Mathias Eick 30 Kasım akşamı "A Taste of Norway" konserleri kapsamında yeniden geliyor

Mathias Eick 30 Kasım akşamı "A Taste of Norway" konserleri kapsamında yeniden geliyor

İKSV Salon sonbaharın en şık müzik operasyonuna imza attı. Son yıllarda Norveç`ten çıkan sanatçıların müzikleriyle başta Avrupa olmak üzere dünya çapında ayrı birer lezzet yarattıkları şüphesiz. İşte bu lezzetleri Kasım sonu başlayan ve Aralık ortasına kadar sürecek ve her birinde farklı isimlerin sahne alacağı bir dizi konser maratonuna çeviren Salon yönetiminin her bir konseri ayrı ayrı müzikseverlerin kalbini kazanacak.

 

 

Dürüst, dinamik, senfonik ve akıcı... Yani; Mathias Eick

 

 

"A Taste of Norway" kapsamında Aksel Kolstad ve Flunk`ın bu akşamki (29 Kasım) konserini izledikten sonra sırada 30 Kasım Cumartesi gecesi izleyeceğimiz ve aynı zamanda tüm "A Taste of Norway" konserleri serisinin en dikkat çeken isimlerinden biri olan ve ECM kayıtlarından tanıdığımız Mathias Eick var. Müzisyen aileden gelen Mathias Eick`in kardeşi Joannes Eick birçok isimle çalışmalar yapmış olan bir basçı, kızkardeşi Trude Eick ise korno ve elektronik sanatçısı. Mathias Eick aileden gelen genetik miras ile daha üç yaşında gitarla, beş yaşında piyanoyla tanışmış. Şu anda bas gitardan vibrafona piyanodan gitara ve elbette esas enstrümanı trompete kadar birçok müzik aletini ustalıkla çalıyor. Bu paragrafın sonunda gelin müziğini tanımlamaya çalışalım dersek eğer aklımıza gelen ilk birkaç kavram dürüst, dinamik, senfonik ve akıcı olacaktır.

 

Mathias Eick müziğini melodik ve lirik fikirler bularak üreten biri. Bu iki ana elementi bir parçanın icrasını oluşturan beş ila on dakikalık süre içinde yeni yaratımlar yaparak dinamik keşiflere ulaşmak için kullanır. Albüm kayıtlarında sakin bir ortamdaki canlı peformansların yüzde otuz ila yüzde kırkını doğaçlamalar üzerine kurduğunu, akılda kalıcı coşkunlukta performanslar sergilediğini biliyoruz. Eick, bu konuda ilham aldığı eserler arasında 1976`da ECM`den yayınlanan Pat Metheny`nin Jaco Pastorius`la çalıştığı "Bright Size Life" albümünü örnek verir. Jaco Pastorius`un anılarında bahsettiğine göre Manfred Eicher`in isteği üzerine konser performanslarına göre sakin bir kayıt yapılırken, bunun aksine konserlerde dinamik patlamalarla virtüözlüklerini sergilerler. Aynı şekilde Keith Jarret ile Jan Garbarek`in performanslarını izlersek sahnede yarattıkları dinamik hava konserlerinde iki davul, kimi zaman birini kendi çaldığı klavyesi ile sahnede olan Mathias Eick için ilham kaynağı olmuş. Eick`in trompet tekniğinin örneğin Freddie Hubbard`dan bildiğimiz haliyle baskın değil ana temayı kuracak şekilde akan bir yapısı var.

 

Sanatçının şimdiye kadar ECM etiketiyle iki albümü yayınlandı. Bunlar 2008 yılında yayınlanan The Door ve 2011 de yayınlanan The Skala albümleri. Bununla beraber geçtiğimiz yıl Akbank Sanat sahnesinde Per Oddvar Johansen ve Mats Eilertsen ile izleme şansı bulduğumuz Jacob Young`ın 2004 tarihli "Evening Falls" ve 2007 tarihli albümü "Sideways" için stüdyoya girmişti. Bununla birlikte Manu Katche`nin "Playground"u ve Iiro Haarla`nın Northbound`undaki katkısıyla müzik çevrelerinde saygın bir yer kazandı. Bunlar tabii ki buz dağının görünen yüzü. Norveçli genç sanatçıyı cazdan rock`a yaklaşık elli albümde ismini görürüz. Bunlardan biri Lars Danielsson`un benim içinde çok değerli albümü Tarantella`dır. Eick bu albümde yanlızca trompet çalmakla kalmamış "1000 Ways" parçada Danielsson, Mozdzer ve Harland ile besteye de katkıda bulunmuştur.

 

2008 tarihli The Door albümü için Allmusic.com, allaboutjazz gibi önde gelen müzik portalları oldukça olumlu eleştriler yayınlanmış ve "Eick söyleyecek çok şeyi olan ve bu sözleri söyleyecek bir çok yolu olan bir müzisyen ve bu albüm çok iyi bir başlangıç" gibi övgü dolu cümleler sarfedilmiştir. The Guardian`dan John Fordham yazısında bu albüm için şiirsel bir ağıt gibi yarattığı atmosferin dinleyici üzerinde çekici bir etki yarattığından bahsetmiştir. Albümde geçtiğimiz hafta ülkemize konuk olan Jon Balke`yle birlikte Dhaffer Yousef`in 2006 tarihli "Divine Shadows" albümünde dikkatimi çeken Audun Erlien bas gitarda ve Audun Klevie davulda yer alırken kendilerine gitarda Stain Carstensen eşlik ediyor.

 

2011 tarihli albümü Skala`da ise kendisini geçtiğimiz ay yine Salon`da akıllardan uzun süre çıkmayacak bir konser veren In The Country`den tanıdığımız Morten Qvenild klavyede, Tore Brunborg tenor saksofonda, Andreas Ulvo piyanoda, Audun Erlien elektro basta,Torstein Lofthus ve Gard Nillsen davulda ve son olarak Sidsel Walstad ise arpta eşlik ediyor.

 

The Door albümü bilinçli olarak akustik enstrümanlarla tasarlanmış. Tabii Balke`nin çaldığı Rhodes ve Erlien`in çaldığı elektro bası saymazsak, Mathias Eick trompetinde efekt kullanmaktan kaçınmış. Skala`da ise paletinde karıştırdığı "pitchshifting" ve tadında "loop" kullanımlarıyla eserini zenginleştirmiş. Kendine daha çok güvenen, zihinde yer eden melodilerle Eick`in müzikal yolculuğundaki bir sonraki noktaya işaret eden, gelecek vaadeden bir albüm olmuş.

 

Bu yaz İstanbul Caz Festivali`nin Tünel Şenlikleri kapsamında yapmayı planladığı konseri Gezi Parkı sırası güvenlik sebebiyle iptal edilen Mathias Eick`ı izleyemediğine üzülenler ve Temmuz`da North Sea Jazz Festivali`nde izleyip de doyamayanlar için "A Taste of Norway" kapsamında 30 Kasım Cumartesi akşamı saat 21.30`da izlenecek olması sevenlerine güzel bir gece yaşatacak.

 

Burak Sülünbaz

 

Cazkolik.com / 29 Kasım 2013

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Burak Sülünbaz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.