Bir sanat dalı olarak caz

Bir sanat dalı olarak caz

Bu yıl dijital sanatlar özel bir bölümde

"Çağdaş İstanbul"

Cazda sadece geçmişe dönük yaşıyorsanız bugüne ve geleceğe dair çok şey kaçırıyorsunuz. Caz bugün artık tüm diğer sanat dallarını kapsayan bir üst-sanat olma yolunda. Sözümü bir kenara yazın, yakın gelecekte, türler üstü görülen `modern müzik`lerin çatısı cazdan oluşacak. Bu konuyu başka zaman daha geniş tartışırız ama şimdi yine bu konuyla bağlantılı ve önümüzdeki günlerde gerçekleşecek 11. Contemporary İstanbul`u hatırlatmam şart. Düzenlendiği ilk yıldan itibaren takip etmeye çalıştığım fuarın sadece plastik sanatlardan ibaret olduğunu sanmayın. Özellikle dijital sanatlar alanında yeni ve genç yeteneklerin işlerini izlemek ilginç olacak. Bu işlerin tasarımında müzik de kullanılıyor ve bu tasarımların müziği kullanma biçimleri bana hep heyecan verici gelmiştir. Bu sene neler göreceğiz bilmiyorum ama şiddetle merak ettiğimi söyleyeyim.


Cazsever kimdir?

Cazkolik okuru neye ilgi duyuyor?

Caz dinleyicisi bu büyük ülkenin küçük bir topluluğu olsa da kim olduğumuz önemli. Twitter`ın sizi takip edenlerle ilgili `audience insights` adını verdiği uygulamasında önemli bilgiler var. Lafı uzatmadan paylaşayım; Cazkolik okurunun %60`ı erkek, %40`ı kadın, nerdeyse yarı yarıya. Okurumuzun %90 ve üstü oranında bölümü sinema, televizyon ve film dünyasından haberlere yoğun bir ilgisi var. İş dünyasıyla ilgili gelişmelere olan ilgisi %81, güncel politik gelişmelere ilgisi %78, ilginçtir, Cazkolik okurunun rock müziğe ilgisi cazdan 4 puan daha fazla, yani, %71, caz ve pop aynı oranda %67. Teknolojik gelişmeler %62, siyaset %58. Cazkolik okurunun %57`si Turkcell, %44`ü Vodafone, %39`u Avea kullanıcısı. Bu rakamlar ortak özelliklerimizin neler olduğunu öğrenmek bakımından önemli geldi bana.


Jazzmaniaque

Siné herşeye karşı

Geçen yıl 88 yaşında ölen Fransız karikatürist Siné tam bir `her şeye karşı`, aynen resimdeki gibi müzmin bir muhalifti, öyle ki, onun karikatürleri yanında Charlie Hebdo`nunkiler şaka gibi kalırdı, zaten, sık sık Hebdo`nun kapak karikatürlerinde imzasını görürdünüz. "150 milyon ölü… Komünizm bir fikir değildir" diyerek solu, cinsellik üzerinden papalığı ve kiliseyi dahası tüm dinleri, siyaseti, herşeyi sil süpür dümdüz ederdi tek bir şey hariç; JAZZ. Siné`nin büyük tutkusu cazdı. Basında ilk karikatürleri yayınlandığı 1950`lerden beri cazdan hiç vazgeçmedi, kimileri onun için cazın en büyük karikatüristi dedi. O yıllarda Fransa caz çevrelerinde geleneksel cazla Gillespie`nin başını çektiği bebop arasında tam bir savaş vardı ve Siné bebop`çıydı. Kalemini otoriteye karşı kullandığı gibi caz için de kullanıyor, Jazz Hot dergisinde "Unfold Notes" adıyla yayınlıyordu. Cazın o yıllarda Amerika`da ve kısmen Avrupa çevrelerinde, özellikle de klasik müzik çevrelerince küçümsenmesine bir milim tahammülü yoktu. Fransanın etkin entelektüel caz çevrelerinin önde gelen sanatçısı Siné ile ilgili yayınlar ölümünden sonra çoğaldı. Sağdaki resmin altında gördüğünüz en sağ ve soldakiler onun kitapları, ortadakiyse onun elinin değdiği bir kitap.


Christian McBride, Wynton Marsalis`e rakip mi?

McBride (solda), Marsalis (sağda)

Bu sorunun tam sırası, neden mi? McBride`ın yeni big band albümü çıkıyor da ondan. Şöyle ki; ünlü basçı ilk big band albümünü 2011`de "The Good Feeling" adıyla yayınlamıştı, o günden bu yana caz dünyasının herhalde en çalışkan, en sempatik isimlerin başında geliyordur. Sevmeyene rastlamadım, ayrıca, ilk big band albümüyle sınıfı geçmişti, şimdi ikincisi yolda, eylül sonu raflarda olacak ama single yayınlandı ve kendini yine çok sevdireceğe benziyor, acaba diyorum, organizasyon kabiliyeti, popülerlik, liderlik vasfı ve yeteneği, üstelik başöğretmen gibi değil arkadaş gibi olma, geleneğe saygı, moderne yakınlık, projecilik ve yöneticilik gibi becerilere doğuştan sahip olma derken tabii en az 10 küsur yaş daha genç olmasını da ekleyin, acaba diyorum, Wynton Marsalis`e rakip mi oluyor?


Müziğin filmlerde ustalıklı kullanımı

"Shutter Island" iyi bir gerilim filmi örneğiydi

Müziği filmin tansiyonunu azaltıp çoğaltan bir unsurdan daha yoğun kullanan yönetmen sayısı sanıldığı kadar çok değil, ama, iyi örnekler olduğu şüphesiz. Bunlardan biri olan Martin Scorsese`nin 2010 tarihli gerilim filmi "Shutter Island"ı hatırlayın. Karmaşık gerilim örgüsü olan filmin kahramanı Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) bir hastayı araştırmak için gittiği Shutter adasındaki Ashcliffe hastanesi müdürleriyle konuşma sahnesinde odada pikapta Mahler`in piyano ve yaylılar için A minör dörtlüsü çalmaktadır. Daniels, müziğin, 2. Dünya Savaşı sonunda asker iken bir toplama kampının kurtuluşu sırası kampın komutanını öldürdüğünde odada çalan müzikle aynı olduğunu hatırlar. Müziğin, Nazilerce yasaklanan Mahler`e ait olması filmin psikolojik gerilimine müthiş bir derinlik ve anlam katar.


Sanat eleştirmenleri nerede?

Türkiye`de sanat eleştirisi var mı?

Köşenin başında Contemporary İstanbul`u kaçırmamak gerektiğinden sözetmiştim ama atladığım bir konu var ki bence çok önemli, sadece Contemporary İstanbul ile ilgili değil, büyük gazetelerde böylesi önemli sanat olayları hakkında kimlerin yazdığına dikkat ettiniz mi? Ya ekonomi ya da magazin yazarları az da olsa kısmen siyaset yazanlar. Türkiye`nin en çok satan gazeteleri bu büyük sanat buluşmasına ya milyon dolarlık satışlar ya da magazin malzemesi üzerinden bakıyor ki bu yazarların kendi alanına vakıf insanlar olduğunun altını çizmem lazım, kaleme aldıkları detaylar ve rakamlar çarpıcı oluyor ama bizzat sanatçı ve eseri, sanatın kendisi hiç mi hiç konuşulmuyor. Bu yıl siz de gözlemleyin, fuara gelen ünlüler, rekor tutarlı satışlar, moda defilesine dönen koridorlar, akşamları verilen partiler, dedikodular vb... sadece bunlar konuşulacak, sanat değil!


Son Nazi avcıları

Hâlâ bulunan suçlular var

Yandaki fotoğraf dekor veya bir sinema filminden alınma değil, eski bir hapishaneden dönüşen gerçek bir mekân. Bu odada son Nazi avcıları çalışıyor, yani, Jens Rommel, Manuela Zeller ve Michael Otte. Almanların 1958`de kurduğu Nazi suçlarını/suçlularını araştıran birim bugüne kadar çalıştı ama yakında kapatılacak. Rommel ve ekibi yıllardır doğu Avrupadaki toplama kamplarının arşivlerini iğneyle kuyu kazar gibi kazıyor ve buldukları her delili değerlendiriyor. Rus, Alman, Fransız belgelerini çapraz mukayeseyle savaş esirlerinin envanterlerini çıkarıyor ve bugün artık en genci 90 yaşını aşmış varsa yaşayan suçluları bulmaya çalışıyor. Artık büyük suçluların değil savaş yıllarında çok genç olup suça karışmış olanları tespit edebildiklerini söylüyor. Savcılar son dönemde 30 kadar can kaybını ortaya çıkarmayı başarmış, yürüyen dava sayısı 6. O tarihte muhafız, aşçı, sağlık görevlisi gibi küçük görevlilerin suça karışan izlerini buluyorlar ve biz de bu bilgileri The Guardian`da gazeteci Linda Kinstler`in özel haberinden öğreniyoruz.


Müzisyenin arınması

Hayata dönen Hersch`ten yeni yapıtlar

Caz piyanosunun çok önemli şairi Fred Hersch ne yazık Türkiye`de hiç tanınmıyor, aslında, kendi ülkesi Amerika`da bile tanınmıyor. Solo piyanonun yaşayan en iyi şairlerinden Hersch`ün son yılları tarifi zor güçlüklerle geçti. Bir ara doktorlar hayatından ümidini kesmişti, komaya girdi, aylarca komada kaldı ama hayata dönmeyi başardı ve şimdi yaptığı işlere bakıyorum bu müthiş sanatçı yaşadıklarını sanat eserine dönüştürmede kararlı. Komada geçen günlerini "My Coma Dreams" isimli caz tiyatrosuna dönüştürmüştü, şimdi sanatçının "Open Book" isimli yeni albümü çıkıyor. Verdiği beyanatta son dönem yaptığı işlerler bir arınma sürecinden geçtiğini söyleyen Hersch albümünün ardından 15-16 eylülde Walt Whitman`ın şiirlerinden oluşan bir performansa imza atacak.


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com / 04 Eylül 2017, Pazartesi

Kayd

Kaydet

Kaydet

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.