Borusan Müzikevi`nde Fars müziğinin Alman işçiliğiyle seslendirildiği, gerçek bir çağdaş müzik konseri

Borusan Müzikevi`nde Fars müziğinin Alman işçiliğiyle seslendirildiği, gerçek bir çağdaş müzik konseri

İstanbul, geçtiğimiz akşam özel bir projeye ev sahipliği yaptı. Borusan Müzikevi‘nde gerçekleşen Cyminology Meets Martin Stegner & Korhan Erel konserinde müzikseverler kar yağışının şehrin kapısına dayandığı akşamda termometre çatlatan soğuğa aldırış etmeden salonu doldurmuştu. Tek tük boşluklar dışında dopdolu bir seyirci vardı.


Salonda yerimi aldığımda konseri bekleyen müzikseverlere kulak kabarttım. Grubu daha önce canlı dinleme şansım olmamıştı. Konser öncesi hangi notları yakalayabilirim diye düşünüyordum. İnsanlar kulaktan kulağa `inşallah güzel konser olur` diye heyecanla fısıldaşıyordu. Vokalist Cymin Samawatie sahneye arz-ı endem ettiğinde fısıldaşmalar `aa kız çok güzelmiş` yönüne döndü. Birkaç dakika sonra da `sesi de çok güzelmiş ayol` yorumları artmaya başladı. Nerdeyse konser sonrası çikolata ve çiçek kapıp kızı istemeye gideceklerini düşünmeye başlamıştım. İşin lâtifesi bir yana seyircinin katılımı hayli keyifliydi. Konser başladıktan yarım saat sonra dahi tek tük gelenler oldu. Konser sonrası ayaküstü sohbet ettiğimiz İran asıllı Alman sanatçı Cymin dinleyicilerin gözlerindeki enerjiyi hissettiğinden bahsetti. Seyircinin reaksiyonunu nasıl yorumladığımı, konseri nasıl bulduğumu sordu. Ben de ona, konseri izlerken mimiklerinden vokal tekniğine kadar hissedilerek icra edilen güçlü bir müzik olduğunu, içten ve yapmacıksız bir performans izlediğimi aktardım.



Peki konserde neler yaşandı?


Edebiyat yolculuğumuzda İran’lı tasavvuf şairi Hafız`dan yola çıktık. Mevlana’ya uğradık. İran’ın en önemli kadın şairi Füruğ Ferruhzad’ın onaltı yaşında evlenip onyedi yaşında anne olduktan sonra onsekizinde çocuğundan ayrıldığında çektiği acıyı konu aldığı, acılı günlerinden bahsettiği şiirlerle yüreğimizi ateşlere saldı. Sözlere gerek olmadan yaşanan sevginin en kıymetli aşk olduğu anlatıldı.


Sevginin en derinlere işlediği şiirlerin sözlere döküldüğü performans sırasında Martin Stegner’in viyolasıyla duygu yoğunluğuna katkısı inanılmazdı. Viyolanın telleri ağladıkça yüreğimizin bam teli titredi. Farsça sözlerin etkileyiciliği yanında Yunus Emre’den söylediği Türkçe sözlerin etkisi çok büyüktü ama konserin tartışmasız en özel bölümü Nazım’ın şiiri Ceviz Ağacı`nı seslendirdiği anlardı. Bu parçayı Cem Karaca’dan dinlemişizdir. Sabah içilen okkalı Türk Kahvesi kadar makbuldür. Bu eseri Cymin’in yalansız, dosdoğru sesinden dinlediğimizde de gözlerimiz açıldı, büyük keyif aldık. Enstrümanları başındaki müzisyenler bedensel bir aktivite olarak performans icralarını yerine getirirken müziklerin iç dünyalarındaki hikayeleri hem notaları hem de duruşlarıyla betimliyordu.



Bu noktada, projenin oluşmasında büyük emeği olan Korhan Erel’e övgülerimizi yönlendirmemiz lazım. Erel bu toprakların insanı olduğu için şanslıyız, açık görüşlü ve başarılı bir müzik adamı. İki buçuk yıldır Almanya’da yaşıyor ve bu grubun ülkemize gelmesinde bizzat ön ayak olmuş. Performansa yaptığı pozitif katkılarla kulaklarımıza gelen ses daha da gösterişli hale geldi. Zaman zaman ağıtlara salındı yüreğimiz, zaman zaman doyurucu bir Avrupa cazı dinledik. Fars müziğini Alman işçiliğiyle işlediler ve hayat kadar gerçek bir çağdaş müzik konserine tanıklık ettik.



Aslında, benim açımdan konserin en önemli parçası piyanist Benedikt Jahnel’ndi. ECM’le albümlerini dinlediğim piyanist aynı zamanda Cymnology projesinde de vardı. Son albümü The Invariant dumanı üstünde yayınlanmışken yeni albümünden hareketle Alman müzik şirketinin kurucusu Manfred Eicher’den konu açıldı. Jahnel benim çok sevdiğim önceki albümü Equilibrium’u İsviçre’ de kaydettiğini söylemişti, yeni albümse ECM ekolüne uygun şekilde efsane ses mühendisi Jan Erik Kongshaug’la Oslo’ da kaydedilmiş. ECM geleneğine âşinâ kulaklar için bir albümün olmazsa olmaz unsurlarıdır Oslo Rainbow Studio ve Kongshaug. Jahnel’in müzik yapım aşamasıyla ilgili ilginç tespitleri vardı. ECM’in yaratıcısı Eicher ve Kongshaug miksaj masasının başına geçtiklerine hiç konuşmadan tek bir beynin kontrol ettiği iki farklı beden ve dört el gibiler demişti. Aralarındaki telepatik uyum görülmeye değer ve belki başarılarının sırrı bu iki müzik adamının aralarında yarattıkları tarifsiz dil birliği. Yeri gelmişken, Avrupa cazına meraklı dostlarla zaman zaman laflarken Jahnel’in kulaklarını çınlatırız, ülkemizde izlemek istediğimiz piyano triolarından biridir. Bu yazıyla Jahnel trio olarak izleme dileğimizi duyuralım. Bir sonraki konserde görüşmek üzere.


Burak Sülünbaz

Cazkolik.com / 27 Ocak 2016, Cuma


BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Burak Sülünbaz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.