Bir müzik karavanı gibi Anadolu da konserler veren Barana`dan Steven Kamperman ile konuştuk

Bir müzik karavanı gibi Anadolu da konserler veren Barana`dan Steven Kamperman ile konuştuk

 

Yakıtı Türkiye`nin sesleri olan bir müzik karavanı Anadolu yollarından geçti

 

 

22. Akbank Caz Festivali`nin en çok konser veren grubu Barana Kars`tan Çanakkale`ye her yeri dolaştı ve sonunda Steven Kamperman, Sami Kısaoğlu ile buluşarak grubu, konserleri, müziklerini anlattı. 22. Akbank Caz Festivali’nin en çok koşturan, en çok konser veren grubuydu Barana. En çok alkışı onlar alırken en çok imzayı da onlar dağıttı. Tabii ki müzik dostlarıyla en çok hatıra fotoğrafını çektirmek de onlara kısmet oldu. Kampüste Caz turnesi kapsamında Kars’dan Kayseri’ye, İzmir’den Çanakkale’ye gerçekleştirdikleri konserlerde Türkiye’den bir seste (Ceylan Ertem) sahnelerine konuk oldu. Geçtiğimiz aylarda yeni albümleri Elektro Shaman ile huzurlara gelen ve bu albümü Ekim ayında Hollanda’nın caz ve dünya müzikleri fuarı The Dutch Jazz World Meeting’de tanıtan Barana topluluğuna Behsat Üvez ve Steven Kamperman liderlik ediyor. Topluluğun iki esas adamından biri olan Steven Kamperman 9 konserlik Kampüste Caz turnesinden unutulmaz anılarla ayrıldıklarını dile getiriyor. Biletlerin tamamen tükendiği Kampüste Caz turnesinde seyircilerin konser sırasındaki ilgileri kadar sonrasındaki ilgileri de mutlu etmiş onları. Her konserde sahnenin önünde dans eden seyirciler, konser çıkışında imza masasında uzun kuyruklar oluşturan izleyiciler yalnız bırakmamış Kamperman ve saz arkadaşlarını. Henüz 14 yaşında Charlie Parker’ı duymasıyla yüzünü klarnetten saksofona çevirmiş olan Steven Kamperman ile içinde yer aldığı çok kültürlü müzik karavanı ve etkilendiği isimler üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.

 


 

 

Steven Kamperman: "Cazı beklenmedik olasılıklara kapılar aralayan bir müzik türü olarak görüyorum. İçinde özgürlüğünde yer aldığı ve çeşitli folklorik müziklerle bağlantısı olan bir müzik tarzı"

 

 

Sami Kısaoğlu: Grubunuzun adı Anadolu’daki bir müzik geleneğinden geliyor. Barana grubunun müzikal felsefesi nedir? Barana ne çeşit bir müzik yapıyor? Caz müziğinin ve doğaçlamanın Barana’nın müziğindeki rolü nedir?

 

Steven Kamperman: Barana sözcüğü Anadolu’da müzisyenlerin toplanarak biraraya gelmesi geleneğine verilen ad. Bizim grubumuz tabii geleneksel folk müziği çalan bir topluluk değil. Barana’nın iki kurucu üyesinden biri olan Behsat Üvez’in Türk halk müziği ile güçlü bağları söz konusu. Bu nedenle Türk ritimleri ve makamları sıklıkla eserlerimizde başlangıç noktasını oluşturuyor. Bu ritimlere ve makamlara karşı farklı bir bakış açımız söz konusu. Böylelikle sürpriz sesler elde edebiliyoruz. Çalışmalarımızda her zaman folklorik müziğin dolaysız duygusallığı ile doğaçlama ve yeni formlar arasında kurabileceğimiz birlikteliklerin peşinden gidiyoruz.

 

Birçok insan caz müziğinin sadece caz akorlarıyla, swing ritimleriyle ve doğaçlama ile yapılabileceğine inanıyor. Ben cazı daha geniş anlamda düşünmeyi seviyorum. Cazı beklenmedik olasılıklara kapılar aralayan bir müzik türü olarak görüyorum. İçinde özgürlüğün de yer aldığı ve çeşitli folklorik müziklerle bağlantısı olan bir müzik tarzı. Afrika ritimlerinin cazdaki yerini düşünün. Bizimde Barana’da yaptığımız Türk müziğinin folklorik renklerini caz düşüncesi ile ele almak. Tıpkı caz müziğindeki gibi karşılıklı etkileşimin ön planda olduğu ve doğaçlamaya dayalı bir müzik yapıyoruz. Bu müzik tabii ki mavi notaların duyulduğu caz müziğinden oldukça farklı.

 

Sami Kısaoğlu: Barana topluluğu kültürlerarası bir yapıya sahip. 10 yıl önce yolunuzun bağlama müzisyeni ve vokal Behsat Üvez ile kesişmesi sonucunda topluluğun hikayesi başlıyor. Behsat Bey ile nasıl karşılaştınız ve Barana’yı kurmaya nasıl karar verdiniz?

 

Steven Kamperman: Behsat ile birbirimizi 9 farklı ülkeden gelen ve 11 müzisyenden oluşan Global Village Orchestra’da çaldığımız zamanlardan tanıyoruz. Bu orkestrada çaldığımız dönemde bize duo olarakta çalabileceğimiz söylendi. Kesinlikle heyecan verici bir tecrübeydi. Behsat’ın ismini daha yeni duymuştum ve onunda benim ne yaptığım hakkında pek fikri yoktu. Fakat birlikte çalmaya başladıktan 10 dakika sonra herşey iyi gitti. Sesler harikaydı. İnsanlar bize performanstan sonra bütün akşam boyunca dinledikleri en iyi şeyin bizim icra ettiğimiz müzik olduğunu söylüyordu. Bu sürecin ardından Behsat Nijmegen’de gerçekleştirilen ve Hollanda’daki önemli festivallerden biri olan Music Meeting’den yeni bir eser bestelemek üzere bir davet aldı. Bu daveti aldığı zaman benimde onunla çalışıp çalışamayacağımı sordu. İşte bu an aynı zamanda Barana’nın başlangıcı oldu. Hollanda Ulusal Radyosu Music Meeting’de gerçekleşen konserimizi kaydetti. Bu konser aynı zamanda yayınlamış olduğumuz ilk albüm oldu.

 

Sami Kısaoğlu: Barana, hiçbir zaman iki müzisyenin ortak projesi olan bir topluluk olmadı. Her zaman farklı müzisyenlerle olan işbirliğinizi sürdürdünüz. Baraná Elektro Shaman, Baraná Ceylan Ertem: Xenopolis gibi projelerinizden bahsediyorum. Biraz bu projeler üzerine konuşabilir misiniz?

 

Steven Kamperman: Kendimizi her zaman güncel tutmaya çalışıyoruz. Bazen bunu bizim içinde sürpriz sonuçlar getiren radikal kararlar alarak gerçekleştiriyoruz. Geçmişte ritmik açıdan oldukça karmaşık albümler yaptığımız oldu fakat şimdi daha farklı müzikal tadların peşindiyiz. Bu tarz çalışmaları beli temalar çerçevesinde gerçekleştiriyoruz. Bu ana temalardan biri İstanbul idi. Ayrıca gül ve bülbüle olan sevgimiz de, bize farklı albümlerde ilham verdi. Bu çalışmalarda Behsat, metinleri ve sözleri bulan kişiydi fakat; tabii onlarca farklı düşünce etrafında gelişiyor yaptığımız herşey.

 

Xenopolis albümünde çalıştığımız Ceylam Ertem’i YouTube kanalı ile keşfettik. Hollanda’daki bir festival için Türkiye’den konuk edebileceğimiz bir sanatçı aradığımız sırada Ceylan ile kesişti yollarımız. İlk başta birlikte hemen birşeyler yapamadık ama ileriki zamanlarda birlikte birşeyler yapmamız gerektiğinin farkındaydık. Ve yaptıkta. Ceylan, İstanbul’da yaşayan ve bu şehri hem seven hem de nefret eden birisi. Birlikte İstanbul’a adayacak olduğumuz bir proje yapmaya karar verdik. Öncelikle çeşitli fikirler üzerine düşündük ve bunları Ceylan ile paylaştık. Fikirlerimizi beğendi ve biz de çalışmaya devam ettik. Eserleri besteledik ve birçok şarkıda Ceylan’dan bu müziklerin üzerine söz yazmasını istedik. Hollanda’daki ilk turnemiz için Ceylan buraya gelmeden önce onun yaptığımız müzikler üzerine yazdığı şarkı sözlerini henüz duymamıştık. Geldiği zaman ise harika bir iş çıkardığını gördük. O gerçekten sıradışı bir yetenek.

 

 

Sami Kısaoğlu: Grubunuz dışından bir müzisyen ile ortaklaşa gerçekleştirdiğiniz bir diğer çalışma da Gurbet (Nostalgia) isimli albümünüz. Bu çalışmada Hollanda’da yaşayan caz vokalisti Sanem Kalfa ile çalışmıştınız. Bize biraz bu işbirliğinden bahseder misiniz?

 

Steven Kamperman: Sanem ile o dönem çalışmakta olduğu Groningen’de tanışmıştık. Oldukça yetenekli birisi olduğu çok açıktı. Birlikte birkaç konser gerçekleştirdik. Yıllardır ilk defa gerçekten geleneksel şarkılar çalıyorduk. Bu şarkıların teması ise nostalji idi. Sanem caz müziğinin dışından gelen bir isimdi ve parçaları oldukça farklı söylüyordu. Türk folk müziği ile ilgileniyordu ve yorumladığı parçalarda bambaşka bir bakış açısı söz konusuydu.

 

Sami Kısaoğlu: İranlı şair Ömer Hayyam’ın dörtlüklerinden yola çıkarak bestelemiş olduğunuz Şarap isimli bir albümünüz söz konusu. Behsat Üvez size Hayyam’ın şiirlerinin Flamanca olan tercümelerini verdiğinde ilk ne hissetmiştiniz? Bu albümün hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?

 

Steven Kamperman: Ömer Hayyam’ın şiirleri batı da Türkiye’de olduğu kadar bilinmiyor. Bende Hayyam’ın çalışmarıyla daha önce tanışmamıştım. Behsat bana onun çalışmalarını tanıttığı zaman ise şiirlerindeki canlılığı, hayat dolu olma halini çok sevmiştim. Hayyam’ın şiirlerinde beni derinden etkileyen nokta onun daha 11. yüzyılda dogmalara karşı metinleriyle vermiş olduğu mücadele idi. Hem inançlı birisi olup hem de hiç dogmatik olmayan bir dil geliştirmiş olması beni derinden etkilemişti. Müzikte ve hayatta hem Behsat hem de ben her türlü dogmatik düşünceden hoşlanmadık. Bu nedenle aslında dogmalara karşı olan bir kahramana dair bir albüm yapmış olmamızda son derece doğal bir durum.

 

Sami Kısaoğlu: Barana ile olan çalışmalarınızın yanı sıra solo projelerinizde söz konusu. Carrousel adını verdiğiniz bir caz beşliniz ve Fransız hurdy-gurdy virtüözü Valentin Clastrie ile çalıştığınız bir duo projeniz var. Barana projenizdeki çok kültürlülük sizin kendi projeleriniz içinde geçerli sanki. Bize biraz bu projelerden bahseder misiniz?

 

Steven Kamperman: Farklı kültürlerden müzisyenlerle çalışmayı her zaman sevdim. Bu durum bana yeni fikirler veriyor. Hollandalı çellist Ernst Reijseger ile çalışmak benim için ilham verici olduğu kadar öğretici de olan bir süreçti. Çalışmalarımda enstrüman konusunda çok fazla seçici değilimdir. Yani özelllikle bir enstrümanı ve onun yorumcusunu düşünmem fakat benim için özel olan birkaç isim de yok değil. Enstrümanına karşı son derece özgün bir yaklaşımı olan Fransız hurdy-gurdy yorumcusu Valentin Clastrie bu isimlerden biridir. Kökeni orta çağa kadar uzanan bir enstrümanda müzik adına son derece yeni fikirler üretebilen bir isim Valentin Clastrie. Elektroniklerin yardımı ve ilave olarak geliştirdiği bir takım cihazlarla enstrümanının ses paletini yeniden tasarlıyor. Çalışmalarında bir yandan çok ilkel sesler üretirken bir yandan da son derece yenilikçi sesler yaratabiliyor. Onun gibi bir dahi ile çalışmaktan gurur duyuyorum.

 

Sami Kısaoğlu: Son olarak, henüz çalışma fırsatı bulmadığınız ama çalışmalarını özgün bulduğunuz birkaç isimden bahseder misiniz?

 

Steven Kamperman: Fransız klarnet yorumcusu Louis Sclavis benim için tüm zamanların en yenilikçi müzisyenlerinden biridir. Sadece bir klarnet yorumcusu olarak yaptıklarıyla değil besteleri ve önermiş olduğu grup konseptleriyle de önemli bir müzisyendir. Bahsetmek istediğim bir diğer isim ise Alman bas klarnet yorumcusu ve besteci Michael Riessler. Onun Fransız şair ve yazar George Perec’in şiirlerini bestelediği albümü son derece özel bir çalışmadır. Sadece insan sesi, akordeon ve laterna ile yaptıkları daha önce kesinlikle duyulmamış sonuçlar yaratmıştır.

 

Sami Kısaoğlu
Müzikolog

 

Cazkolik.com / 29 Ekim 2012, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.