Geçtiğimiz haftanın caz gündemi yıldızlar geçidiydi. Burak Sülünbaz haftanın konserlerine ilişkin kulis notlarını kaleme aldı.

Geçtiğimiz haftanın caz gündemi yıldızlar geçidiydi. Burak Sülünbaz haftanın konserlerine ilişkin kulis notlarını kaleme aldı.

Geçenlerde cazla ilgilenmeyen arkadaşlarım sosyal medya paylaşımlarıma gönderme yaparak “İstanbul’da bu kadar caz konseri oluyor mu?” diye sordu. Evet efendim, oluyor, hatta bazı akşamlar iki-üç konser aynı anda oluyor, daha da fazlası oluyor. Meraklıları için tüm sene bir festival gibi İstanbul. Kimi akşam Grammy ödüllü bir sanatçı bir sahnedeyken diğer sahnede bol ödüllü bir başka sanatçıyı izleyebiliyoruz. Geçen hafta caz konserleri açısından bereketli bir haftaydı. Bunların bir kısmını ben de izledim ve sahne ile sahne gerisinde neler yaşandığını size aktarmak isterim.

Bir yanda Christian Scott diğer yanda Mats Gustaffson aynı akşam İstanbul`daydı...

14 Kasım akşamı Salon IKSV’nin biletleri önceden tükenen konserinde Christian Scott yeni yayınlanan Stretch Music albümündeki yol arkadaşlarıyla sahnedeydi. (Aynı akşam Borusan Müzik Evi’nde yeraltı caz dünyasının en aktif ve çalışkan figürlerinden, bir caz gurusu İsveçli saksofoncu Mats Gustafsson’un topluluklarından biri Fire! meraklılarını mest etmiş, haberleri kulağıma geldi) Rapçi gibi giyinmiş Christian Scott kendine güveni ve provakatif duruşuyla belki daha erken de olsa hatta katılmayanlar olsa da “21. yüzyılın Miles Davis”i unvanını almıştı. Uzun süredir hasret kaldığımız tatta bir caz gecesi yaşattı bize. Hepsi gencecik müzisyenlerden kurulu gencecik bir grup. Siyah Amerikalıların cazdaki tartışmasız yetkinliğini aklımızda hiç bir şüphe kalmayacak şekilde gözönüne serdiler. Konserin benim açımdan en keyif verici bölümü davulcu Corey Fonville, saksafoncu Braxton Cook ve Christian Scott’ın birbirlerine reverans vererek girdikleri çekişmeler oldu. Güçlü soloların, değişken duyguların tavan yaptığı partisyonların yeraldığı sahnede Christian Scott’ın anılarından bahsederek seyirciyle kurduğu iletişim keyfimizi kat kat artırdı. Konser sonrası tüm grup elemanlarının seyircinin arasına karışıp bir şeyler içerek sohbetleri koyulaştırmaları konseri bir anda parti ortamına çevirdi.

Konser fotoğrafları: Sedal ve Sedat Antay


Aydın Esen`in farkı ne?

Biletleri çok önceden tükenen konserlerden Akbank Sanat Piyano Günleri’nde bana göre ülkemizin en iyi caz piyanisti Aydın Esen konseriydi. Bu konseri diğerlerinden ayıran yıllardır takip ettiğim, büyük saygı duyduğum, müzisyen, besteci, güzel insan Esen’in konserin biletlerinin bittiğini öğrendiğinde dinlemek isteyenlerin sahnede oturarak konseri izleme imkanı vermesiydi. Ben de bu şanslı izleyiciler arasındaydım. Piyano sahnenin seyirciye göre yakına gelecek şekilde yerleştirilmişti. Sahne gerisindeki perdenin hemen önünde bir sıra sandalye konulmuştu. Bu sayede, ben ve bir avuç şanslı dinleyici Esen`in sol omzunun biraz gerisinden performansı izledik. Nasıldı diye soracak olursanız tek kelimeyle muhteşemdi. Piyanonun tuşlarına dokunduğu an başka boyuta geçen Esen girdiği boyuta bizi de götürdü. Yemek yer, su içer gibi çalıyordu. Bir ara, eşi Randy ona eşlik etti. Aynı dili konuştukları o kadar iyi hissediliyordu ki ama notaların dili miydi yoksa kalplerinden konuştukları bir dille mi anlaşıyorlardı inanın orasını kestiremedim. Konser sonrası dünyaca saygı duyulan, çocukluk kahramanım olan piyanisti senede yalnızca bir kere izleyebilmenin hasretiyle ona sarıldım. Sıcaklığı, samimiyeti, alçak gönüllüğü gözlerinden okunuyordu. Bana sıkıca sarılıp “Geldiğin için çok sağol bro" dedi. Ertesi gün atölye çalışmasında ne kadar büyük bir değer olduğunu kanıtlayan Aydın Esen için yapabileceğim yorum sadece şu olabilir; Müzik sektöründeyim, müzisyenim diyenlere yüce gönüllüğüyle, tatlı diliyle, icrasındaki yaratıcılığıyla, teknik mükemmeliğiyle, en önemlisi insanlığıyla ibret olması gereken bir isim dünyada ülkemize nispeten daha çok tanınan bir sanatçı olmasıydı. Kendi adıma ibret aldığım nokta ise hayata pozitif bakmayı, çalışmanın ve deneyimlemenin kıymetini bilmeyi öğrenmek oldu. Müzik sadece mutlu etmiyor öğretiyor bize her zaman.


Terri Lynne Carrington ile neler konuştuk?

Geçen haftasonu İstanbulu bir kadın davulcu ziyaret etti. Konserde olanlar zaten çok mutluydular olmayanlar için kısaca bahsedeyim. Bahsi geçen davulcu Dizzy Gillespie, Stan Getz, Clark Terry, Herbie Hancock, Wayne Shorter, Joe Sample, Al Jarreau, Yellowjackets gibi isimlerle çalışmış, üç defa Grammy kazanmış bir isim. 2011’de En İyi Caz Vokal Grammy ödülünü kucaklarken 2013’de Duke Ellington, Charles Mingus ve Max Roach’un 1962 kaydı Money Jungle’ı tekrar ele aldıkları albüm En İyi Enstrümantal Grammy ödülüne layık görülmüştü. Terri Lyne Carrington’dan bahsediyorum. Yazımı okuyanlar arasında kaçırdığı için üzülenler olacaktır. Sağlık olsun, bir dahaki sefere izlemenizi tavsiye ederim. Temmuz’da, İstanbul Caz Festivali’nde Frank Sinatra’yı anmak amacıyla hazırlanan proje kapsamında ülkemizi ziyaret etmişti. Beğenenler olmuştur. Ben çok kendime göre bir şeyler bulamamıştım o konserde ama The Mosaic Project kapsamında izlediğim konser çok daha iyiydi. `Cazda kadın kokusu` vardı sahnede. Allan Holdsworth’vari tonuyla gitarist Ben Eunson ve basçı Josh Hari dışında klavyeci, saksafoncu ve trompetçi, vokalist ve grubun lideri kadın müzisyenlerdi ve çok iyilerdi. Konser sonrası tebrik için kulise gittim. Carrington konser günü Amerika’dan gelmişti ve iki saatlik şekerlemeyle ayakta olduğundan bahsetmişti konserde, kendisine bunu hatırlattığımda “Performansım size yorgunluğumu hissettirdi mi diye?” sordu. "Kesinlikle hissetmedim" dedim. Temmuz`da onu izlediğimi ama The Mosaic Projet`i daha çok beğendiğimi söyledim ama en çok Cazkolik Shop`tan satın aldığım ve konser sonrası imzalatmak için yanımda getirdiğim Money Jungle‘ı göstererek bu albümü sevdiğimi söyledim. Bana, Alman olup olmadığımı sordu. Şaşırmıştım. Almanlar gibi yaklaştın konuya dedi. Onlar da, bu güzeldi bu daha da güzeldi ama bu en güzeliydi derler. Mükemmelliyetçidirler. Bu tavrın bana Almanları hatırlattı dedi. Ben de, Almanya’da okuduğumu söyledim. Sanırım havasından suyundan geçmiş olabilirdi. “Şaka bir yana, bu projeyle Türkiye’ye gelmeyi çok istiyorum” dedi. Bende “Türk dinleyicisinin bu projeye bayılacağını düşünüyorum” dedim. Zira bu albüm tam bir altın madeni, basta Christian McBride, piyanoda Gerald Clayton var. Cazı sıkı takip eden müzikseverler için projenin kalitesi bakımından ipucu verecektir. “Öyleyse organizatörlere bu projeden bahsetme konusunda sana güveniyorum” dedi. Aktarması benden gelecekte gerçekleşirse keyfini çıkarmak sizden olsun.

Konser Fotoğrafı: Sedal Antay

* * *

Bu hafta yine güzel konserler var ajandamda. Bunlardan biri Akbank Sanat’ta Ketil Bjørnstad, yine Akbank Sanat’ta Danilo Rea ardından Babylon Bomonti’ de Renaud Garcia-Fons & Derya Türkan Silk Moon ve sonrasında Cemal Reşit Rey’de gerçekleşecek Jaga Jazzist ve Nils Peter Molvaer konserleri var. Sadece bir kaç öneri ben vermiş olayım daha birçok güzel konser Cazkolik Caz Takvimi`nde her yeni günde sizi bekliyor olacak.

Burak Sülünbaz
twitter.com/buraksulunbaz
buraksulunbaz@cazkolik.com

Cazkolik.com / 24 Kasım 2015, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Burak Sülünbaz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.