Lester Young

Lester Young

Cazın gerçek anlamdaki devlerinden, "Pres" ya da "Prez" lakaplı Amerikalı tenor saksofoncu ve klarnetçi. Çağdaşı Coleman Hawkins`in güçlü ve agresif yaklaşımının aksine uçarcasına hafif bir tonda çalarak tenor saksofona tamamen farklı bir konsept getiren Lester Young`a "Pres" lakabını kendisiyle çeyrek asır boyunca oldukça yoğun fakat tamamen platonik düzeyde bir ilişki yaşadığı efsane şarkıcı Billie Holiday takmıştır. Kendi ağzından aktaralım: "Lester`ın en büyük olduğunu her zaman biliyordum, tabii kendisine verilecek ad da en büyüğü olmalıydı. Bu ülkede krallar, kontlar veya dükler hiçbir yere ulaşamıyorlar. O zamanki en büyük adam Franklin D. Roosevelt`ti ve kendisi Başkan`dı (President). Böylece ben de Lester`ı "President" diye çağırmaya başladım. Sonraları bu "Pres" olarak kısaltıldı."

 

Kariyerinin belirleyici olan döneminde (1930`ların sonlarından 1950`lerin başlarına kadar) pekçok saksofoncu için o gerçekten "Başkan"dır. Müzikle iç içe bir ailede yetişen ve henüz beş yaşında babasından müzik eğitimi almaya başlayan Lester Young saksofonun yanısıra trompet, keman ve davul da çalmayı öğrenir. Babası Willis Handy Young saygı gören bir öğretmen, kardeşi Lee Young davulcudur. Aile grubuyla karnaval zamanı çevre yörelere seyahat eden sanatçıdan o döneme ait bir anı: "On üçüme kadar davul çaldım. Davulu toplamak ve taşımaktan gına geldiği için bıraktım. Hep kızlara bakmak isterdim show`dan sonra; ama ben davulumu yerleştirene kadar, hepsi gitmiş olurdu." 18 yaşında Jim Crow yasalarının ve halka açık yerlerde ırk ayrımının etkin olduğu güney eyaletlerine gitmeyi reddederek gruptan ayrılır ve 1933 yılında Kansas City`ye yerleşerek Count Basie`nin grubuna katılır. Bu dönemi yine Young`ın kendi sözlerinden aktarıyoruz: "Count Basie`nin orkestrasını hep radyodan dinler ve bir tenor saksofoncuya ihtiyaçları olabileceğini düşünürdüm. Kansas City`de Reno Club`da çalıyorlardı. Hepsi `çılgın`dı, bütün grup harikaydı, şu tenor saksofoncu hariç. Zamanı geldi diye düşündüm ve Basie`ye bir telgraf çektim. Ama Basie tıpkı bir okul gibiydi. Okulda, dersi bilen biri olarak hep uyuklardım ve başka da yapacak bir şey yoktur okullarda. Orada oturup, parçaları durmadan baştan çalmak dışında yapacak birşey yoktu. Sadece sandalye üstünde pinekleniyordu..."

 

Daha sonra altı aylık bir süre için Coleman Hawkins`in yerine Fletcher Henderson Orkestrası`nda çalan Young, kısa bir Andy Kirk Orkestrası macerasının ardından tekrar Basie`ye döner. Bu dönemde Milt Gabler`ın Commodore Records`u adına The Kansas City Seven adı altında ve Buck Clayton, Dicky Wells, Basie, Young, Freddie Green, Rodney Richardson ve Jo Jones`tan oluşan bir grupla yaptığı kayıtlar caz tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu kayıtlarda sanatçı hem tenor hem de klarnet çalmaktadır. Basie`yle bu ikinci dönemi Prez`in müzikal kariyerinin zirvesidir. "Porkpie hat"i meşhur olur, benzersiz soundu ve tenor çalma anlayışıyla meslektaşlarının, dinleyici kitlesinin ve eleştirmenlerin hayranlığını kazanır. Ancak şöhretle birlikte ekzantriklikleri de gündeme getirilmeye başlar. Psişik ve kahinsel güçlere sahip olduğunu iddia eden sanatçının bir söylenceye göre 1940 yılında Basie`yle yollarını ayırmasının sebebi de, grupla yapacağı bir kayıt tarihinin batıl inançları hiçe sayılarak Cuma`nın 13`üne getirilmesidir. Ancak grubun davulcusu ve Prez`in en yakın arkadaşlarından biri olan Jo Jones`a göre esas sebep gruptaki yakın arkadaşı ve hayranlık duyduğu diğer tenor saksofoncu Herschel Evans`ın zamansız ölümüdür. Jones`a göre bu ölüm sanatçıyı o kadar derinden sarsmıştır ki hem alkol tüketimini artırmış, hem de grupta Herschel`in de rolünü üstlenmeye kalkışarak kendi yolunu kaybetmiştir. Basie`den ayrıldıktan sonra bir süre kardeşi Lee Young`ın da yer aldığı gruplarda çalan Prez, 1940-41 yıllarında Billie Holiday ve 1942`de de Nat "King" Cole`la kayıtlar yapar. (Burada özellikle Cole`un henüz sadece piyano çaldığı bir döneme ait ve davulda Buddy Rich`in yer aldığı "Lester Young Trio" albümünün şahsi favorilerim arasında yer aldığını belirtmek isterim.) Ağustos 1944`te davulcu Jo Jones, trompetçi Harry "Sweets" Edison, ve tenor saksofoncu Illinois Jacquet`la birlikte Gjon Mili`nin ünlü kısa filmi Jammin` the Blues`da yer aldıktan sonra aynı yılın Eylül ayında askere gider. Eleştirmen Nat Hentoff ve diğer pekçoklarınca kabul edilmiş yaygın görüş, askerliğin Lester Young`ın kişiliğini paramparça ettiği ve hayatına nefret sokularak duyarlılığı öldürülen sanatçının o dönemden sonra bir daha asla eskisi gibi çalamadığıdır.

 

Gördüğü kötü muamele ve fiziksel eziyet sonucu hayatının geri kalan döneminde akli denge sorunları yaşadığı gerçeğinin yanısıra Young`a bezginilik veren bir diğer husus da -bilerek ya da bilmeyerek- bütün tenor saksofoncuların kendisi gibi çaldığını görmek olmuştur. Piyanist Billy Taylor o dönemi şöyle anlatır: "Onu 52. Cadde boyunca kendi fikirlerini kopyalayan tüm o genç çocukları dinleyerek yürürken görmek gerçekten acı vericiydi. Tutunacak bir dal bulma umuduyla geri döndü ancak ne yöne döneceğini şaşırdı." 1946 yılında Norman Granz`in Jazz at the Philharmonic (JATP) grubuna katılan Lester Young 12 yıl boyunca bu toplulukla düzenli olarak turnelere çıkar ve Granz`in Verve plak şirketi adına yoğun miktarda kayıtlar yapar. Her ne kadar bu kayıtların "tenorcuların eski büyük başkanı"nın sönük birer aksinden ibaret oldukları iddia edilse de arada sık sık kıvılcımların parladığı olur ve insan bu büyük müzisyenin dehasından bir şeyleri hala hisseder; örneğin Charlie Parker ve Roy Eldridge`le birlikte yer aldığı 1949 JATP konserinde "Lester Leaps In" parçasında attığı solo, örneğin Teddy Wilson, Roy Eldridge, Vic Dickenson, Gene Ramey ve Jo Jones gibi büyük swing müzisyenleriyle birlikte 1956 yılında yaptığı "Jazz Giants `56"  ve "Prez and Teddy" albümleri... Yine 1956 yılında Miles Davis ve Modern Jazz Quartet`le birlikte bir Avrupa turnesine çıkan Young 1957 Temmuz`unda da Count Basie Orkestrası`yla birlikte Newport Caz Festivali`ne katılır ve eski arkadaşları Jo Jones, Roy Eldridge, Illinois Jacquet ve Jimmy Rushing`le birlikte 1930`lardaki yumuşak, zarif tenor sound`undan örnekler sunar. 8 Aralık 1957`de Billie Holiday, Coleman Hawkins, Ben Webster, Roy Eldridge ve Gerry Mulligan`la birlikte CBS Televizyonu`nun The Sound of Jazz programına katılan Lester Young, burada Holiday`e kendi parçaları olan "Lady Sings The Blues" ve "Fine and Mellow"da eşlik eder. Çöküş içindeki kariyerlerinin sonuna yaklaşan her iki sanatçının yıllar sonraki bu birlikteliklerinde ortaya koydukları performans göz yaşartıcıdır. Özellikle Young o derece hasta gözükmektedir ki programa katılan bütün saksofoncular içerisinde oturarak çalan bir tek kendisidir.

 

İleri derecede alkolizm sonucu karaciğer hastalığı ve yetersiz beslenmeden muzdarip sanatçı son stüdyo kayıtlarını ve canlı performansını davulcu Kenny Clarke`la birlikte 1959 Mart`ında Paris`te gerçekleştirir. New York`a döndükten bir gün sonra da hayatının son yıllarını geçirdiği "Müzisyenler Kavşağı"ndaki -Broadway`deki 52. Cadde- Hotel Alvin`de hayata veda eder. "Lady Day" adını taktığı Billie Holiday de 4 ay sonra onu takip edecektir. Kendine özgü bir jargonu olan ve en önemlisi "cool" olmak üzere caz diline birçok kavram armağan eden Lester Young`ı son olarak yakın arkadaşı, davulcu Jo Jones`un sözleriyle analım; "Lester`in çaldığı yığınla müzikal cümle, gerçekte sözlerden başka bir şey değildi. Çalgısıyla kelimenin tam manasıyla `konuşabilirdi`. Onun konuşma tarzı buydu. Çaldığının yüzde seksen beşinin neden bahsettiğini söyleyebilirdim. Çaldığını dinleyerek, düşüncelerini kağıda dökebilirdim. Hatta Benny Goodman, Lester`in çaldığı bir cümleden yola çıkarak "I Want Some Money" (biraz paraya ihtiyacım var) adlı parçayı yazmıştı."

 

Arto Peştemalcıgil

 

Cazkolik.com / 27 Ağustos 2018, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Arto Peştemalcıgil

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.