İki özel projesi ve trombonuyla cazın önde gelen ismi Emre Kayhan ile konuştuk

İki özel projesi ve trombonuyla cazın önde gelen ismi Emre Kayhan ile konuştuk

Birazdan okuyacağınız söyleşi aslında geç kalınmış bir söyleşi... Emre Kayhan gibi bir müzisyeni Cazkolik sayfalarında çoktan ağırlamamız gerekirdi. Son dönemde gerçekleştirdiği birbirinden farklı projeleri aynı anda yürütmesiyle olsun, trombon gibi bir enstrümanı kendi caz sahnemizde solist sandalyesine oturtmasıyla olsun, projeci kimliğiyle olsun hep önde gelen az sayıda ama üretken ve başarılı isimlerden biri oldu. Sevgili Kayhan`la hem yürüttüğü iki farklı proje FunkBones ve Emre Kayhan Quintet olsun, hem de cazın bilge enstrümanı trombon ile ilgili olsun hoş bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

Cazkolik.com

 


 

 

"Küçükken gittiğim İstanbul Festivali`ndeki caz konserinden çok etkilendim ve o an müzisyen olmak istediğimi anladım"

 

 

Cazkolik: Emre merhaba, son dönemde projelerinle, birlikte çaldığın gruplarla caz sahnesinin en önünde duran isimlerdensin ama seni daha yakından tanımak ve söyleşiye bu bilgilerin ışığında devam etmeyi istiyorum, bize biraz kendinden bahseder misin?

 

Emre Kayhan: İngiltere’nin başkenti Londra’da doğdum. 7 yaşında mandolin ve 9 yaşında gitar çalmaya başladım. İlk ve orta eğitiminden sonra 1984’de Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Trombon bölümüne girdim. Öğrencilik döneminde 1988 – 89 ve 1989 – 90 sezonlarında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera" ve Bernstein’in “Batı Yakasının Hikayesi„ adlı oyunlarda çaldım. 1989 Temmuz ayında Bilkent Üniversitesi’nin düzenlediği Uluslararası Müzik Yaz Okulu çerçevesinde Uluslararası Senfoni Orkestrası ile bir ay boyunca konser ve turnelere katıldım.

 

Cazkolik: Müzikle geçen bir çocukluk, sonraki yıllarında mı öyle oldu?

 

Emre Kayhan: Evet, lise devresi bitince 1990’da Londra’daki Kraliyet Müzik Koleji’nde (Royal College of Music) lisans eğitimine başladım. İlk yılımı İngiltere Ana Kraliçesi’nin bana özel bursu ile tamamladım. Burada Prof. Arthur Wilson, Peter Bossano, David Purser gibi çok önemli hocalarla çalışma imkanı buldum. Ayrıca ünlü tromboncu Don Lusher’ın yönettiği Royal College Big Band’de çaldım. 1991-93 yılları arasında İngiltere’de çeşitli profesyonel ve amatör senfoni orkestralarında ve big band’lerde çaldım.

 

1993’de Prof. Paul Schreckenberger’in daveti üzerine Mannheim Hochschule für Musik’de misafir öğrenci olarak kendisi ile altı ay calıştım. Bu davet için rahmetli Mükerrem Berk’in isteğiyle İstanbul Filarmoni Derneği’nden uçak biletime destek olacak kadar küçük bir yardım bursu aldım. 1995 yılında TRT İstanbul Radyosu Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’na girdim.

 

1996 - 98 arası Kerem Görsev ile çeşitli caz kulüplerinde, İstanbul Caz Festivali’nde ve iki albümünde çaldım. 1996’da Steve Turre’nin workshop’una katıldım ve beraber çaldım. 1996-97 yıllarında CRR Senfoni Orkestrası’nın birinci tromboncusu olarak görev yaptım. 1997’de M.S.Ü. Devlet Konservatuvarı Lisans devresinden mezun oldum. 1998’de EBU (Avrupa Yayın Birliği) Caz Orkestrası ile Stockholm Caz Festivali’nde iki konser çaldım.

 

Klasik müzik eğitimimi tamamlamak için 1998’de master bursu aldığım Kuzey Teksas Üniversitesi’nde (University of North Texas) Prof. Vern Kagarice ile bir sömestr çalıştım ve artık ayrılıp caz eğitimi ile yoluma devam etmek istedim. New York Üniversitesi Purchase College’den caz masterımı yapmak için ¾ burs aldım fakat maddi imkanım yetmediği için orada okuyamadım.

 

2000- 2001 yıllarında ise Londra’daki Trinity Müzik Koleji’nden (Trinity College of Music) aldığım tam burs ile caz masterımı tamamladım. Master eğitimi sırasında Mark Bassey ile çalıştım ve Bobby Lamb’in yönettiği Trinity Big Band’de solo tromboncu olarak yer aldım. Henley Festivali’nde Trinity Big Band`i yönettim. Hot Orange Big Band’de çaldım. Bitirme resitalimde jüri (Mark Nightingale de jürideydi) bana ve masterını benimle birlikte tamamlayan iki İngiliz saksofoncu arkadaşıma Archer’s bursu verdi. Fakat ben bu bursu alamadım çünkü TRT Caz Orkestrası’ndaki görevime geri dönmek durumundaydım.

 

2002’de yine EBU (Avrupa Yayın Birliği) Caz Orkestrası ile Budapeşte’de iki konser çaldım. 2003’de İstanbul Caz Festivali’ne tromboncu arkadaşlarımla kurduğum 4Bones adlı grupla ve 2005’te de Neşet Ruacan Quartet + özel konuk Claudio Roditi ile katıldım. Ricky Ford Big Band ve Octet, CRR Big Band, Erkut Taçkın Band, Önder Focan Deep Purple Project, Nail Yavuzoğlu All Star Band, Melis Sökmen Band, Andy Davies Quintet ile çaldım. 2003 - 2008 arasında gitarist Cem Nasuhoğlu ile birlikte, 2009’da ise Neşet Ruacan ile trombon - gitar duo çalışmaları ve konserleri yaptım.

 

2006’da TRT Radyo 3’de Sadece Caz adlı radyo programını yaptım. Nisan 2011’de Talinn ve Helsinki’de EBU Caz Prodüktörleri toplantısına katıldım. Bugüne kadar İstanbul, Ankara, Stockholm, Frankfurt, Londra ve Budapeşte’deki caz kulüpleri ve konser salonlarında sahne aldım. Halen Umut Pelit Band, FunkBones ve Funk-tet adlı gruplarım ve caz standartlarını ve kendi bestelerimi seslendirdiğim Emre Kayhan Quintet ile çalmaktayım.

 

 

Kraliçeden özel burs

 

 

Cazkolik: İnanılmaz bir eğitim kariyerin var, gerçekten hem çok yönlü hem de çok parlak. Türkiye de olsun, İngiltere de olsun çok iyi okullarda okuma şansın olmuş ama tüm bu anlattıkların içinde dikkatimi Kraliçe`nin özel bursu çekti, nasıl oldu bu burs?

 

Emre Kayhan: Bu benim haberim olmadan, direk Royal College’in yönetiminden başarı durumum öğrenilerek verildi. Şöyle ki, üçbinbeşyüz kişiden onaltı kişi arasında olarak sınavlarını kazanıp girdiğim okulumdan birinci senemde maddi durumum yüzünden ayrılmak zorunda kalırken, ağabeyimin benim haberim olmadan okulun patronu İngiltere Ana Kraliçesi’ne (Queen Elizabeth The Queen Mother) benim ağzımdan yazdığı mektuba saraydan gelen bir cevap mektubu aldım. Bu burs ile okuldaki birinci senemi tamamladım. Daha sonra ise o zaman başka bir burs imkanı olmadığından, okuldan ayrılmak tekrar gündeme geldi. O sıralarda tüm çabalarıma rağmen Türkiye’den de hiçbir burs desteği bulamadım. Birinci senemi, ikinci senemi bitirmiş gibi notlarla çift terfi alarak tamamlayınca, oradaki hocam Prof. Arthur Wilson benimle özel olarak çalışmayı teklif etti ve böylece iki yıl daha onunla trombon derslerime devam ettim.

 

Cazkolik: Müthiş! Hazır eğitimden söz ediyorken parantez bir soru sorayım, Türkiye, İngiltere ve Amerikada bulundun, eğitim ve diğer bakımlardan mukayese etsen nelere dikkat çekmek isterdin?

 

Emre Kayhan: Burs imkanları açısından ülkemizde ve dünyada son 20 yılda epeyce olumlu değişim oldu. Fakat, halen yetersiz. Türkiye’deki müzik eğitimi halen dünya standartlarında değil. Fiziki şartlar, müfredat, sistem, öğrenciye yaklaşım, teknik bilgi açısından eksiğiz. Bunun yanında sanata karşı devletin desteği kadar özel sektörlerin de destek sağlanması şart koşulmalı diye düşünüyorum, hem de ciddi ölçülerde. Buna rağmen, bilgiye aç olan, araştıran, dünyayı takip edip yakalamaya çalışan çok yetenekli ve iyi öğrenci ve öğretmenlerimizin olması.

 

Cazkolik: Haklısın... Gelelim işin bir başka yanına, doksanların başından beri aktif olarak cazın içindesin, peki bizdeki gelişmeyi tespit edebildin mi?

 

Emre Kayhan: Tabii ki, etmez olur muyum... Hem müzisyenler, dinleyiciler, hem de festivaller, klüpler vb. tarafından caz müziğine artık daha fazla talep ve destek var. Yeni okullar açıldı, buralardan yeni nesli oluşturan birçok yetenekli arkadaşımız yetişti.

 

 

FunkBones ve Emre Kayhan Quintet

 

 

Cazkolik: Günümüze gelelim... Geçtiğimiz günlerde Alt Caz`da bir projen vardı bir de yine Alt Caz`da ayın (Şubat) yirmisinde olacak sanırım, benim izlediğim bu projelerin önemli bize biraz bunlardan söz eder misin?

 

Emre Kayhan: 2002 yılında tromboncu arkadaşım Hakan Çimenot ile birlikte kurduğum FunkBones adlı grubum ile 12 Şubat’ta çaldık. İki trombonun enerjik, hareketli fakat bir o kadar da lirik tınısı ile Funkbones bugüne kadar herkesin büyük beğenisini çekmeyi başardı. Repertuvarında Eylem Pelit, Cem Tuncer ve benim bestelerimin dışında bazı caz standartları ve arajmanlarını benim yaptığım Kuzey Avrupa caz dünyasının kimi bestecilerinin eserlerini Funk tarzında fakat cazdan çok uzaklaşmadan yorumluyoruz. Bugüne kadar birçok kez Nardis Jazz Club, Jazz Café İstanbul, Chapel, Salsanat Performance, Jazz Stop Beyoğlu, Alt gibi sahnelerde çalan Funkbones, trombonlarda Emre Kayhan ve Hakan Çimenot, gitarda Cem Tuncer, piyanoda Can Çankaya, elektrik basta Eylem Pelit ve davulda Volkan Öktem’den oluşuyor.

 

Diğer grubum ise Emre Kayhan Quintet. Mart 2009’da saksofoncu Engin Recepoğulları ve gitarist Cem Tuncer ile birlikte kurduğum bu grup repertuvarında hard-bop dönemi caz parçalarından, benim ve Cem Tuncer’in bestelerinden oluşan parçalar barındırıyor. Genellikle kontrbasta Kağan Yıldız ve davulda Ferit Odman bizimle çalıyor. Bu grup da Türk cazının ileri gelen müzisyenlerinin ve ciddi takipçilerinin büyük beğenisini topladı. 20 Şubat’taki performans ise bazı arkadaşlarımın burada olmamasından dolayı değişik bir kadro ile çalacak. Saksofonda Çağdaş Oruç, kontrbasta Baran Say ve davulda Deniz Dündar yer alacak.

 

Cazkolik: Gruplar kurmak olsun, projeler üretmek olsun lider bir kimliğin var, bu kimlikle geleceğe dair bir çok yeni fikrin içinde olman lazım, neler bunlar?

 

Emre Kayhan: Bu gruplarım dışında, iki yıl önce oturup arajmanlarını yazdığım trombon, yaylı quartet ve ritim seksiyon için yazdığım çoğunlukla balad parçalardan oluşan bir proje var.

 

Cazkolik: Balad... Kulağa çok hoş geliyor.

 

Emre Kayhan: Evet, hatta birkaç parçada trombonun yanında ikinci bir solo enstrüman daha olacak; Klasik Kemençe. Bunu benim kuzenim kemençe sanatçısı ve caz aşığı Derya Türkan’ı ve enstrümanının lirik tınısını düşünerek yazdım. Ama kemençe olmadığı zaman onun yerine soprano saksofon veya flüt gibi bir enstrüman da çalabilir. Fakat, maalesef halen seslendiremedik.

 

Cazkolik: İşte biz bunları bir an önce dinlemek istiyoruz... Albümlerde çaldın ama sanırım kendi albümün yok, trombon üzerine bir caz albümü doğrusu harika olur, var mı bir çalışma?

 

Emre Kayhan: İlerde bir kayıt yapmayı doğrusu çok istiyorum ama o albüme gelene kadar da çok sık çalmayı istiyorum... İnşallah hepsi kısa zamanda gerçekleşir.

 

 

Efsane isimler yetiştiren bir enstrümandır trombon

 

 

Cazkolik: En merak ettiğim cevaplardan biri trombon üzerine... Şahsen en sevdiğim enstrümanlardan, sounduna, sesine, olgun ve içten tavrına bayılırım trombonun. Peki sen bu enstrümanı nasıl seçtin? Niye mesela saksofon ya da trompet değil?

 

Emre Kayhan: 9 yaşında anne ve babamla İstanbul Festivali’nde bir caz konserine gitmiştim. Amerika’dan bir big band gelmişti. AKM’de seyrettiğim o konserden çok etkilendim ve müzisyen olmak istediğimi anladım. Trompet ile trombona vurulmuştum. O sıralarda komşumuz yurt dışına giderken bana caz ve klasik müzik plaklarını bıraktı. Onları çok dinledim ve etkilendim. Ardından konservatuara girerken beni kendi isteğim doğrultusunda trombon bölümüne aldılar ve böylece başladım.

 

Cazkolik: Dediğim gibi trombon meraklısı biri olarak bence bu harika alet medium tonu karakteristik özellikleriyle olsun cazın temel seslerinden birinin sahibi ama bilmem katılır mısın, sahnenin önünde olma konusunda diyelim trompet ya da tenor saksofon kadar avantajlı değil bu durumun teknik ve artistik sebepleri neler?

 

Emre Kayhan: Trombon, bakır nefesli yani brass ailesinin tenor sesli enstrümanı. Lirik, naif aynı zamanda bir o kadar da ateşli bir sese sahiptir. Trompetten bir oktav aşağıda çalar. Caz dünyasında ilk başlarda basın destekçisi olmuş fakat, daha sonra Vic Dickenson, Jack Teagarden daha sonraları J.J. Johnson gibi ustaların çalışıyla solist olmuş bir enstrüman.

 

Bence halen değeri az biliniyor. Sahnenin önünde olma konusu trompet ve saksofona göre belki daha az olabilir. Bunda teknik açıdan trombonun perdesiz bir enstrüman olarak çok daha farklı bir yerde oluşu ve günümüzde hala müzisyenlerin bile az tanıdığı bir enstrüman oluşu etken sanırım. Yoksa, kanımca trombonun ve tromboncuların pek böyle bir dertleri yok. Çünkü, eski gelenekten beri birçok meşhur ve önemli orkestranın şefleri tromboncular. Örneğin, swing döneminde Tommy Dorsey, Glenn Miller, Billy Eckstein, Jack Teagarden, Miff Mole, Will Bradley vb. gibi. Tommy Dorsey’in saksofoncu kardeşi Jimmy’den daha çok tanındığını ve hatırlandığını biliyoruz. Hatta Frank Sinatra’ya şarkı söylemeyi de o öğretmiştir. Çünkü, şarkıcılar melodileri aynı trombon gibi söylemenin ne denli önemli olduğunu bilirler. Daha sonraki dönemlerden şu an hemen aklıma gelen orkestra liderleri arasında Slide Hampton (Dizzy Gillespie Alumni Big Band), Bill Watrous (Bill Watrous Big Band), Jiggs Whigham (BBC Big Band), John Fedchock (New York Big Band), John Mosca (Thad Jones-Mel Lewis Big Band şimdiki adıyla The Vanguard Jazz Orchestra), Ted Heath (Ted Heath Big Band), Don Lusher (Don Lusher Big Band)’yı sayabilirim.

 

Cazkolik: Doğru söylüyorsun ama özellikle Glenn Miller`ın bir çok kişi klarnet ya da başka bir alet çaldığını sanırmış... Bu anekdotu cazla ilgili bir anı kitabında okumuştum çok ilginç gelmişti... Peki trombonun gelişiminde kimler öne çıkıyor?

 

Emre Kayhan: Swing döneminden sonra Bebop döneminde özellikle trombonun Charlie Parker’i de denilen J.J. Johnson’dan itibaren caz müziğinde yüksek emprovize yapan bir trombon görüyoruz. Onun hemen ardından hem East Coast hem de West Coast’ta çok önemli caz solocuları görüyoruz. 1950’lerin ortalarında özellikle iki ve daha fazla trombonlu grupların popüler zamanları. Aynı dönem Kai Winding, Curtis Fuller, Slide Hampton, West Coast’taki solocular Carl Fontana, Frank Rosolino, Bill Watrous, tonları, teknikleri ve soloları ile trombonu caz sahnenin önüne taşıdılar. 1960’lardan günümüze uzanırken bu solocuları takip ederek arkalarından gelen önemli tromboncular arasında Steve Turre, Robin Eubanks, Conrad Herwig, Steve Davis, Ray Anderson, Albert Mangelsdorff, Hal Crook, Jiggs Whigham, Grachan Moncur III, Ed Neumeister, John Fedchock, Jim Pugh, Bob McChesney, Michael Davis, John Allred, Mark Nightingale, Wycliffe Gordon, Andy Martin, Nils Wogram, Ilja Reijngoud, Roswell Rudd, Eliot Mason, Marshall Gilkes, David Gibson, Michael Dease’i sayabiliriz.

 

Cazkolik: Harika bilgiler, çok teşekkürler. Trombonu bu söyleşide bu kadar tanıtmışken okurlarımız için bu enstrümanı daha yakından tanıyacakları albüm önerilerinde bulunmanı istesem neler dersin?

 

Emre Kayhan: Aslında tek tek albüm saymak yerine yukarıda adı geçen tüm isimlerin albümlerini almalarını kesinlikle öneririm. Hatta onlara ek olarak Jack Teagarden, Vic Dickenson, Urbie Green, Dick Nash, Julian Priester, Bob Brookmeyer (pistonlu trombon), Jimmy Knepper, Christian Muthspiel, Wayne Wallace, Dennis Rollins, Nils Landgren, Luis Bonilla, Glenn Ferris, Mike Fahn (pistonlu trombon) şu an aklıma gelen diğer isimler.

 

Cazkolik: Sevgili Emre, belli ki trombon konusunu bu söyleşide yeterince ele alamayacağız, konuşulacak daha çok şey var. Yakın zamanda yeni ve farklı içeriklerle caz okurları için güzel bir sürpriz hazırlayalım birlikte... İçten cevapların için çok teşekkürler. 12 Şubat geçti ama 20 Şubat Alt Caz konserini okurlarımız kaçırmasın lütfen.

 

Cazkolik.com / 18 Şubat 2013, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

  • Ebru Kennington
    12 Şubat 2016 Cuma 10:32

    Emre Kayhan gibi gerçek emektarlar sayesinde ülkemiz, uluslararası müzik camiasında yerini daha vazgeçilmez ve cazibeli kılıyor. İşini aşkla yapan müzisyenler ışığında bende dahil birçok müzisyen ilham alıyor. Teşekkürler Emre Kayhan

    Bu Yoruma Cevap Yazın »

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.