Radyo programları ve yazılarından tanıdığımız Levent Öget hem Mike Stern hem de Dave Weckl ile konuştu.

Radyo programları ve yazılarından tanıdığımız Levent Öget hem Mike Stern hem de Dave Weckl ile konuştu.

Değerli okurlar, dinlemekte olduğunuz ses dosyası Mike Stern ve Dave Weckl ile yapılmış olan iki ayrı söyleşinin orijinal ses kaydıdır.


Bu haftanın en önemli konserlerinden biriydi hiç kuşkusuz Mike Stern ve Dave Weckl`ın (Tom Kennedy ve Bob Malach) ile birlikte sahne aldığı performansları. Fusion müziğin günümüzün en usta isimleri arasında kabul edilen, albümleriyle pek çok kez ödüllendirilen dünyaca ünlü müzisyenlerle caz üzerine radyo programları ve yazılarıyla tanıdığımız Levent Öget konser öncesinde her ikisiyle de ayrı ayrı buluşup söyleşisini gerçekleştirdi. Bu söyleşileri Cazkolik okuru ile buluşturan değerli dostumuz Levent Öget`e Cazkolik olarak teşekkür ediyoruz.

Mike Stern: "Altı Grammy adaylığım var ve üzerimde hiç bir baskı hissetmiyorum, gitar çalmayı çok seviyorum, bunu büyük bir ayrıcalık olarak görüyorum. İstanbul’a gelmeyi de öyle..."

Levent Öget: Sayın Mike Stern; İstanbul’a hoş geldiniz. İstanbul Jazz Center konseri henüz birkaç ay önce gerçekleşti ve bir konser daha vermek için yeniden buradasınız. İstanbul caz dinleyicisine aktaracaklarımız adına, bizimle bu söyleşiye zaman ayırdığınız için teşekkürler. Kısıtlı zamanımız olduğunu biliyorum. Üç sorum olacak size; İlk sorum son albümünüz Big Neighborhood’la ilgili. Biliyoruz ki bas ve davulda çok özel isimlerle çalışıyorsunuz. Yalnızca bu son albümde bile Victor Wooten, Chris Minh Doky, Esperanza Spalding ya da davulcular için de yine Bily Martin, Terry Lyn Carrington ve tabii ki birlikte konser vereceğiniz Dave Weckl gibi İstanbul caz dinleyicisinin de iyi bildiği isimlerle bir araya gelmişsiniz. Genel olarak bu bas ve davul için seçtiğiniz isimler sizin kompozisyonlarınız için mi uygun isimler yoksa bu müzisyenlerle bir araya gelerek müzik yapmanın sizce başka bir anlamı da mı var?

Mike Stern: Her ikisi de. En temel neden şu ana kadar 14 CD yaptım. Tabii ki çok güzel bir imkân CD yapmak için, genellikle müziği ben yazıyorum. Dolayısıyla bu artistlerle çalışmak beni yazmaya zorluyor, beste yapmaya zorluyor. Ve ayrıca da tabii ki bu çok değerli müzisyenlerle birlikte çalma fırsatını da yakalıyorum. Genelde belki onlarla çalışmıyorum ama her fırsatını bulduğumda çalışıyorum.

Steve Vai özellikle çok çok sevdiğim birisi. Çok esprili bir müzik anlayışı ve çalışı var. Steve Vai rock geçmişli bir sanatçı, ben de daha çok caz geçmişi olan bir sanatçıyım dolayısıyla bu birliktelik ikimiz içinde iyi oluyor.

Eric Johnson, Esperanza Spalding ayrıca Dave Weckl bu albümde yer alıyor. Çünkü kendisi çok sevdiğim bir sanatçı. Son iki albümde ya daha önceki bestelerimi bu kişilerle çalma fırsatı yakalıyorum, ya da bu kişilere özel beste yapma fırsatını yakalıyorum.

Levent Öget: Sayın Stern bu sorumu, Sayın Weckl’a da soracağım; Konser vereceğiniz Romeo Juliet Hall İstanbul caz dinleyicisi için yeni bir mekân. Ben de ilk kez sizin konserinizle bu salonda bulunacağım. İstanbul dinleyicisinin çok iyi bildiği ve sizin de birlikte çalıştığınız müzisyenlerinin çoğunun daha önce konser verdiği ve bulunduğumuz yere çok yakın olan son derece merkezde bulunan bir kültür merkezimiz var. Atatürk Kültür Merkezi içinde konser salonları da olan büyük bir merkez olarak yanlış kültür politikaları yüzünden yaklaşık üç yıldır kapalı. Biz daha önceki programlarımızda pek çok Türk caz müzisyenine bu merkezin kapalılığı ile ilgili sorular sorduk. Size biraz farklı bir açıdan soralım sorumuzu; İstanbul caz dinleyicisi daha çok festival ve konser organizasyonlarına alışıktır. Kulüp konserlerine ise çok kısıtlı bir dinleyici katılır ve çok da yaygın değil İstanbul’da bile. Siz ise uzun bir turneden geliyorsunuz, İngiltere, Norveç, Avusturya ve İtalya sonrası buradaki konserle ilgili nasıl bir beklentiniz var? Dinleyici ile ilişkileriniz nasıldır? İstanbul caz dinleyicisi ile ilgili ne biliyorsunuz, daha önce iki kez geldiniz, bu seyirci ile karşılaştınız, üstelik kısa bir süre önce de İstanbul Jazz Center’da kısıtlı bir seyirciye de olsa kapalı gişe bir konser gerçekleştirdiniz. Kulüp konserleri ile konser salonlarındaki çalışmalar sizin için ne ifade ediyor?

Mike Stern: Ben her ikisini de seviyorum. Büyük konser salonlarını da kulüpleri de her ikisini de eşit derecede seviyorum. Her yerde çalabilirim hatta belki de hemen burada çalabiliriz. İstanbul dinleyicisi ise mükemmel. Aslında Ankara da bir ya da iki kere, İstanbul’da ise yedi sekiz belki dokuz kere konserlerim oldu. Yazın iki kere Caz Festivali’nde dışarıda büyük bir konser salonun da ve Babylon’da beş kez, İstanbul Jazz Center’da dört beş kez konser verdim. Bu her zaman çok mükemmel bir tecrübe oldu benim için. Türkler müzikle çok çok ilgili ve gerçekten çok seviyorlar müzik dinleyicisi olmayı. Her çeşit müziği seviyorlar, caz, rock, blues ve Türk müziğini seviyorlar. Ben de caz müzisyeniyim, Rock, blues, Afrika, Orta-Doğu müziği, Türk müziği’ni seviyorum. Hepsi bir şekilde bana, kalbime dokunuyor diyebilirim.

Levent Öget: Son sorum ise yine çalışmalarınızla ilgili olacak. Benim bildiğim 14 kişisel albümünüz var, az önce siz de söylediniz. Ayrıca 5 kez Grammy adaylığı ve dünyanın 75 büyük gitaristi arasında sayılmak gibi değerlendirilmeleriniz var. Bunlar sizin üzerinizde nasıl bir baskı oluşturuyor ve eğer yeni bir albüm çalışması yapıyorsanız bununla ilgili bilgilerin bazılarını dinleyicilerimizle paylaşmamıza izin verir misiniz?

Mike Stern: Benim altı kez Grammy adaylığım var ve üzerimde hiç bir baskı hissetmiyorum. Gitar çalmayı çok seviyorum. Bunu büyük bir ayrıcalık olarak görüyorum. İstanbul’a gelmeyi de öyle.

Beş kişi bile gelse konserime yine de mükemmel bir olay benim için. Ama umarım yine de beş kişiden fazla olur. Bazen NewYork’ta çok küçük kulüplerde çalıyorum. Örneğin 55 Bar diye bir yerde çalıyorum, çok çok küçük ve şu anda bulunduğumuz yere de çok benziyor. Eğer NewYork’da isem hafta 2 kere o barda çalıyorum. Bazen caz festivallerine de gidiyorum ve gerçekten büyük konser salonlarında konser veriyorum. Ama üzerimde hiçbir baskı hissetmiyorum, çünkü çok seviyorum müziği ve sadece olabildiğince iyi bir müzisyen olmaya çalışıyorum. Müzik insanı mütevazı yapıyor, çünkü müzik o kadar büyük ki siz içinde küçük kalıyorsunuz. Müzik, sonsuz bir yolculuk. Müzik hayatımda olduğu için çok şanslıyım. Hem şanslıyım hem de minnettarım. Paylaşmayı, öğretmeyi ve olabildiği kadar gitar çalmayı seviyorum. Yeni albümde ise 15 yeni parça var. Turne sonunda evime döner dönmez üzerinde çalışmaya başlayacağım. Yeni albüm Big Neighborhood gibi bir çalışma olacak ve pek çok farklı isimler var bu defa bu yeni çalışmada. Al Foster, Dave Holland belki Marcus Miller’da olacak.

Levent Öget: Görüyoruz ki farklı basçılarla çalışmayı seviyorsunuz. Bu seri de devam ediyor sanırım? Yeni albümünüzün adını da öğrenebilir miyiz bu arada?

Mike Stern: Haklısınız, gerçekten alışkanlık oldu farklı basçılarla çalışmak. Yeni albümün ismiyle ilgili ise iki olasılık var. Bunlardan biri All Over The Place ancak bu isim için eşim dağınıklık imajı verdiğini söylüyor.

Diğer bir isim de How You Look At Things, yani Perspective gibi bir şey olabilir ancak henüz düşünüyorum, hangi ismi koyacağıma daha emin değilim.

Levent Öget: Harika, teşekkür ederiz bu söyleşi için, konserde görüşmek üzere …

Mike Stern: Nasıl söylüyorsunuz bunu sizin dilinizde?.. "Teşek-kür ede-rim"


Dave Weckl: "Benim için bu işin eğitim tarafı da çok önemli çünkü kendi yetişme ve eğitim sürecimde bunun için yeterli materyalin olmadığını da gördüm. Bu nedenle değişik metotları öğrencilere verebilmeyi her zaman önemsedim..."

Levent Öget: Sayın Dave Weckl İstanbul’a hoş geldiniz. Kısıtlı zamanımız olduğunu biliyorum. Mike Stern ile bir konser vermeniz İstanbul caz dinleyicisi için heyecan verici, bizimle bu söyleşiye zaman ayırdığınız için teşekkürler. Üç sorum olacak size; Siz bir GRP artistiydiniz ilk kişisel albümlerinizde haliyle bu firmadan yayınlanmıştı. Yıllar önceki bir görüşme sırasında bir şekilde benimle bağlantı kuran GRP Records çalışanlarından bir görevli bu firmadan kimleri tanırsınız dediğinde Dave Grusin ve Chick Corea ile sizin isminizi sıraladığımı hatırlıyorum. Biliyorum ki 2005 yılından bu yana kişisel albümünüz yok. Davulcuların kişisel albüm çıkarmalarıyla ilgili her zaman merak ettiğim şey, nasıl oluşuyor bu istek bir de sizin düşüncelerinizle duyalım. Zaten eşlik ettiğiniz birlikte çalıştığınız kimi müzisyenleri bir de kendi adınıza çıkardığınız bir albümde kendi düzenlemeleriniz için mi bir araya getirmek istiyorsunuz, nasıl oluyor bu projelendirme süreci kısaca düşünlerinizi öğrenebilir miyiz?

Dave Weckl: Öncelikle teşekkür ediyorum beni buraya, İstanbul’a, bu harika şehre davet ettiğiniz için. Genellikle ben her ne yaparsam, kiminle çalışırsam kendi albümlerimde kompozisyonu desteklemek amaçlı çalışırım. Ben genellikle diğer kişilerle birlikte yazıyorum müziğimi ve kompozisyon yaptığımda davuldan başlayıp oradan diğer bölümlere gidiyorum. Yani davuldan başlayıp oradan derinleştiriyorum müziğimi.

Levent Öget: Diğer sorum iki bölümlü; Önünüzde Almanya ve Çek Cumhuriyeti konserleriniz var. Evet, bu konserleri Mike Stern ile birlikte çıktığınız turnenin parçası olarak gerçekleştireceksiniz ama siz aynı zamanda dünyaca ünlü çok parlak müzisyenlerle birlikte çalıştınız. Yalnızca Chick Corea gruplarıyla yapılmış konser ve kayıtlar bir yana Michel Camilo, Paquito D’Rivera, George Benson ve hatta bazı pop starlarla yapılmış Robert Plant, Madonna, onca çalışma içinde bulunmanın dışında eğitim ile de uğraşıyorsunuz. Bütün bu kayıt, konser ve eğitmenlik arasında sizin için bir müzisyen olarak bunlar arasındaki duygusal bütünlüğün ve disiplinin en önemli ayağı nedir? Bir eğitmen olarak da hem kendi stüdyonuzda hem de görsel medyalar aracılığı ile öğretim işini önemsiyorsunuz. Benim eşim de bir çellist ve müzisyenliğini daha çok çocuklar için eğitmenlik üzerine ayırıyor. Bir röportajınızda ebeveynlerin çocuklarının müzikal gelişimlerine kulak vermelerini ve onların gelişmesine yeterince izin vermelerini söylüyorsunuz. Nedir sizce en kritik süreç bir çocuk müzisyenin gelişiminde. Siz de çok genç bir yaşta mesleğinizin zirvesine tırmanmaya başlamış biri olarak bu soruyu belki de daha iyi şekillendirebilirsiniz?

Dave Weckl: İlk soruya yanıt vermek gerekirse, bütün hayatımızı yaptığımız işte profesyonel hale gelebilmek için harcıyoruz. Her kim ile müzik yapıyorsak, ister müzisyen ister besteci olsun, kiminle çalışırsak çalışalım her şeyden önce kompozisyonu en iyi şekilde sunmaya ve besteciyi memnun etmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda da kendi kişiliğimizin de ön plana çıkmasına dikkat ediyoruz. Bunu başkasından farklı kılacak şekilde ön plana çıkmasını sağlıyoruz. Benim için bu işin eğitim tarafı da çok önemli çünkü kendi yetişme ve eğitim sürecimde bunun için yeterli materyalin olmadığını da gördüm. Bu nedenle değişik metotları öğrencilere verebilmeyi her zaman önemsedim. İşitsel ve görsel medyalarla eğitim setleri hazırladım. Seminerler de veriyorum. Son dört yıldır ise Drums Fantasy Camp / Davul Fantezi Kampı adında bir kampta eğitim veriyorum.

Levent Öget: Evet Peter Erskine ile birlikte değil mi?…

Dave Weckl: Evet büyük ustalar Peter Erskine, Steve Smith ve diğer önemli davulcular da geliyorlar onlarla birlikte bu eğitimleri veriyoruz. Bu öğrencilerden biri de burada yanımızda şimdi. Son üç yıldan bu yana o da bu kampta eğitim alıyor.

Levent Öget: Kamptan bir öğrenci: İnanılmaz, gerçekten inanılmaz bir şey!!!

Dave Weckl: Benim yaptığım işin gerçekten de önemli bir bölümü eğitim vermek. Sorunuzun ikinci bölümünün yanıtı ise çocuğun eğitimdeki isteği çok önemli ve bu zorlama ile kesinlikle olmaz. Çocuğun bir yeteneği olması çok önemli, ailenin de bunu görerek iyi eğitmenler tutarak ve yol göstererek çocuğun yeteneği beslenmeli, geliştirilmeli. Tabi sonucun nereye kadar gideceği, gelişmesinin nereye kadar süreceği çocuğun seçimine bağlı.

Levent Öget: Son sorumu ise sizin otomobil merakınızı bilsem de başka bir konudan seçtim; Konser vereceğiniz Romeo Juliet Hall İstanbul caz dinleyicisi için yeni bir mekân. Ben de ilk kez sizin konserinizle bu salonda bulunacağım. İstanbul dinleyicisinin çok iyi bildiği ve sizin de birlikte çalıştığınız müzisyenlerinin çoğunun daha önce konser verdiği ve bulunduğumuz yere çok yakın olan son derece merkezde bulunan bir kültür merkezimiz var. Atatürk Kültür Merkezi içinde konser salonları da olan büyük bir merkez olarak yanlış kültür politikaları yüzünden yaklaşık üç yıldır kapalı. Biz daha önceki programlarımızda pek çok Türk caz müzisyenine bu merkezin kapalılığı ile ilgili sorular sorduk. Size biraz farklı bir açıdan soralım sorumuzu; İstanbul caz dinleyicisi daha çok festival ve konser organizasyonlarına alışıktır. Kulüp konserlerine ise çok kısıtlı bir dinleyici katılır ve çok da yaygın değil İstanbul’da bile. Siz ise uzun bir turneden geliyorsunuz, İngiltere, Norveç, Avusturya ve İtalya sonrası buradaki konserle ilgili nasıl bir beklentiniz var? Dinleyici ile ilişkileriniz nasıldır. İstanbul caz dinleyicisi ile ilgili ne biliyorsunuz daha önce iki kez geldiniz bu seyirci ile karşılaştınız ve kulüp konserleri ile konser salonlarındaki çalışmalar sizin için ne ifade ediyor.

Dave Weckl: Pek çok kulüpte konser verdim ve tüm dünyada da çalıyoruz zaten. Ancak biz daha çok kulüp konserlerini tercih ediyoruz ve daha çok seviyoruz. Bu ortamdaki yakın ve sıcak ilişkiyi seviyoruz. Seyircinizi ise çok heyecanlı buluyorum.

Röportajlar: Levent Öget
Simultane Çeviri: Özlem Georges

Cazkolik.com / 15 Nisan 2011, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.