Akbank Caz Festivali`nde konser veren Arifa`nın tek Türk müzisyeni Mehmet Polat`la konuştuk.

Akbank Caz Festivali`nde konser veren Arifa`nın tek Türk müzisyeni Mehmet Polat`la konuştuk.

Dinlemekte olduğunuz parça Beyond Babylon isimli albümden alınan Sufi 7 isimli çalışmadır.


21 Ekim akşamı gittiğim Akbank Sanat`taki Arifa konserinde çalan müzikler ve konser hiç bitmesin istedim. Bu toprakların tınılarına ait olmasından mı yoksa sahnedeki müzisyenlerin enerjilerinden midir nedir bilemem ama salondaki herkesin konser boyunca benim gibi düşündüğüne eminim.

Arifa dört müzisyenden oluşan bir grup. Mehmet Polat grubun tek Türk müzisyeni ve udu ile çalıyor, ara ara vokalde yer alıyor, Osama Abdulrasol Irak`lı bir müzisyen ve kanun çalıyor. Bir başkası Alex Simu Romanya`lı ve saksofon, klarnet ile elektronik efektleri kullanıyor, Sjahin During Hollanda vatandaşı ve Afro Anadolu tip perküsyonları çalıyor.

Konserde dikkatimi çeken ise konserin en ön sırasında oturan yaşlı kadın gözlerini sahnedeki Sjahin’den hiç ayırmadan sürekli ritm tutarak müziğe eşlik etmesi oldu, merakımı ancak konser bitiminde giderebildim, meğer müzisyenin büyükannesiymiş ve bu mutlu tabloyu fotoğraflamama izin verdikleri için kendilerine teşekkür ediyorum.

Konser boyunca grubun fotoğraflarını çekip müziğin etkisi altında eve döndüğümde Facebook’tan tesadüf eseri olarak Mehmet Polat’ı gördüm ve hemen ekledim tabii, eklemekle kalmayıp kendisine konseri oldukça beğendiğime dair mesaj göndermeyi de ihmal etmedim. İşte her şey bundan sonra kendiliğinden gelişti ve kendisiyle röportaj yapmayı istediğimi söyleyince sağolsun kırmadı ve Cumartesi günü Akbank Sanat’ta buluşmaya karar verip aşağıda okuyacağınız sohbetimizi gerçekleştirdik.

Öncelikle Arifa’nın ne olduğunu anlamaya çalışmakla başladı sohbetimiz. Arifa aslında "bilen kadın", "güzel kadın", "bilge ve parlak" gibi anlamlara geliyormuş... Peki, yazının girişi böyle ama bakalım söyleşinin kalanında neler konuşmuşuz gelin birlikte okuyalım...

Leyla Diana Gücük


Mehmet Polat: "Biz Arifa`yı "She Knows" diye

çeviriyoruz. "Arif" bilen, bilge demek, "Arifa" ise

bu durumda "Bilen Kadın, Bilge Kadın" oluyor...

Leyla Diana Gücük: Dün akşam konserinizi ilk kez izledim ve gerçekten çok etkilendim. Hakkınızda yeni bilgiler edinmeye çalıştım. Grup nasıl bir araya geldi, bize ilk olarak bundan sözeder misiniz?

Mehmet Polat: Grupla Amsterdam‘da tanıştım. Önce Sjahin’le, sonra Sjahin vasıtasıyla Alex’le... Sjahin ile Osama farklı projede çalıyorlardı, Sjahin‘le tanışınca önceki projeye davet ettik ve sonra da bir araya gelmeye karar verdik.

Leyla Diana Gücük: Grupla bir araya gelince ortak bir düşünceniz var mı yoksa hepinizin farklı fikirleri mi vardı?

Mehmet Polat: Aslında kendiliğinden çok doğal gelişti. Herkesin bir kaç parçası vardı, bunları çaldık ve ortaya bir sound çıktı, kendi aramızda dengeyi de kurmuş olduk. O yüzden grup çok güzel oldu. Provaların ardından ilk konseri Amsterdam`da verdik. Konserin ardından oranın Cumhuriyet Gazetesi`ne tekabül bir gazetede 5 yıldızlı çok güzel bir eleştiri aldık. Ondan sonra da giderek daha çok tanınmaya başladık.

Leyla Diana Gücük: Müziklerinizde doğu ezgileriyle harmanlanmış caz ve etnik tadlar var. Amsterdam dinleyicisi için bu çalışma farklı olsa gerek, tepkileri nasıldı?

Mehmet Polat: Evet, doğu müziğini seviyorlar. Bir de şöyle, hani bir Türk ile beyaz bir Amerikaliyi bir araya getirmekten farklı bir şeydi bu. Bizlerde bir doğu soundu ve kültürü var.

Leyla Diana Gücük: Grupta farkedilen şu ki; siz, Osama ve Sjahin doğulu ama Alex sizden farklı olsa bile ruhsal olarak sizinle birlikte...

Mehmet Polat: Kendisi Romanya’da doğup büyümüş, roman kültürüyle Romanya balkan kültürüyle, daha sonra Hollanda’da ve Amerika’da caz okuduktan sonra İran müziğini dinlemeye başlamış. Böyle enteresan biri. Ben de burda Klasik Türk Müzigi, klasik Ud okumadim. Türk müziği okudum ama İTÜ’de değil Yıldız’da okudum.

Leyla Diana Gücük: Burada mı doğdunuz?

Mehmet Polat: Evet burada, Şanlıurfa‘da doğdum, Alevi kültürü ile büyüdüm. Cemevlerinde falan 4-5 yaşında oralardaydım, bağlama çaldım. Liseden sonra İstanbul’a geldim, 10 yıl kadar da burada kaldım.

Leyla Diana Gücük: Caza olan merakınız nasıl gelişti?

Mehmet Polat: Caza merakım üniversite yıllarında oldu...

Leyla Diana Gücük: Etkilendikleriniz kimlerdi?

Mehmet Polat: Charlie Parker, John Coltrane, Chick Corea... Daha çok flamenko dinliyordum. Paco de Lucia gibi...

Leyla Diana Gücük: Aslinda benziyorsunuz da, klasik gitar çalsanız resim sanki tam oturacak. Gitar çaliyor musunuz?

Mehmet Polat: Gitar çalmıyorum, sadece ud. Aslında gitardan çok şey aldım, çok etkilendim, gitar metodlarını uda uyarladım ama gitar hiç çalışmadım. Ben bağlamadan uda geçtim sonra bir daha perdeli enstrüman çalamadım. Çalmıyorum...

Leyla Diana Gücük: Ama perdesiz gitar da var...

Mehmet Polat: Evet denedim perdesiz gitar ama gene orda yapabileceğim bir çok seyi udla yaptım.

Leyla Diana Gücük: Ud elbette doğu enstrümani olduğu için daha fazla hakimiyet ve imkan var öyle değil mi?

Mehmet Polat: Tabii... Ud deyince hemen etnik bir saound geliyor insanın aklına. Ben onu seviyorum aslında ama bunun yanısıra çok daha ileri seviyede bir şeyler yapılabileceğime inanıyorum. Çellist ve udî biri var, Şerif Muhiddin Targan, (babası Osmanlı İmparatorluğu`nun son Mekke (Emiri) Şerifi Vezir Ali Haydar Paşa’dır. Ayrıca Safiye Ayla’nın eşidir.) Çok büyük ve önemli bir virtüöz. Ben udu onun metoduyla öğrendim. Targan metoduyla başladım ve derin teknik arayışlarına girdim, derken keman çello metodlarını inceledim. Perdesiz enstrüman olduğu için, onlarla tekniğimi biraz daha geliştirebilirim diye düşündüm. Onların bana çok katkısı oldu ve farklı bir sol el tekniği ile farklı bir sound geliştirdim.

Leyla Diana Gücük: Bu tekniğin bir adı var mı?

Mehmet Polat: Adı yok, benim tekniğim...

Leyla Diana Gücük: Peki, gruptan ve arkadaşlarınızdan söz edecek olursak, hepinizin performansı çok başarılıydı. Perküsyonu çalan Sjahin’de oldukça başarılıydı ve ritmin çok önemli bir faktörü var ve ritimsiz olsa bir şeyler eksik kalırdı… Bahsetmek ister misiniz?

Mehmet Polat: Hikayeyi anlatmamın nedeni arkadaşlarımın da benimkine benzer öyküleri olması. Sjahin perküsyoncu, ilk konga ile başlıyor. Küba‘da Cuban ritimlerini öğreniyor.

Leyla Diana Gücük: Aslen nereli?

Mehmet Polat: Annesi Türk, babası Hollandalı. İstanbul‘da doğup büyümüş. Altı yaşında gitmiş Hollanda’ya bir daha gelmemiş. Öyle biri. Latin ritmleri kökenli, sonradan doğu - ortadoğu ritmlerine yönelmiş, Türk, Arap ve İran ritmleri ile çok ilgili ama latin yaklaşımıyla çalıyor.

Leyla Diana Gücük: Etkilendiğini konserde çok net anlayabiliyorduk. Peki, biraz da kanun çalan Osama‘dan bahsedebilir miyiz?

Mehmet Polat: Osama Irak, Babil’li. Irak’ta doğup, büyümüş. Aslında o da tam tersi, Irak‘ta klasik gitar çalarken Belçika’ya göç edip konservatuarda klasik gitar eğitimi almis. Kanunu Avrupa‘ya gelince sonradan öğrenmiş. Onda da daha farklı bir doku ve sound var. Yaklaşımı çok farklı, sıradan bir Irak, Türk kanuncu gibi değil.

Leyla Diana Gücük: Üflemelileri çalan Alex’ten de bahsedelim mi. Saksofon, klarnet ve alto klarnet gibi üç ayrı enstrümanla katılmıştı ve saniyorum değişik bir teknik kullandı, bana biraz ney üflemeyi anımsattı...

Mehmet Polat: Evet doğru. Ney, düdük onların imitasyonu çok iyi...

Leyla Diana Gücük: Elektroniğin üzerine kaydettikten sonra da çalıyorsunuz sanırım.

Mehmet Polat: Onlar canlı elektronik, kaydedilmiş değil. Konser sırasında oluşuyor ve o anda kaydediliyor. İşin o kısmı ile Alex ilgileniyor ve her programda farklı soundlar çalıyor.

Leyla Diana Gücük: Peki, şimdi biraz da albümden bahsedelim. Arifa? Beyond Babylon? Nasıl çıktı? Ne demek Arifa? Anlamı, parçaların hikayeleri veya etkilendiğiniz şeyler var mı? Bunlardan söz edelim isterseniz.

Mehmet Polat: Arifa`yı "She knows" diye ceviriyoruz. Arifa arifadan geliyor. (Ben arife olarak anlıyor ve "bayramdan önceki gün" diyorum ancak Mehmet hayır o "Arefe" diyor.) "Arif" bilen, "Arifa" ise bilen kadın anlamında feminen bir kelime.

Leyla Diana Gücük: Peki bu bilen kadın kim?

Mehmet Polat: (Gülerek) Arıyoruz...

Leyla Diana Gücük: Gayet güzel bir arayış...

Mehmet Polat: Albümü geçen sene yaptık. "En Iyi World Müzik" albümü secildi Hollanda’da. Sonra Hollanda, Belcika, Almanya’da çok güzel eleştiriler aldık. Şimdi de Türkiye’de Ekinoks firmasından çıkıyor.

Leyla Diana Gücük: Parçaların hikayesi var mı?

Mehmet Polat: Toros, benim bestem. Aslında Alex’i Arifa’ya davet etmeyi düşünürken iki yer geldi aklıma, (o sırada Hollanda’daydım ama aklıma o yolculuk geldi. 17 saatlik yolculuk, köprü yoktu o zaman)

Yar Ali`nin müziğini Hasret Gültekin’den duymuştum. Rahmetli Kul Nesimi’nin bir deyişi. O bize ait olmayan tek parça. O da Alevi geleneğinden gelen bir çalışma. Onu da koymak istedik. Şarki söylediğim, sesimi kullandığım bir çalışmadır.

Leyla Diana Gücük: İki eserde söylediniz...

Mehmet Polat: Evet, ben ama şarkıcı değilim. Sesimi de bir fonksiyon olarak kullanmak istedim. Pesendide benim bestem, eski bir makamdır. Hollanda’da Hint müziği okudum. Türk Hint karışımı bir şey. Silk Road`da benim bestem.

Leyla Diana Gücük: Silk Road’dan (İpek Yolu) etkilendiniz her halde, neyi etkiledi ve neleri kullanmak istediniz?

Mehmet Polat: Başlangıçtaki fikir Hint müziği kombinasyounu yapmaktı. Silk Road her yere gidiyor, bir şeyler bırakıyor orada müthiş bir zenginlik... (Araya giren kısa bir telefon konuşması sonrasında Mehmet Polat kendine ait yeni solo albümü "Desire"yi de imzalayıp bana verdi) La Lune: Ay, Alex’in bestesi. Söyleyebileceğim, Enver İbrahim`den etkilenmiş Alex. Ana melodi ile ud için yapılmış, sakin ve sûfî güzel bir parça. Dalila; doğaçlama, 7/8’lik Osama orda daha etkin... Sun Dance Alex’in bestesi. O da balkan ve caz kombinasyonu iceriyor. İran ağırlıklı ve onun üzerine balkan melodisi, arada bir hicaz parça çalıyoruz. Istanbul Dreams; Bunu projeye başlarken Alex yapmıştı. Alex’in ilk defa İstanbul’a gelmesinden bir kaç gün öncesi yaptığı çalışma.

Leyla Diana Gücük: Herhalde İstanbul’u hayal ederken ortaya çıkan kendi hayali olabilir. Peki, "Sufi 7" neyi simgeliyor?

Mehmet Polat: Osama‘nin bestesi. Yedinin özel bir anlamı yok. 7/8’lik bir çalışma...
Apre Minue; Alex’in bestesi. Bu da gece yarısı, After Midnight demek oluyor. Spritüel bir çalışma...

Leyla Diana Gücük: Söyleşinin sonuna geldik, eklemek istediğiniz neler var? Yeni proje, yeni albüm, turneler?

Mehmet Polat: Yeni albümün repertuvarına başladık hatta konserde bir tanesini de çaldık.

Leyla Diana Gücük: Evet konserde bahsettiniz. Neydi adı?

Mehmet Polat: Dahab... Benim çalışmam. Tüm arkadaslarda yeni çalışmalar var, Martta kayda girip, 2012 Eylül - Ekimde yayınlamış oluruz.

Leyla Diana Gücük: Yeniden ne zaman geliyorsunuz İstanbul’a?

Mehmet Polat: Hollanda’dan sonra Türkiye’ye çok eğiliyoruz burada uzun ve kısa vadeli yapmayı istediğimiz çok şey var. Medyaya da ulaşmak, festivallerde yer almak, şehirleri dolaşmak istiyoruz. İstanbul’dan sonra Eskişehir var sonra Danimarka, 21 Kasımda Meksika. Hollanda’da her şehirde caz çalınıyor, festivaller var. Amtsredam‘da her gün caz vardır. Bimhuis Amsterdam‘in en ünlü caz çalan yerlerinden ama kulüp kültürü pek yok. Babylon gibi bir yer bire bir yok. Rotterdam caza daha çok ağırlık veriyor.

Leyla Diana Gücük
leyladianagucuk@cazkolik.com

Cazkolik.com / 25 Ekim 2011, Salı

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.