Aslında bu şarkı aşk ile birlikte acıyı da derinden hissettiriyor ve bu betimlemeyi dinleyiciye çok net bir şekilde geçiriyorsunuz. Şarkı sözleri ve bestenin müthiş uyumu… Hazır değinmişken söz ve beste sürecinizden de bahsedelim mi?


Şirin Soysal: Çok teşekkür ederim. Önce yazmak istediğim konu içimde epey bir süre pişiyor. Duygusal yaşantım zaten buna ön ayak oluyor. Sonra doğum sancıları başlıyor: şarkının artık çıkması lazım ki rahatlayalım. Ama işte o çıkmadan önceki süreç çok gelgitli. Eğer yazmazsam gündelik hayatımda büyük saçmalıyorum, kendime ve çevreme iyi gelmiyorum. O noktada anahtar kilide giriyor. Kağıt, kalem ve ben baş başa kalıyoruz. Tarifsiz bir an. Acısıyla ve coşkusuyla tüm o duygu yoğunluğunu basit ve kafiyeli mısralara dökmek benim yegane ilacım. O an başka hiçbir şey düşünmüyorum. Hatta düşünmüyorum. 


‘Sanat anam, müzik babam’ desek yeridir


Işıl Çalışkan: Tiyatro eğitimi almış olmanız ve sinemayla da içli dışlı olmanız şarkıların duygusunu bu kadar net aktarabilmekte bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?


Şirin Soysal: Net aktarabiliyorsam ne mutlu, büyük iltifat, teşekkür ederim. Üslupta fluluk kafa karışıklığı belirtisidir. Buna her yerde rastlıyoruz ne yazık ki. Tiyatro ve sinema geçmişim bendeki hikayeciyi beslediği ve büyüttüğü için onlara ‘sanat anam ve müzik babam’ desek yeridir. Lisansımı tiyatro, yüksek lisansımı sinema üzerine yaptım. (Şu anda vokal performans üzerine yüksek lisansımı tamamlıyorum.) Şarkılarda görselliği ve hikayeyi çok önemsiyorum. Dinleyiciyi cezbetmek ve dünyana çekebilmek için bu lazım. Anlatılanın dinleyicide bir duygu teline basması o duyguyu olduğu gibi aktarabilmekle alakalı. Ne azıyla ne de fazlasıyla. 


Işıl Çalışkan: Ekşi Sözlük’te bir dinleyiciniz sizin için “Sanırım beni uzaklardan izleyip hayat hikayemi şarkılarına katıyor ama anlayamadığım kısım zihnimden geçenleri nasıl okuduğu” ifadelerini kullanmış. Bu bir müzisyen için nasıl bir duygu?


Şirin Soysal: Müthiş bir duygu. Hiç tanımadığın ve belki de fiziksel olarak hiç tanışmayacağın insanlarla şarkılarında buluşuyorsun. Böyle hisseden biri artık o şarkının bir parçası oluyor. Bu dinleyicilerimin yeri ayrı, yıldızlar gibiler, uzak ama yakınlar. Onlar için yazıyorum.


Işıl Çalışkan: ‘Melatonin’ için hangi müzisyenlerle çalıştınız?


Şirin Soysal: Prodüksiyon, düzenleme, tüm çalımlar, kayıtlar, miks ve mastering Erdem Helvacıoğlu tarafından yapıldı. Vokal kayıtlarını Derin Bayhan ile Studio Daire’de yaptık.




Albüm yapmak pahalı bir şey


Işıl Çalışkan: Albüm yerine single tercih etme sebebiniz nedir? Dijitalleşmeyle birlikte single’ın artıları ve eksileri neler sizce?


Şirin Soysal: Albüm ve tekli yapmak arasında epey bir fiyat farkı oluyor. Albüm yapmak pahalı bir şey. Şimdiki dijital devirde nokta atış parçalar yapmak daha karlı. Şu an en büyük dünya yıldızları bile ‘single’ çıkarıyorlar çünkü müzik dinleme kültürü playlist kültürüne dönüştü. Ben playlist dinlemiyorum mesela, dinleyemiyorum. Fakat popüler müzikte başından sonuna dinlettiren albümler de sayılı, hele günümüzde. Benim için David Bowie’nin Blackstar’ı, Nick Cave’in ‘Ghosteen’i, Kate Bush’un ’50 Words for Snow’u bu açıdan birer başyapıt. İyi bir albüm iyi bir film veya roman gibi, hikayesi damar, estetiği çarpıcı ve içliliğiyle iz bırakan albümdür.


Ben cazcı değilim


Işıl Çalışkan: Çok genel bir soru olacak ama sizdeki cevabını merak ediyorum: Türkiye’de caz müzisyeni olmak nasıl?


Şirin Soysal: ‘Ben cazcı değilim’ diyerek konuya gireyim. Şarkıcılık kariyerime caz söyleyerek başlamamdan ve çokça caz mekanlarında çıkmamdan ötürü öyle biliniyorum. Fakat hiç bir albümüm caz albümü değil, sadece caz öğeleri kullanıldı. Sıkça ‘Türkiye’de … olmak’ kalıbını kullanıyoruz ama yurtdışında bu işi henüz yapmadığım için karşılaştırabilecek bir durumum yok. O yüzden ancak şunu diyebilirim: şarkıcı ve şarkı yazarı olmak, star değilsen, maddi edinim ve dolayısıyla sürdürülebilirlik açısından epey zor. ‘Star’ olmak, zamanın ruhunu ve toplum damarını yakalamakla birlikte, doğru imaj ve PR’a çok bağlı ve kimisi bunu beceriyor, kimisi beceremiyor. Her star sanatçı olmadığı gibi, her sanatçı star olamıyor. Bir sanatçı için kritik olan nokta her şeye rağmen üretmeye devam edebilmek, fakat tamamen kendi imkanlarına bağlıysan üretim alanın epey kısıtlı kalıyor. Olsun, ‘aynı yeri kazan suyu bulur’ fikrine aşinayım, on yıldır kendi sözlerimi yazarak, kendi müziğimi yaparak, cover çalışmalarına veya biçilmiş kültürel formlara / normalara bağımlı kalmadan ayakta kalmayı başardıysam, buna şükrediyorum ve kendi yolumda yürümeye devam ediyorum. 


‘Joy Exit’ albümü yolda


Işıl Çalışkan: Erdem Helvacıoğlu ile birlikte kurduğunuz Joy Exit’in çalışmaları nasıl gidiyor? Yeni bir çalışma gelecek mi?


Şirin Soysal: Sırada 12 şarkılık bir albüm var, bu yıl çıkaracağız hayırlısıyla. Şarkılar hazır, vokal kayıtları alındı. Bayağı uçuk aranjman fikirleri, ultra-modern sound estetiği ve miks teknikleriyle epey yenilikçi bir albüm olacak. Erdem New York’taki stüdyosunda şu sıra onun üzerinde çalışıyor. Heyecanlıyız!


Işıl Çalışkan: Bu bağlamda hem Şirin Soysal olarak ilerlediğiniz kariyerinizi hem de bu Joy Exit’i baz alarak sormak isterim; sizin için sanat sanat için mi toplum için mi olmalıdır? Duruşunuz itibariyle bunun bir müzikal mücadele olduğunu söyleyebilir miyiz?


Şirin Soysal: ‘Sanat için sanat’ gibi bir kavram yok benim için. Nasıl ki yemek kendini yiyemezse sanat da kendini etkileyemez. Sanat toplumun manevi ihtiyacı doğrultusunda ortaya çıkar. Maneviyata hitap eden eserler kalıcı olur ve bazıları çok uzun süre, hatta yüzyıllarca radarda kalır, ki bence bu olağanüstü ve yeterince analiz edilmemiş bir fenomen. Sadece maddiyat ve dünyevi ihtiyaçlara hitap eden eserler hemencecik tüketilir ve izleri kalmaz. ‘Mücadele’ kısmına gelecek olursak, benim için müzik bir mücadele haline geldiği vakit batarım. Evet, müziği ayakta tutan mekanizma bazen bir mücadele tablosu çizse de şarkı yazarken veya sahnede müzisyenler eşliğinde söylerken zorluklar, şüpheler, acabalar yıkılıyor. Odak noktası ne ben, ne sen, ne de o. Sadece müzik. Böyle olunca egolar siliniyor, saf algı haline bürünüyoruz hep birlikte. Müzik olguların en soyutu, en dipsizi, en hür olanı. Onu hiçbir şey tutamaz. 


Işıl Çalışkan: Önümüzdeki günlerde dinleyicilerinizi neler bekliyor olacak?


Şirin Soysal: Kahve ve Melatonin’in klibi yayında, YouTube kanalımda. Benim Gibi için bir video tasarlıyorum, yakın gelecekte onu hazırlayıp yayınlayacağım. Sonrasında yine bir ‘ikili’ çıkarmayı planlıyorum, bunlardan biri cover olacak muhtemelen. Sonrası ‘Allah kerim’.


Işıl Çalışkan


Cazkolik.com / 29 Mart 2020, Pazar


BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Işıl Çalışkan

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.