4. CRR Caz Şubatı konserlerinde Trio ELF ve Enrico Rava Quartet ile harika bir caz gecesi

4. CRR Caz Şubatı konserlerinde Trio ELF ve Enrico Rava Quartet ile harika bir caz gecesi

Dün akşam İstanbul iki büyük derbiye ev sahipliği yaptı. Biri metal dünyasının “El Clasico”su Salon IKSV’de gerçekleşen, ismini doksanların heavy metal fanzininden alan “Laneth Bir Gece” metal müzik konseri. Diğeriyse caz dünyasının haşmetli beyefendisi Enrico Rava ve ön grup olarak duyurulan Alman grup Trio Elf konserleriydi.


Cazkolik ailesi olarak tam tekmil Cemal Reşit Rey konser salonundaydık. Dürüst olmak gerekirse dünyanın hiç bir yerinde bir CD fiyatından daha ucuz bir bilet fiyatına böyle güzel iki konser izleyemezsiniz. Konser öncesi ilginin inanılmaz olacağını tahmin ediyordum. Festival dönemleri bilet için bir biriyle yarışan müziksever dostlarımız bi haberlerdi belki de bu konserden. Salonda boşluklar gözleniyordu. Neyse kalan sağlar bizimdir.



(Fotoğraf: Sedat Antay)


Trio Elf konserin en büyük sürprizini yaşattı bana. Neden mi? Anlatayım... 4-5 yıl kadar önce Akbank Sanat’ta bir avuç kişiyle beraber izlemiş, çok beğenmiştim. O bir avuç kişi çevresindekilere ne kadar olumlu bahsetmişse bu sefer salonda bulunanların ilgisi oldukça büyüktü. Müzikleri salondaki çok kişi tarafından biliniyordu. Çoşkulu seyirciler davulcu Gerwin Eisenhauer’in sert crash`ları ve drum machine kabilinden icralarıyla daha da yükseldi. Trio Elf müziğinin baharatı ilginç bir grup. Beslendikleri müzik türleri arasında rocktan, elektroniğe pek çok tür var. Konserde kendilerinin de bahsettiği gibi davulcu Eisenhauer’ın Amerikalı punk grubu Blink182’un davulcusu Travis Barker’ın gümbür gümbür davullarına hayranlığı, Brezilya yolculukları ve Alman müziğinin Rammstein ile The Scorpions kadar meşhur grubu efsane Kraftwerk’in müzikleriyle geçirdikleri günler müziklerine farklı farklı anlamlar katmış.



(Fotoğraf: Trio ELF, Can İnandım ve Burak Sülünbaz)


Grubu piyanist Walter Lang’ in Lee Konitz’ le çalışmalarından tanıyanlar ya da Esbjörn Svensson Trio’ nun mirasçısı zannedenler beklediklerinden çok daha iyisini dinlediler. Aslında grubun bir hafta kadar önce EST’nin davulcusu Magnus Öström’ın katılımıyla çift davul olarak Trio Elf parçalarını çaldıkları konserin haberleri caz basınında yer almıştı ama icra edilen müzik tamamen bambaşkaydı. Konser arasında sohbet edebilme fırsatı bulduğum tüm dostlardan olumlu yorumlar almam ve albüm imza sırasındaki heyecanlı müziksever topluluğu müziğin ilgi gördüğüne işaretti.


Müzisyenlerin ülkemize daha önce birkaç kere ziyareti olduğunu öğreniyoruz. Hatta bunların birinde grubun 746 isimli albümlerinin kapak çekimlerinde caz fotoğrafçısı dostumuz Sedat Antay’ın İstanbul’ da çektiği fotoğraflar kullanışmış. Piyanist Walter Lang’in bir ziyaretindeyse kendisinin anlattığına göre İstanbul Jazz Center hâlâ faalken Sezen Aksu dinlemeye gelir. Tanışır, sohbet ederler. Bu tanışıklıktan sonra Lang Sezen Aksu’nun müziklerini araştırır, dinlemeye başlar ve biri çok ilgisini çeker; “Belalım”. İyi bildiğimiz bu parçayı başarılı Walter Lang yorumuyla dinlemenizi öneririm.


Görüyoruz ki ülkemiz Trio Elf’in müzikal kariyerinde hatırı sayılır hatıralara sahip. Bu konser Türk müzikseverinin Trio Elf’i daha yakından tanıması için iyi bir fırsat oldu. Güzel müzik türlerden bağımsız olarak her coğrafyada kendine hayran kitlesi yaratıyor. Trio Elf’in bir sonraki durağı on günlük tur için Güney Amerika olacak. Bir ön grup olmaktan çok öte bir müzikle beğenilen grubun son çalışması MusicBoxMusic müzik kutusu imgesinden ilham almış bir albüm ve içerdiği müzik keşiflere açık. Alman dostlarımızı ülkemizde tekrardan dinleyebilmek dileğiyle.


Ustaların ustası; Enrico Rava


Caz Şubatı konserler serisinin en etkileyici konseri Enrico Rava’nın sahne sırası geldiğinde salon tüm dikkatini Rava’nın üzerinde toplamıştı. Bilenler bilir, haşmetli beyefendi İtalyan cazının dünyadaki en önemli sembolü, omuzlarına düşen dağınık ak saçları, kendine özgü bıyıklarıyla akılda kalıcı bir karakter. Sahne duruşu, yarattığı seslerin havada derinlik içinde kaybolmalarına izin verişleriyle doğaüstü bir müzisyen. Sahne ışıklarının düştüğü dört-beş metrelik alan içinde kendi seslerinin yardımıyla kendi müzik kubbesini inşa etti ve yoğun dalgalarıyla sesler denizinde yolculuğa çıkardı.Yorgundu ama seyir defterini yine kendisi yazdı. Hemen her projesinde genç yeneklere sahnede yer veren Rava’nın tevhîd-î tedrisâtından bu sefer üç hamuru sağlam delikanlı geçiyordu. Francesco Diodati gitarda, Gabriele Evangelista basta ve Enrico Morello davulda eşlik ediyordu. Konseri izlerken farkettiğim bir şey oldu. Müzisyenler sanki soloya çıktıklarında göz ucuyla Rava’nın beğeni düzeyini kavramaya çalıştılar. Hissettiğim oydu ki aslında salondaki seyircilerden ziyade Rava’nın beğenisi ve yüzündeki gülümsemeler genç müzisyenler için mükâfattı. Öyle ya, genç yaşlarında Rava gibi bir ustaların ustası müzisyenle birlikte sahne tozu yutmak her müzisyene nasip olmaz.



(Fotoğraf: Can İnandım (Kod Müzik), Enrico Rava ve Burak Sülünbaz)


Bu noktada 1983 doğumlu gitarist Francesco Diodati’yi ayrı bir yere koymak isterim. Diodati’nin ismini bir köşeye not edin lütfen dostlar. Bu adam ileride çok ses getirecek işler yapacak. Gitar hakimiyeti ve doğaçlamaları benim çok dikkatimi çekti. Özgürce yarattığı seslerle gelecek vaadeden bir müzisyen olacağını öngörüyorum. Konser sonrası Rava ve diğer müzisyen arkadaşları tebrik için kulisin yolunu tutmuştuk. Bu sefer kulise daha güvenli adımlarla gitmiştim. Bu güveni bana sağlayan özellikle İtalyan müzisyenleri çok iyi tanıyan ve ana dili gibi İtalyanca bilen cazsever dostum Yusuf Bardavid’in benimle olmasıydı. Rava çok sıcakkanlı, mütevazi ve tam bir beyefendi. Sohbet koyulaştıkça etkilendiği isimlere gitti sohbetin yönü. Tahmin edeceğiniz üzere lirik ve cool cazdan hoşlanıyor ve bu türden müzisyenler ağırlıkta Rava’nın favorileri listesinde. Chet Baker, Miles Davis, Art Farmer... gibi. Ben, müziğini Miles’ın “In a Silent Way” albümü dönemine benzetiyorum ama Rava, Miles’ ın 60’lar öncesinin hayranı olduğundan bahsediyor. Etkilendiği diğer isimler arasında Paolo Fresu, Fabrizio Bosso, Flavio Boltro geliyor. Tüm büyük caz ustaları gibi klasik müzikle çok vakit geçiriyor Rava. Dinlediği isimlerden biri  Arjantinli piyanist Martha Argerich. Tavsiyelerine ilgi çekici isimler vererek devam ediyor. Amerikalı trompetçi Tony Fruscella’dan hoşlandığından bahsediyor. Diskografisinden ilgi çekici bir albümü öneriyor dinleyicilerine Rava. Arjantinli saksafoncu Javier Girotto’yla yaptıkları "Full of Life". Mutlaka dinlemeniz gereken albümlerden biri diyor bu albüm için. Sohbet koyulaştıkça koyulaşıyor ve bu önemli müzik adamı dahası hayat adamı bizi mütevaziliğiyle ağır başlılığıyla bilgeliğiyle büyülemeye devam ediyor. Ömrü uzun olsun.



(Fotoğraf: Leyla-Diana Gücük)


Konserler gelip geçiyor, müzisyenler gelip gidiyor. Yazımızı okuyan dostlarımızdan konserleri takip eden, izlediği performanslardan mutlu olan dostlarımız varsa teşekkürlerimizin önemli bir kısmı Türkiye’de caz müzisyenleri arasında marka olmuş, hemen hemen tüm müzisyenleri ülkemize davet eden, tüm dertlerini çözen arkadaşlarımız Kod Müzik ailesine Necati Tüfenk ve Can İnandım’a gönderiyoruz. Onların enerjisi ülkemizde güzel konserler izleyeceğimizin garantisi. Nerede bir caz kokusu varsa Cazkolik yine orada olacak. Bizi takip etmeye devam edin lütfen.


Burak Sülünbaz


Cazkolik.com / 20 Şubat 2017, Pazartesi


(Leyla Diana-Gücük, Enrico Rava ve Nazlı Toprak)


BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Burak Sülünbaz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.