"The New Thing": Bebop'tan Free Jazz'a tahrip edici bir köprü

"The New Thing": Bebop'tan Free Jazz'a tahrip edici bir köprü

Bebop sönümlenmesiyle özgür cazın yeşermeye başlaması arasında progresif sanatçılardan oluşan bir grup müzisyen caza yeni bir nefes katmıştı.

 

Bunu farkedebilmek için albüm adlarından başka bir şeye bakmaya gerek yok. 1960'ların ortalarında "The New Thing" olarak bilinen hareket, Jackie McLean’ın "One Step Beyond", Grachan Moncur III’ün "Evolution" ve Andrew Hill’in "Point of Departure" isimli albümleri üzerinden cazı yeni bir seviyeye taşımakla ilgileniyordu.

 

Bebop’a azalan ilgi ile özgür cazın kendini göstermeye başlaması arasında, progresif sanatçılardan oluşan bu kadro caza yeni imkânlar getirdi. Bu sanatçıların yapmaya çalıştıkları, bop'çuların alıştığından farklıydı, ancak 1960'ların ortalarında The New Thing, Kübizmin yaklaşık yarım yüzyıl önce sanat için yaptığını caz için yaptı ve yeni bir alternatif sundu. 1964 yılında hareketin temel taşlarından saksafoncu Archie Shepp, Downbeat dergisine şunları söylüyordu: “Yeni müzik cazın kökenlerine uzanıyor. Bir bakıma, cazın ultra karmaşıklığına karşı bir isyan."

 

 

"The New Thing" ilkleri

 

 

Cool Jazz'dan Third Stream'e kadar başka post-bop gelişmeler de olmuştu ancak The New Thing cazı 1940'lardan beri hiç olmadığı kadar ilerletti. Mimarları bop kökenli müzisyenlerdi ancak altmışlara gelindiğinde bir sonraki adıma hazırdılar. Tohumlar altmışların başında Cecil Taylor, Sun Ra, Ornette Coleman, Lennie Tristano, Charles Mingus, Jimmy Giuffre ve özellikle John Coltrane gibi aykırı vizyonerler tarafından ekilmişti. Uzakdoğu, Ortadoğu ve Afrika soundlarını avangart fikirlerle bir araya getirdiler.

 

Başta işler kolay değildi. Downbeat dergisi Coltrane ve Coleman'ı “nihilist” ve “anti-caz” gibi terimlerle itham ediyordu ancak birkaç yıl içinde, bu müzisyenler, 'old school' gelenekleri alt üst ederek cazı başka bir yere götüren bir grup albüme imza atmıştı bile.

 

The New Thing’in çekirdek ekibi diyeceğimiz müzisyenler köken olarak oralı olmasalar dahi 1960'larda New York'a yerleşerek müzik yapan insanlardı. Bu müziklerin büyük kısmı Impulse! ve Blue Note firmaları tarafından yayınlandı. Prodüktör olarak da, Coltrane'e destek veren ve bu yeni tarzı etiket gibi benimseyen Bob Thiele ismi öne çıktı.

 

 

Yola çıkış noktası

 

 

The New Thing'in ilk adımlarını attığı 1960'ların başlarında huzursuz bir arayışta olan Coltrane'e destek veren prodüktör Bob Thiele o dönem zaten Coltrane ile birlikte çalışıyordu, üstüne, Jackie McLean’ın "One Step Beyond" albümü o yıl tarzın ilk çıkan albümlerinden biri oldu.

 

Alto saksofoncu McLean 1950'li yıllardan beri ağır sıklet bir caz müzisyeniydi ve o yıla kadar 20'den fazla albüm kaydetmişti bile, ancak, Thiele'nin şirketi değişimi görünce iştahı kabardı. Bu yayıncılık iştahı sırasında hareketin hayatî isimlerine dönüşecek olan genç vibrafoncu Bobby Hutcherson, genç davul fenomeni Tony Williams (ki zaten Miles Davis'in grubunda çalıyordu) ve tromboncu Grachan Moncur III gibi müzisyenlerin albümleriyle ortalık hareketlendi.

 

Grahan Moncur, bu müziğin özel sosuna yumruk iriliğinde katkıda bulunan yarı gizli bir malzeme gibiydi. Bazı meslektaşlarıyla aynı şöhrete ulaşmamış olsa da, ki buna sebep olarak yaşadığı sağlık sorunları da gösterilebilir, tromboncunun herhangi bir kayıtta diğerleri kadar hayatî bir vizyonu vardı. "One Step Beyond"daki melodilerde aslan payı ona aitti ve devamında "Destination"ı yazmıştı. Moncur, 'film-noir' tarzı ürkütücü akor değişimlerinden, gergin 'stop/start' gerilimlerine kadar sıradışı ve egzotik bir ruh hali yaratma ustasıydı. The New York Times'dan Adam Shatz 2003 yılında; "Moncur 40 yıl önce bir araba kazasında ölmüş ya da cazın esrarkeş şairlerinden biri olsaydı bugün bir efsane olabilirdi" demişti.

 

Her iki McLean kayıtlarının piyanosuz dizilerinde Hutcherson akor rolünü üstleniyordu. Kavisli titrek armonileri The New Thing'i bop'tan daha öteye taşıyordu.

 

Hutcherson, McLean ve Williams, Moncur’un birkaç ay sonra yayınladığı "Evolution" albümüne de katıldı. Hard-bop'un trompet kahramanı Lee Morgan da New Thing ekibiyle birlikte albümdeydi ve McLean ile beraber eski köye yeni adet getiremezsin anlayışını kesin olarak çürüttüler ki Morgan, gençliğine rağmen kendi ismiyle bir düzineden fazla bop merkezli albüm kaydetmiş biri müzisyendi. "Evolution" The New Thing'i McLean’ın kayıtlarından daha da öteye taşıdı. Dikenli ama blues esaslı melodiler ve bilim kurgu akor değişiklikleri, McLean'ın akıl hocası Thelonious Monk'un New Thing üzerindeki etkisinin altını çiziyordu.

 

 

Araziye haritasız girme

 

 

O yaz Hutcherson ve Williams The New Thing'in bayrağını her şeyden fazla etkileyen bir albüm çıkardı: Eric Dolphy'nin "Out to Lunch" albümü idi bu kayıt. Multi reedist Dolphy, Bop’un ana kara dışındaki düşünürlerinden biri olarak işe başlamış ve haritasız bir arazide resmen maceraya atılmıştı ama "Out to Lunch" her şeyin bir araya geldiği yer oldu.

 

"Out to Lunch" albümü basçı Richard Davis ve ağır siklet hard-bop trompetçisi Freddie Hubbard ile birlikte lunapark aynasında yansıyan Picasso'nun bir caz resmi gibiydi. Dolphy ve çetesi, bebop ve Hutcherson'ın izlenimci katman sağlayan elementleriyle yoğun ama davetkâr bir alternatif evren oluşturarak dünyaya New Thing'in gelişini adeta ilan etti.

 

Caz yazarı Leonard Feather, Biographical Encyclopedia of Jazz isimli kitabında "Dolphy, çok az müzisyene nasip olan o dil seviyesini biliyordu" diye yazmıştı. Albüm sonsuza dek bir kilometre taşı olarak kalacaktı ama Dolphy o dönem şeker hastalığından çok genç yaşta hayatını kaybedecekti.

 

Bir sonraki ay, Andrew Hill’in Hutcherson, Davis ve Elvin Jones ile kaydettiği incelikli yıkıcı albümü "Judgment" yayınlandı. Hill’in içinde herhangi bir nefeslinin yer almadığı baş döndürücü piyano konseptleriyle dikkat çeken grubu, dinleyiciyi, yüzeyin hemen altında karanlık ve ağır bir şeyin gizlendiği duygusuyla tanımlanan sonik bir gölge oyununa götürüyordu.

 

1965 yılında Bobby Hutcherson’ın Eric Dolphy ve Andrew Hill ile kaydettiği "Components" albümüyle sarsılan maceraperest cazseverler, albümde, grup lideri Hutcherson'ın eşsiz parlaklığına tanık oluyordu. Albümün davul taburesinde Joe Chambers'ın oturduğu ve Sam Rivers ile Freddie Hubbard'ın da yer aldığı "Components" Hutcherson'ı hem vibes hem de marimba şairi olarak dünyaya ilan ediyordu. Bir an, çılgın bir mambocu gibi Latin bir vampiri boğuyor, sonra, neşeyle yüksek bir perdeden bir bop patlatıyor ve bu nevi heyecan verici aşırılıklarını Dr. Jekyll gibi parçaları yeniden birleştiriyordu.

 

 

Coltrane’ın etkisi ve ötesi

 

 

Eğer John Coltrane 1950'li yılların sonlarından itibaren caz çarşısına elinde bir kaynak makinesiyle dalmamış olsaydı bunların hiçbiri olmazdı. Daha sonra ise, geleneksel ritm ve uyum kavramlarına meydan okumak için "Impressions" (1963) ve "Crescent"teki derin sona doğru sıçradı. Trane’nin şaheseri "A Love Supreme" 1965 yılında yayınlanmıştı. Albüm uzunluğundaki süit, açık uçlu yapılar, vokal tezahüratları, minimalizm, şiddetli dinamik değişimler, modal çalma ve sadece caz için değil bizatihi müziğin kendi için olasılıkları yeniden tanımlamak gibi kapsamlı bir manevi tema kullanıyordu. Hâlâ cazın en saygı duyulan isimlerinden ve The New Thing döneminin Plus Ultra'sı olmaya devam ediyor. Henry Rollins, 2017 yılında The Sound of Vinyl için verdiği röportajda, "Müzik olasılığını anlamamı sağlayan bir albümdü, her evde bu plâğın olması gerek" demişti.

 

Coltrane, o dönem albüm kayıtlarına katkıda bulunan genç tenor saksofoncu Archie Shepp'i kanatlarının altına almış ancak son rötuşları henüz yapmamıştı. Ancak Shepp, 1964 tarihli albümü "Four for Trane"de, akıl hocası Coltrane’in bile hayal etmediği müzikal yerleri çoktan albümüne katmıştı. Hareketin en cüretkâr iki beyni olan tromboncu Roswell Rudd ve flugelhorncu Alan Shorter'lı (Wayne’in kardeşi) bir cephe hattına sahip olan Shepp, Trane’in 1950'lerin sonundaki kompozisyonlarını zekice ama içgüdüsel bir modernizmle yeniden yapılandırarak inşa etmişti.

 

Shepp’in devam niteliğindeki 'Fire Music' kavramı progresif cazın Black Power hareketinin aktivizmi ve kimlik politikasıyla artan bağının altını çizen dönüm noktası niteliğindeki bir açıklamadır. İzlenimci bir ton şiiri olan “Malcolm, Malcolm - Semper Malcolm” ise o dönem suikasta kurban giden Malcolm X için öfkeli bir övgü anlatımıyla düzyazı şiirine doğru kayıyordu.

 

Shepp ve Coltrane’nin grupları 1965 Newport Caz Festivali’nde aynı sahneyi paylaştı ve sonuçlar sahnenin en güçlü canlı albümlerinden biri olan "Newport at New Thing"de görüldü. Trane’in McCoy Tyner, Jimmy Garrison ve Elvin Jones ile klasik dörtlüsü o Temmuz gecesi o kadar çok yönlü patladı ki, itfaiyenin çağrılmaması şaşırtıcıydı. Shepp’in Bobby Hutcherson, Joe Chambers ve basçı Barre Phillips ile grubu, dönüşümlü olarak karanlık mağaralarda sessizce kayarken liderin öfkeli ve sosyal bilinçli şiirler okuduğu anlar yanıcı anlara dönüşüyordu.

 

The New Thing, gazoz şişesini şiddetle salladıktan sonra cazın birden çok yöne patlamaları; özgür caz, füzyon ve Art Ensemble of Chicago merkezli Yaratıcı Müzisyenler Derneği'nin (A.A.C.M.) bir sonraki aşaması olan soyutlamalara kadar ulaşmıştı.

 

Saygın müzik gazetecisi Robert Palmer 1986 yılında New York Times'ta şöyle yazmıştı: “1960'ların avangart cazı başlangıçta geleneksel uyum, ritm ve yapı kavramlarına kaotik bir saldırı olarak başlamış, devamında ise rotada kalarak uzaklaşmıştı. Avangart caza göre daha gevşek ve maceracı bir caz topluluğu olan The New Thing eğer tüm o eski yollardan vazgeçmeseydi bunların hiçbiri mümkün olmazdı.

 

Jim Allen

 

Bu yazının orijinali 21 Aralık 2020 tarihinde udiscovermusic isimli web sitesinde yayınlanmıştır. yazıda yer alan görsel Picasso'nun 1921 tarihli "Three Musicians" isimli tablosundan alınan bir detaydır.

 

Cazkolik.com / 02 Şubat 2021, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.