Rock`n Roll`un fitilini ateşleyen adam

Rock`n Roll`un fitilini ateşleyen adam

Robert Johnson yaşadığı dönem çok az dikkat çekebilen bir müzisyendi ama şarkıları Rolling Stones, Eric Clapton ve Led Zeppelin gibiler tarafından alıntılandı.

 

Kaynaklar Robert LeRoy Johnson’ın sadece 27 yıl yaşadığını söylüyor. Rockta efsane haline gelen rakam 27 acaba ilk onunla mı başladı? Mayıs 1911 yılında Mississippi’de dünyaya gelen Johnson’ın evlilik dışı çocuk olduğu düşünülüyor. Adına kayıtlı doğum belgesi olmayan sanatçının sadece okul ve nüfus kaydı bulunabilmiş. Çocukluğu Tenessee ve Arkansas`da gerginlik içinde geçmiş. Genç yaşta gitar çalmaya başlamış ve erkenden kendini New York’a atmış olsa da ölümü yine Mississippi’de olmuş. Sanatçının kaydettiği iki düzineden fazla şarkısı olduğu biliniyor.

 

Hayatına dair çok az şey bilinse de Johnson’ın kaydettiği şarkılar Rock’n Roll’un fitilini ateşlediği âşikâr. 1960’ların sonunda Rolling Stones, Eric Clapton ve Led Zeppelin Johnson’ın şarkılarının ya cover versiyonlarını kaydetti ya da adapte etti. Bu etkiyi Bob Dylan’da da görüyoruz. “Chronicles: Volume One”da Dylan, Johnson’ın etkisini yüzlerce satır diyerek açıklıyor ve Dylan’ın Blues müziği güncellediği albüm diye yorumlanan “Bringing it All Back Home”un kapağında Johnson’a yer veriyordu.

 

1991’de Columbia Records Johnson’ın The Complete Records isimli derlemesini yayınlayarak sanatçının ilk kez derli toplu anlaşılmasını sağladı. İki milyondan fazla satan Grammy ödülü kazanan bu derleme yeni nesil üzerinden Blues müziğine ilginin yeniden yoğunlaşmasına vesile oldu. 1994 yılında ABD posta idaresi sanatçının resmini posta pulu üzerinde yayınlayarak ulusal kahraman ilan etti.

 

Şarkılarında Afrika`dan göç eden siyahların umutsuzluğunu ve mutsuzluğunu anlatan Johnson’ın şarkıları yeni nesil müzisyenler için oldukça bereketli bir arazi imkânı sunuyordu. Gerçekten de onun hikâyesi ülkenin diğer yerli nüfusu Kızılderililerin hikâyesinden daha az ya da çok değildir. Burada olan şey genellikle bu hikâyenin bizzat bu insanların kendileri tarafından değil başta beyazlar olmak üzere başkaları tarafından anlatılmasıdır.

 

Annesi Julia Major Dods isimli on çocuk sahibi bir köleydi. Johnson 7 yaşındayken başka bir adamla evlendi ve aynı eyalette başka şehre taşındılar. Irkçılığın ve ayrımcılığın alabildiğine yoğun olduğu bu bölge aynı zamanda müzikli klüpleri, barları ve genelevleriyle de zengin bir şehirdi ve Johnson’ın etkilenmesi için oldukça müsaitti.

 

“Robert Johnson: Lost and Found” isimli biyografide Johnson ergenlik yaşlarında Delta Blues’un doğumuna tanıklık eden öncü nitelikli Son House’daki müzikleri dinlediği yazılır. Robert Johnson eski yılların tek telli gitar çalan köylülerinden değildi. Hırsı ve becerisi vardı. Son House’da sahne almayı istiyordu, bir süre sonra şehri terketti ama geri döndü ve yeniden sahne almak istedi, sahneye çıktığında yenilenmiş ve değişmiş bir Johnson vardı. Gece bittiğinde herkesin ağzı açık kalmıştı. Kısa sayılabilecek bir sürede yaşadığı bu ani değişim şehirde ruhunu şeytana sattığı şeklinde yorumlandı ve bu söylenti dahi Rock’n Roll ve Blues müziğinde önemli bir alıntı, aktarım haline geldi.

 

Johnson’ın arkadaşlarının Johnson hakkında çelişkili hikâyeler anlatması da hakkındaki efsanelerin artmasını sağladı. Erken yaşta ölümü hakkındaki efsanelerin, hatta, doğa dışı efsanelerin dahi artmasına fırsat verdi. Ölümünden sonra hakkında en çok konuşulan müzisyen oldu. Müzik tarihçisi Elijah Wald “Deltadan kaçış: Robert Johnson ve Blues’un icadı" isimli kitabında kentli beyazların keşfettiği bu müziği kendine zevkine uygun olarak yeniden şekillendirdikleri ve gerçekliğe benzemeyen bir mitoloji yarattıklarını söylüyor. Gerçek şu ki, Johnson’ın gitar tekniği dönemindekilere göre daha karmaşıktı. Delta müzisyenlerinin çoğu seslerine uyan dımbır dımbır gitar çalmayı tercih eden isimlerdi, Johnson ise Boogie Woogie piyanoyu taklit eden bir gitar stili geliştirdi.

 

New York Times eleştirmeni Tony Scherman ise Johnson’ın “Rambling on My Mind” ve “I Believe I’ll Dust My Broom” şarkılarında Walking Bass tekniğini ilk uygulayanlardan biri olduğunu söyler. Bu ise hem Şikago Blues hem Rock’n Roll müziğin bir nevi yapı taşı oldu.

 

Kendi kuşağının tüm Blues müzisyenleri gibi Johnson da bir gezgindi. Genellikle bir diğer Bluescu Johnny Shines ile seyahat ediyordu. İki kez evlendi. Ilk karısı çocuğunu doğururken öldü. Kısa kariyerinde sadece bir kez kayıt yapabildi. 1936 yılında "Terraplane Blues" 5 bin kopya sattı ve şarkıcıya hayatında kısa bir süre ünlü olma tadını yaşattı.

 

Esas ünü ise 1961 yılında, ölümünden çok sonra, Columbia Records’un yöneticisi John Hammond’ın ki kendisi Bille Holiday, Aretha Franklin, Bob Dylan, Bruce Springsteen gibi isimlerin de ilk kayıtlarına imza atmış adamdı, “Delta Blues Şarkıcılarının Kralı" isimli bir derleme plak yayınladı. Henüz emekleme çağındaki birçok müzisyeni adeta afallatan bir albüm oldu bu çalışma. Eric Clapton “ustamı bulduğumu anladım” demişti otobiyografisinde.

 

Hayatı gibi ölümü de karmaşık ve bilinmezliklerle dolu oldu. Araştırmacı Dean Wardlow ele geçirdiği belgede 16 Ağustos 1938 yılında Greenwood akınlarındaki bir çiftlikte öldüğünü kanıtladı. Ölüm sebebi bir takım komplikasyonlardı ama arkadaşı David Honeyboy Edward metreslerinden birinin kocası tarafından zehirlendiğinden emindi. Mezarının neresi olduğu hiç bilinmedi. Üç ayrı mezar yeri var. Bu da bulmacanın hâlâ devam ettiğini gösteriyor.

 

Cazkolik.com / 28 Eylül 2019, Cumartesi

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.