Charlie Parker

Charlie Parker

Caz tarihinin en önemli figürlerinden ve 20. yüzyılın müzik alanındaki en büyük yenilikçilerinden biri olarak kabul edilen "Yardbird" lakaplı (daha sonra "Bird" olarak kısaltılmış ve bu şekilde kullanılmaya devam etmiştir) Amerikalı saksofoncu ve bestecidir. Bebop`un doğuşuna tanıklık eden müzisyenler arasında, başta gelen yenilikçilerin kimler oldukları hususunda ortak bir görüş mevcuttur: Hemen hepsi de Charlie Christian, Lester Young, Dizzy Gillespie, Tadd Dameron, Thelonious Monk ve Kenny Clarke isimlerini sayarlar; ancak 1940 ve 50`li yıllarda emprovizasyon sanatının gelişimine katkıda bulunmuş her müzisyenin hâlâ ve daima tartışmasız bir dahi ve kanıtlanmış bir efsane olarak saygılarını sunduğu tek bir isim vardır Charlie "Yardbird" Parker.

 

Kansas City`de doğan ve 11 yaşında saksofon çalmaya başlayan Parker`ı ilk etkileyen, Count Basie grubunun efsanevi tenorcusu Lester Young olmuştur. Ancak büyüklük bir yana, enstrümanındaki yeterliliğini kanıtlaması bile uzun zaman alacaktır. 15 yaşındayken Reno Club`ın arka girişinde durup annesinin aldığı alto saksofonun tuşlarını sessizce parmaklayarak Lester Young`ın sololarına eşlik eden Bird, etrafındakilere ve kendisiyle birlikte çalanlara göre doğuştan bir "loser"dır (kaybeden). Basçı Gene Ramey onun bir üniversite dans grubunda çaldığı dönemi şöyle anlatır: "O zamanlar Bird müzikal anlamda hiçbir şey yapmıyordu. Gerçekte gruptaki en zavallı şeydi ve diğer üyelerin alay konusuydu." Ton ve müzikal fikir bakımından oldukça zayıf olan ve sıkça vuku bulan "jam session"lara katılmasına nadiren izin verilen Parker`ın bazı Basie grubu elemanlarının da katıldıkları bir tecrübesini Bob Reisner "Bird: The Legend of Charlie Parker" kitabında şu şekilde tasvir eder (ki bu sahne sonradan Clint Eastwood`un ünlü "Bird" filminde de yer almıştır): "Jo Jones, Bird çalmaya başlayana kadar bekledi ve birdenbire, onun hakkında ne hissettiğini göstermek amacıyla, davulun zillerinden birini dans pistine doğru fırlattı. Kulakları sağır eden bir gürültü sonrası Bird utanç içinde enstrümanını toplayıp sahneyi terketti."

 

Bu olay sonrası birkaç ay ortadan kaybolup yoğun şekilde çalışarak tekniğini geliştiren Bird, 1937 sonbaharı Kansas City`ye döndüğünde bambaşka biridir. Yine Gene Ramey: "Fark inanılmazdı. Stilindeki ani gelişim sonucu pekçok iş teklifi almaya başladı." 1938 yılında piyanist Jay McShann`in grubuna katılan ve burada ilk profesyonel kaydını yapan Bird, 1939 yılında New York`a yerleşir ve 1942`de McShann`den ayrılıp Dizzy Gillespie`nin de yer aldığı Earl Hines`ın grubuna katılır. 1943 yılı boyunca bu grupta ve 1944`te birkaç ay boyunca Billy Eckstine`ın orkestrasında çalan Bird`ün, AFM`in grevi sebebiyle bu dönemine ait bir plak kaydı yoktur ne yazık ki. Aynı yıllar aralarında Dizzy Gillespie, Thelonious Monk, Charlie Christian ve Kenny Clarke gibi gelenek dışı isimlerin yer aldığı bir grup genç müzisyenin Clark Monroe`s Uptown House ve Minton`s Playhouse gibi Harlem gece kulüplerinde toplanıp kendilerini serbestçe ifade ettikleri ve cazda bir devrimin tohumlarını attıkları yıllardır. Kendilerine "bebopçılar" denilen bu müzisyenlerin tavrını, Mary Lou Williams tarfından Monk`a atfedilen şu sözler özetler: "Onların çalamayacakları bir müzik istiyorduk." Burada "onlar"dan kasıt swing müziğini kendilerine maledip büyük kârlar elde eden beyaz grup liderleridir. Kayıt yasağından dolayı kitlelere ulaşmakta sıkıntı çeken bebop müzisyenleri, 1945`te yasağın kalkmasıyla birlikte caz dünyasını sarsarlar.

 

Charlie Parker - Dizzy Gillespie ikilisinin ilk ve en muhteşem performanslarından biri, 2005 yılında tekrardan keşfedilip yayınlanan 22 Haziran 1945 Town Hall, New York konseridir. Bu konserde ikiliye piyanoda Al Haig, basta Curly Russell ve davulda Max Roach eşlik ederler, sadece ilk parçada da Don Byas tenor çalar. 26 Kasım 1945`te Charlie Parker`ın liderliğinde ve Dizzy Gillespie, Miles Davis, Curly Russell ve Max Roach`un katılımlarıyla Savoy adına gerçekleştirilen kayıt ise bebop`un zirvesidir; burada kaydedilen parçalar "Ko Ko" ve "Now`s the Time"dır. Kısa bir süre sonra Parker / Gillespie ikilisinin oluşturdukları grup başarısızlıkla sonuçlanan bir batı turnesine çıkar. Grup New York`a dönerken Parker California`da kalır ve uçak biletini de eroin almak için satar. Bird`ün fiziksel ve mental anlamda çöküşü başlamıştır. Kronik eroin bağımlılığı yüzünden zamanında sahne alamayan ve iş kaybeden sanatçı sık sık meslektaşlarından borç alır ve uyuşturucu parası temin etmek için saksofonunu rehine verir. Bu dönemde de fevkalade kayıtlar gerçekleştirmesine rağmen tavırları giderek daha rahatsız edici bir hal almaya başlar ve sonunda Camarillo Akıl Hastanesi`nde 6 ay geçirmek zorunda kalır. Hastaneyi temiz ve sağlıklı bir şekilde terkeden Parker ne yazık ki New York dönüşü bıraktığı yerden devam edecektir. Yine de bu dönemde Miles Davis ve Max Roach`un da yer aldıkları "klasik beşli"siyle Savoy ve Dial etiketleriyle yapmış olduğu kayıtlar kariyerinin en iyileri arasındadırlar. 30 Kasım 1949`da Bird uzun süreli bir hayalini gerçekleştirerek Norman Granz aranjörlüğünde Verve plak şirketi adına "Charlie Parker with Strings"i kaydeder. Küçük grup kayıtlarına nazaran daha koyu ve yumuşak bir tonda çaldığı ve emprovizasyonlarının daha ekonomik olduğu bu plağın tüm kayıtları içinde kendi şahsi favorisi olduğunu söyleyecektir daha sonra.

 

1953 yılında Toronto`da Messey Hall`da kendisiyle birlikte Dizzy Gillespie, Charles Mingus, Bud Powell ve Max Roach`tan oluşan bir süper grupla verdiği ve "The Greatest Jazz Concert Ever" olarak lanse edilen konser, Rocky Marciano ve Jersey Joe Walcott arasında oynanan ve televizyondan da yayınlanan bir ağır siklet boks maçıyla çakıştığı için inanılmaz şekilde çok az seyirci toplar. Mingus bu konseri kaydetmiş ve daha sonra Jazz at Massey Hall adı altında kendi plak şirketinden piyasaya sürmüştür. Aralık 1954`te son albüm kaydını yapan ve 4 Mart 1955`te kendi adının verildiği New York`un Birdland caz kulübünde son kez dinleyicisinin karşısına çıkan Charlie Parker, 12 Mart 1955`te arkadaşı ve hamisi Baroness Pannonica de Koenigswarter`ın Stanhope Hotel`deki süitinde televizyonda Dorsey Brothers şovunu izlerken son nefesini verir. Ölüm sebebi olarak zatürre ve kanamalı ülser gösterilmekle birlikte Parker ileri derecede siroz hastasıdır ve kalp krizi geçirmiştir. Otopsiyi yürüten memurun yaşını 50-60 arasında tahmin ettiği Bird oysa henüz sadece 34 yaşındadır.

 

Kişiyi ve müziğini birbirinden ayırmak her ne kadar mümkün gözükmese de, Charlie Parker`la ilgili yazanlar genellikle onun müziğinden ziyade hayatının vahşi ve korkunç yönlerine odaklanmayı tercih etmişlerdir. Oysa yapılması gereken onun icracılık ve bestecilik özelliklerinin vurgulanmasıdır, zira hayatının tüm kirli taraflarına rağmen muhteşem güzellikte bir sanat üretmiştir. Yakın dostu ve müzikal ortağı Dizzy Gillespie sanatçının ölümüden 6 yıl sonra kendisiyle yapılan bir röportajda durumu şu şekilde özetler: "Onunla ilgili duymaktan hiç hoşlanmadığım birçok şey duyuyorum, bağımlılığı ve benzeri alakasız bir sürü saçmalık. Beethoven nasıl bir adamdı? Muhtemelen pek de hayran olunası bir şahsiyet değildi, peki ama bunun müziğini dinlemekle alakası ne? İnsanlar bilip bilmeden onun hakkında pekçok şey konuşuyorlar, oysa önemli olan onun müziği. Bence siyahlar Bird`ün heykelini dikmeli ve torunlarına onu hatırlatmalılar. Bu adam dünyaya mutluluk kattı ve bu bin yıl sürecek." Bird`ün sanat felsefesiyle bu bölümü sonlandırıyoruz: "Müzik kendi deneyimlerin, kendi düşüncelerin, kendi bilgeliğindir. Eğer onu yaşamıyorsan aletinden de çıkmayacaktır. Müziğin bir sınır çizgisi olduğu öğretilir hep, ama sanatta sınır çizgisi olmaz." Kısaca, ölümünden hemen sonra duvar yazılarına konu olduğu gibi: Bird Lives!

 

Arto Peştemalcıgil

 

Cazkolik.com / 29 Ağustos 2012, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Arto Peştemalcıgil

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

  • Mehmet Murat Azak
    28 Ağustos 2012 Salı 11:02

    Arto,ellerine sağlık.Bize kısıtlı bir alanda çok kıymetli bilgiler veriyorsun.Seçtiğin müzik parçaları da çok güzel. "Parker" ın hayatını okuyunca,şunu anlıyorum ki;"Meyve veren ağacı heryerde taşlıyorlarmış"! İnsan,niye o güzel meyveyi yiyip te teşekkür etmez ki! "Ölümsüzleşmek" için..."taşı kafaya bir yemek" lazım galiba. Nice taşlanmalara diyorum o zaman :)

    Bu Yoruma Cevap Yazın »

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.