İmer Demirer ile beraber sahne aldığı Enrico Rava hakkında konuştuk...

İmer Demirer ile beraber sahne aldığı Enrico Rava hakkında konuştuk...

17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali bitti ama Cazkolik'te halen ayrıntılara yer vermeye devam ediyoruz. Gerek konserler, gerekse de yaşanan tüm detaylar bir müddet daha gündemde kalacağa benziyor. Biliyorsunuz, bu yılın festival programında iflah olmaz cazseverler açısından en dikkat çeken bölüm European Jazz adı altında düzenlenen konserlerdi, Cazkolik olarak bizde yayınlanan yazıların önemli bir bölümü de zaten bu konserleri içeriyordu.

 

17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali bitti ama Cazkolik’te ayrıntılara yer vermeye devam ediyoruz. Gerek konserler, gerekse de yaşanan tüm detaylar artık giderek azalarak da olsa kısa bir müddet daha gündemde kalacağa benziyor. Biliyorsunuz, bu yılın festival programında iflah olmaz cazseverler açısından en dikkat çeken bölüm "European Jazz" adı altında düzenlenen konserlerdi, Cazkolik olarak bizde yayınlanan yazıların önemli bir bölümü de zaten bu bölümdeki konserleri içeriyordu. Kendimizce bir önemli şeyi daha yapmaya ilk kez bu festivalde başladık, konser izlenimlerini de Cazkolik yazarı arkadaşlarımız kaleme aldılar ve açık yüreklilikle söyleyebiliriz ki bu yazıların tümü gerçekten çok tıklanan yazılar oldular

 

17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali ile ilgili son yazı ise birazdan bu haberin iç kısmında okuyacağınız söyleşi olacak. Biliyorsunuz, İmer Demirer ünlü İtalyan trompetçi Enrico Rava ile birlikte harika bir konser verdi. Gerek izleyenlerin, gerekse de müzisyenlerin çok memnun kaldıkları konser halen konuşuluyor. Cazkolik olarak biz de İmer Demirer’e konserin ardından ulaştık ve lütfen bize konseri, Rava’yı, izlenimlerini, kısaca dikkatini çeken her şeyi anlat dedik... Sevgili Demirer sağolsun bizi kırmadı ve kısa bir sürede sorularımıza içerde okuyacağınız detaylarıyla yanıtladı. Kendisine buradan bir kez daha Cazkolik olarak teşekkür ediyoruz ve biliyoruz ki bu yazı da tıpkı diğerleri gibi çok okunacak.

 

Bu söyleşide dikkatinizi bir şey daha çekecek, İmer Demirer’in bilhassa Enrico Rava’yı anlattığı bölümlerdeki gözlem detaycılığı, anlatımındaki güçlü öykücü yanı. Bu şekilde Demirer gibi bir müzisyenin anlatım gücünü de ortaya çıkarmışsak ne mutlu bize.

 


 

 

İmer Demirer; "Enrico Rava bir müzisyen olarak cebinde çok birikimi olan ama asla hepsini çıkarmayan biri"

 

 

Cazkolik: İmer Bey, müzisyen arkadaşlarınızla birlikte size konuk olan İtalyan trompet ustası Enrico Rava ile Salon’da çaldınız, söyleşimize dilerseniz önce bu konserle başlayalım, Rava ile daha önce de birlikte çalmış mıydınız acaba, bu önemli trompetçiyle ilgili aynı enstrümanı çalan bir meslektaşı olarak görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Nasıl bir müzisyendir, siz ve Rava arasında benzeşen ya da ayrılan yanlar, tarz olarak böylesi detayları sizden alabilir miyiz?

 

İmer Demirer: Hayır daha önce çalmadım Enrico Rava ile... 1986 ya da ’87 de Bilsak Caz Festivali’nin konuğu idi... Harika bir caz festivali idi... O zamanlar Emin Fındıkoğlu ile çalıyordum... Şiddetle bu konsere gitmemi tavsiye etti, zaten neredeyse bütün konserlere gidiyordum o zamanlar. Rava’nın konseri de harikaydı... Kulise gidip tanışıtım, heyecanlanmıştım elbette, daha sonra birkaç albümünü buldum, o zamanlardan beri ara ara takip ettiğim, benim için ne yaptığını merak ettiğim bir müzisyen. İKSV’nin teklifiyle ilk aklıma gelen isim oldu, şaşırdılar çünkü zaten festivale davet edilmişti, ayrıca biliyorum ki son 7-8 sene içinde böyle 1-2 trompetçiyle albüm yapmıştı, "caz standard"ları çalmışlar, benim de aklımda böyle birşey yapmak vardı, bulabileceğimiz ortak yolun bu parçalar olduğunu biliyordum... Her neyse, menejeriyle görüşüldü ve herşey tamam... :) Enrico Rava 8 Temmuz saat 17:00’de prova yapacağımız yere geldi, kapıdan içeri o kadar sıcak girdi ki sanki 24 senelik arkadaşız... "şimdi otel odamda dinledim albümünü, harika bir soundun var" diyerek başladık konuşmaya, gerçekten sıcak kanlı ama hepimiz merak ediyoruz neler olucak, ne çalıcaz :) 4-5 dakika içinde trompetini çıkardı, şaşırdım, aynı marka trompeti vardı; Schilke. ancak benimki çok çok eski olduğu için ilgisini çekti, hemen aldı üfledi, bu arada dikkatinizi çekecek şekilde çantasında üstünde aklında ne varsa paylaşıyor bir yandanda dudaklarını ısıtıyor... "sürdin" (mute) çıkartıyor, gösteriyor ben ona ağızlık derken birkaç standard çalmaya başladık bir süre... 20-25 dakika sonrada birkaç parçaya karar verdik ancak parçalar önemli değildi ilişki harikaydı, akşam ne çalacağımızı biliyorduk... tabiki nasıl olacağını değil :) akşam buluşmak üzere ayrıldık.

 

Cazkolik: Peki konser nasıl geçti? Neler dinledik, aradan çok uzun zaman geçmedi biraz hatırlatır mısınız cazseverlere!

 

İmer Demirer: Konserin başında ya da ilk sette Cem Aksel, Serkan Özyılmaz, Matt Hall ve ben dörtlü olarak "You, Me Char" albümünden üç-dört parça çaldık, önceden Rava’ya söylemiştim bunu ve o da merakla dinleyeceğini söyledi. Konsere başladık, biraz usulca geçiyordu, salonun akustiği galiba fena değildi ancak sesler pek iyi değildi diyebilirim en başta, benim mikrofonumda fazla derinlik vardı, usulca giden konseri Serkan’ın kıvılcım saçan solosundan sonra istediğimiz noktaya getirdik, kırk dakika kadar iyi çaldık galiba, sonra ara verdik, kulise geçer geçmez Enrico bana parçaları sordu, işte bende benim, Emin Fındıkoğlu falan derken "keşke senin birkaç parçayı beraber çalsaydık" gibi söylemleri oldu, formları sordu, açık çalıp çalmadığımızı konuşurken konsere öyle başlamamızı teklif etti, çaldığımız müzik hoşuna gitmişti, bir şekilde başlamak istiyordu, çok hoşuma gitti, bir sigara içtik sonra beraber çıktık başladık çalmaya, muazzam bir şekilde ortalığı dinliyordu, bizimde kulaklarımız ve ruhumuz sonuna kadar açıktı. Onbeş-yirmi dakika kadar "open" bir müzik çaldıktan sonra "Doxy" isimli parçaya girdik, şimdi tam emin değilim ama parçalar şunlardı; "Just Friends", "When Lights Are Low", "My Funny Valentine", "There Is No Greater Love" belki bir kaç tane daha... O kadar iyi gidiyordu ki doğrusu ne çaldığımız önemli değildi, sahnede yaşadıklarımız, paylaştıklarımız adab-tavır bunlar çok önemliydi. Zaman zaman ikimiz beraber çalıyorduk, tipik bir jam-session değildi, fazla ya da eksik birşey yoktu iyi bir müzik vardı ve gerçek hisler, duygularla yoğunlaştık. Zannediyorum bu da dinleyecilere ulaştı. Yanlış hatırlamıyorsam 1 buçuk saate yakın bir ikinci set çaldık. Mutluluk yüzlerden okunuyordu. Rava eminim ki çok memnundu, konserde hem müzikal anlamda, hem trompetçilik anlamında çok iyi mesajlar verdik birbirimize. Rava bana kulisteki o hengâmede ne kadar büyük bir tonum olduğunu fazlasıyla yumuşak çalabildiğimden söz ediyordu. Beni ve arkadaşlarımı fazlasıyla onore etmişti. O sırada tekrar çantasından yeni çalışma "sürdin"ini çıkarıp sordu "bunu kullandın mı" ben de hayır bi bakıyım falan diyerek orda yine ikimiz yarım saat kadar oturduk bir şeyleri paylaştık. Asık suratlı menejeri bile gülüyordu artık. Ayrılma vakti geldi. Rava’nın ertesi günde konseri vardı. Bir an tekrar hatırladım bizim konseri. Sonuna kadar yorulmaktan hiç kaçınmadı, hayatını ortaya koymuştu, ben ve arkadaşlarım gibi.

 

Cazkolik: Yaş itibariyle sizden bir önceki kuşak sayılır, cazı iyi bilen ve bizim gibi sonraki nesillere sevdiren insanlar bu isimler, günümüz genç müzisyenleri ile Rava gibi isimler arasında ne gibi farklılıklar var, tersinden ne gibi ayrımlar var, sizin dikkatinizi çeken, gözlediğiniz detaylar olarak.

 

İmer Demirer: En başta eskiyi çok iyi biliyor. Bu karşısındaki müzisyene güven verir, tecrübe farkı. Cebinde çok şey var ama hepsini asla çıkarmıyor, bunu çalarken hissetmek harika bir his, şimdi genç müzisyenler çoğunlukla ceplerinde ne varsa boşaltıyorlar bu da tavrınızı bozar elbette, çok geriye gitmeye gerek yok aslında, onbeş-yirmi sene evvel bir plak bulduğumuzda çok mutlu olurduk, paylaşırdık, kasete kaydedip ya da bir bilgi kitap, nota, method neyse bulmak kolay değildi ceplerimiz doluyordu ama yavaş ve dikkatli oluyordu, şimdi herşeye iki dakikada ulaşabiliyorsunuz. Mesela Rava mükemmel bir örnek. Avrupanın gelmiş geçmiş en öncü müzisyenlerinden biri. Bence tam anlamıyla bir cazcı, Akdeniz kokusunun ya da notalarının eksik olmadığı harika bir müzisyen, böyle bir şeyi başarmak ve 71 yaşında olup 40 yaşındaymış gibi çalabilmek, bu küçük ayrıntı ama işte büyük bir farklılık.

 

Cazkolik: Rava’nın Stefano Bollani ile ayrı bir konseri vardı, o konserle ilgili izlenimlerinizi alabilir miyiz, gözlemleriniz neler?

 

İmer Demirer: Biliyor musun, çoooook uzun zamandır konselere gitmiyorum, o aşkı heyecanı biraz öldürdüler, baştan böyle değildi ama anlatmak uzun sürer şimdi, tek tük gittim tabii bu konserde onlardan biriydi ve maalesef hüsrana uğradım. Aya İrini’yi çok severim, henüz 16-17 yaşındayken Aya İrini de oda müziği konserimiz vardı, barok eserler çalacağız, bakır nefesliler topluluğu filan, o zamandan beri hiç unutmam oradaki akustiği, çok severim, özellikle nefesli çalanlar bence oradan çok hoşlanır ama asla mikrofon yok tabii... Neyse gelelim konsere son derece bas frekansı açık bir piyano gittikçe o akustiğin içinde kayboluyor, o derece metalik bir trompet sesi giderek çınlıyor, konser böyle başladı, maşallah piyanist son derece hakim enstrümanına, ortalığı iyice karıştırdığı için sesler giderek birbirine karışıyor o büyüleyici yerde. Rava konsantre olmaya çalışıyor eminim ancak piyanist bir yandan jimnastik hareketleriyle beraber vücudunun muhtelif yerleriyle piyanoya vurmaya devam ederken bir anda Debussy’i çağrıştıran (çağrıştıramayan) müzikler çalarak beni fazlasıyla sıktı ilk 15 dakika ama konsere gelenler hafif hafif gülmeye başlamıştı, parça sonunda, konuşmalar esnasında filan talk-show programı gibiydi, gülüşmeler bayağı arttı ve bu tüm konser boyunca sürüp gitti bu, neyse uzatmayayım daha fazla, aslında insan nasıl isterse öyle çalar ancak sunduğu sanatla bunu hakeder sonuna kadar, burada sözünü ettiğim açık bir şekilde şımarıklık, solosunun ortasında kurulmuş bir oyuncak gibi takılı kalan piyanistin gelip sırtına vurup düzelten Rava’nın bu duruma ayak uydurmak zorunda kaldığını hissetmem beni fazlasıyla üzdü, en başta ona karşı bir saygısızlık bence, evet böyleydi hissettiklerim bir gün önce ifade edemiyeceğim güzellikte ertesi gün bambaşka ama işte hayat bu, caz bu :)

 

Cazkolik: Festival kapsamındaki Salon konserlerini ayrı bir çercevede değerlendirmek lazım sanırım, ne dersiniz?

 

İmer Demirer: Dikkat ederseniz Babylon tarzında son 1-2 senedir özellikle vakıflar dinleti salonları açtılar, bu harika, ancak sene içinde caz adına  aynı isimlerin dışında maalesef pek bir hareket yok. Yıl içinde devamlı gruplar getirilmeli, ortak gruplar kurulmalı ve buralardaki konserler mutlaka kaydetmeli, arşiv yapılmalı vs saymakla bitmez yapılacak işler.

 

Cazkolik: Dünyadaki festival konseptlerinde değişiklikler yaşanıyor, yaşanan ekonomik sıkıntılar festival yöneticilerini de yeni önlemler almaya, izleyici ve sponsor değişikliklerini izlemeye yönlendiriyor, müzisyen olarak bu durumdan etkileniyor musunuz?

 

İmer Demirer: Bu durumu detaylı anlatmaktansa son senelerde festivale gelen grupları göz önüne almak benim için yeterli, düşünün gelenlerin yüzde 60-70’ini tanımıyorum bile, aslında tanıyorumda cazcı olduklarını bilmiyordum :) Ülkemizdeki festival için destek veren sponsorlara teşekkürler ancak sanata yatırım yapmak başka, ilgili olmak başka, sponsorlar bireylerle ve gruplarla da ilgilenmeli, araştırmalılar çünkü Türkiye kendi caz sanatçısını tanımıyor, bilmiyor.

 

Cazkolik: Son soruyuda sizinle ilgili son gelişmeleri öğrenmek için soralım, albümünüz "You, Me Char"ın gidişatından memnun musunuz? Ülkemizde caz albüm satışları maalesef çok düşük rakamlarda ama bu çalışmada sizin için gelişen detayları öğrenmek isteriz

 

İmer Demirer: "You, Me Char" iyi bir albüm :) yakında inşallah başka yapabilirim, galiba "standard"ları çalacağım, kısaca nasıl gittiği hakkında şöyle bir fikir vereyim; Ekim ayından bu yana altı kez albüm konseri vermişiz, tuhaf ama albümden önce daha çok çalıyordum... Aydın Dorsay menajerliğimizi yapıyor, kendimden bir örnek vereyim, İstanbul Radyo’sunda çalıştığım için konserlerden çalıştığım kurumun talepleri oluyor, Ekim ayında Akbank Caz Festivali’nde iki projede yine çalacağım, bu arada yine Pozitif’in düzenlediği dört üniversite konseri bu talepler yüzünden iptal oldu, belki de bir sponsorun festival için verdiği paranın yüzde biri, bunu bildiğim halde benim yapacağım hiç birşey olamaz.

 

Cazkolik: Sevgili İmer Demirer, Cazkolik’le yaptığınız bu söyleşide gerek sizinle, gerek konserle, gerek Rava ile ilgili merak ettiğimiz herşeyin cevabını aldık. Çok teşekkür ediyoruz, daha sık konser yapın, daha sık konuşalım, daha sık albüm yapın, daha sık buluşalım. Teşekkürler.

 

Cazkolik.com / 28 Temmuz 2010, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.