Nguyen Le: Bütün her şey küreselleşme sonucu birbirine benzedi

Nguyen Le: Bütün her şey küreselleşme sonucu birbirine benzedi

16. Ankara Caz Festivali`ndeki tüm konserleri yakından takip eden ve izlediği konserlerden tuttuğu notları günlüğünde okuyucularıyla paylaşan arkadaşımız Fatih Erkan festivalin sonuna doğru yaklaşırken çok önemli bir röportaja imza attı. Vietnam asıllı Fransız gitarist Nguyen Le ve trio`sundaki müzisyen arkadaşları Prabhu Edouard ve Mieko Miyazaki ile özel bir yemekte buluşan Fatih Erkan caz gitar dünyasının kült ismiyle bir çok konuya değindikleri içten ve yoğun bir söyleşi gerçekleştirdi.

 


 

 

Nguyen Le: "Bütün her şey küreselleşme sonucu birbirine benzedi. Triom ve ben küreselleşmeyi iyi bir amaç için gerçekleştiriyoruz. Beraber çalıyoruz ama yine aynı biz olarak kalıyoruz."

 

 

Fatih Erkan: Ultramarine albümünden bu yana yaklaşık 30 yıldır bir çok kültürden ve eğitimden çok farklı müzisyenle çaldınız. Sizi en çok etkileyen müzikal veya kültürel düşünce hangisiydi?

 

Nguyen Le: Hepsi. Özel bir şey yok. Tabii ki Vietnam Müziği ile çok önemli bir bağım var. Onu yeniden keşfetmeli ve yaratmalıyım gibi geliyor bana. Çünkü Vietnamlı ebeveynlerin Parisli oğlu olarak dünyaya geldim. Yani Vietnam’la olan ilişkim aslında uzaktan. Çünkü Vietnamlı olmamdan daha çok Fransızım. Fransa’da büyüdüm. Ancak bir sanatçı olarak kendi projelerimi gerçekleştirmeye başladığımda, kendi kimliğim olan Vietnam’a odaklanmak istiyorum. Varoluşsal bir ilişki var aramızda. Her zaman orada. Vietnam müziği çalmadığımda bile, çalınan hala derinlerde Vietnam’dan ilham almakta.

 

Fatih Erkan: En etnik çalışmanız Saiyuki mi?

 

Nguyen Le: En çok “dünya müziği” olan elbette. Aslında, Vietnamlı şarkıcı Huong Thanh ile çalışmalarım var ama son yıllarda biraz yavaşladık. Bir zamanlar daha fazla çalışırdık kendisiyle. Saiyuki, bugün için en etnik çalışmam ama Vietnam’da yerel müzisyen ve şarkıcılarla daha da çok çalışmaktayım.

 

Fatih Erkan: Röportajlarından birinizde, “fusion” çalmak için “fusion” hissiyatının müzisyenin içinde olması gerektiğine dair bir açıklama duydum. Bu hissiyatın içinizde olduğunu düşünürsek, bu hissiyatın kaynağı nedir acaba?

 

Nguyen Le: Bu hissiyat birçok farklı müzisyenle yaşamış olduğum tecrübelerden ve farklı kültürlere olan sevgimden kaynaklanmakta. Dünya çapında bir çok farklı birbirine geçmiş tecrübe ve çalışma var. Ama bana göre bunların hepsi başarılı çalışmalar değil. Çünkü bu çalışmaların bazılarında sevgiyi duyamıyorum. Genellikle kolaj tarzındalar. Diyalog, ilham ve bütünleşme yok çoğunda. Sadece bir arada duran ayrı şeyler gibiler. Bu benim yapmaya çalıştığımın tamamen zıttı. İşte bu sebeple içsel “fusion” hissiyatından bahsediyorum.

 

Fatih Erkan: Yani, 2 artı 3, 5 etmemeli mi diyorsunuz? Ortaya başka bir şey mi çıkmalı?

 

Nguyen Le: Evet. Çünkü toplama işlemi matematiktir ama sanat ile ilgisi yoktur. Orada yaratım yoktur.

 

Fatih Erkan: Trio, quartet ve ensemble gibi bir çok farklı formasyonda performans verdiniz. Caz için doğaçlamanın en önemli özelliklerden biri olduğunu düşünürsek, hangi formasyonda kendinizi doğaçlama yaparken daha güçlü ve rahat hissediyorsunuz?

 

Nguyen Le: Kesinlikle solo değil. Solo çalarken hiç rahat değilim. (gülüyor) Her formasyonda durum farklı. Bugün olduğu gibi akustik Saiyuki konseptinde çalmayı da seviyorum, yüksek seste ve elektrik gitarda Songs of Freedom’da olduğu gibi Rock Roll performans vermeyi de.

 

Fatih Erkan: Örneğin bu sene son Amerika turunda trionuza Rudresh Mahanthappa’yı ekleyerek performans verdiniz. Rudresh’in saksafonunun ciddi derecede karakteristik ve güçlü bir sesi var. Trio performans ile kıyasla aradaki farklar nelerdir?

 

 

Nguyen Le: Rudresh’i ve onun çalışını çok severim. Ancak dürüst olmak gerekirse, bir araya gelişimiz en iyi kombinasyon değildi. Biz, Saiyuki Trio olarak, performans sırasında kimi zaman düşük seste kimi zamanda yüksek seste oluyoruz. Ama Rudresh performansın çoğunda yüksekten çalıyor. Bu, kendi müziği için iyi ama bir aradayken o kadar da iyi değil.

 

Fatih Erkan: Performanslarınızda geniş bir dinamik aralık var. Derin bir “groove”a sahipsiniz.

 

Nguyen Le: Evet, sevdiğimiz şey bu.

 

Fatih Erkan: Bunu ben de çok seviyorum ve burada olmamın sebebi de bu. Peki, dünya müziklerini bir araya getirme gibi bir amacınız var mı?

 

Nguyen Le: Sanırım bu kötü bir fikir olurdu. Ben çeşitliliği tercih ederim. Tek bir tane olmasındansa milyonlarca stil ve kimlik olmasını yeğlerim. Bu bahsettiğim aslında sadece müzik için değil tüm dünya için bir problem. Bütün her şey küreselleşme sonucu birbirine benzedi. Küreselleşme iyi yönde yapılmalı. Örneğin, Ankara’ya baktığımda, Singapur ve Dubai’de gördüğüm şeylerin aynısını görmekteyim. Triom ve ben küreselleşmeyi iyi bir amaç için gerçekleştiriyoruz. Beraber çalıyoruz ama yine aynı biz olarak kalıyoruz. Müzisyenler diyalog sayesinde sadece daha iyiye doğru gidiyorlar.

 

Fatih Erkan: Sizce müziğin bir amacı olmalı mı yoksa müzik yatağında akan bir nehir mi?

 

Nguyen Le: Bu amacı nasıl tanımladığına göre değişir. Elbette çıkış noktasında, başlıkla sembolize edilen bir konsept var: Asya’nın farklı taraflarıyla ilgili her şey.

 

Fatih Erkan: Saiyuki fikri ilk olarak ne zaman aklınıza geldi?

 

Nguyen Le: Asya’dan virtüözlerle bir grup kurma fikrim uzun zaman öncesinden beri aklımdaydı ancak doğru müzisyenlerle tanışmayı bekliyordum. Vietnamlı şarkıcı Huong Thanh ile çalışırken Vietnam Müziği ile uzun sure uğraştım. Harika bir müzisyen; ancak yerel bir şarkıcı olmasından dolayı bazı limitleri vardı. Bir noktadan sonra her şeyi çalabilen virtüözlerle bir araya gelmem gerektiğini düşündüm. Mieko ve Prabhu bu şekilde virtüözler. Virtüözlük sadece yetenekle ilgili değil. Aynı zamanda eğitim de bu hususta etkili. Prabhu ve ben bir arada Portekiz’de konsept bir konser vermek için davet edilmiştik. Böylelikle, Portekiz’de Prabhu ile tanıştım. Mieko ile 2007 yılında Paris’te tanıştım. Japon Cazı ile ilgili her şeyi destekleyen bir insan bana Japon müzisyenleri ile tanışmak isteyip istemediğimi sormuştu. Ben de yerel Japon sanatçılarla tanışmak istediğimi söyledim. Prabhu ile karşılaştığımda, ona beraber çalmak isteyip istemediğini sordum. Müzikal bir buluşmada bir demo kayıt gerçekleştirip, kaydı firmaya sunduk.

 

 

Fatih Erkan: Bana göre ACT firmasının en önemli müzisyenlerinden birisiniz. Sizce bu firmanın genel sesinde tam olarak neredesiniz? Dünya Müziği diyebilir miyiz? Yoksa bütün spektruma yayılmış bir tarzınız olduğunu mu söylemeliyiz?

 

Nguyen Le: Bunu istersen bana sorma (gülüyor), sen cevapla.

 

Fatih Erkan: Eğer dahilinde İskandinav müzisyenlerle çalıştığınız birçok albüm olmasaydı bu tarafı hariç tutabilirdim. O zaman, sanırım tüm spektruma yayıldığınızı söyleyebiliriz

 

Nguyen Le: Yakın zamanda Caecilie Norby’nin albümü için Lars Danielsson, Robert Mehmet İkiz ve Leszek Mozdzer ile stüdyoya girdim.

 

Fatih Erkan: Eminim harika bir albüm olmuştur. Çok iyi satış rakamlarına ulaşan ve Jimi Hendrix’e adanan Purple albümünüze gelirsek eğer; Jimi Hendrix ile olan ilişkiniz nedir?

 

Nguyen Le: Aslında herkes içimde Hendrix ile doğduğumu zannediyor ama bu yanlış. Hendrix müziği ile tanışmam çok geç gerçekleşti. Bu olduğunda çoktan bir caz müzisyeni haline gelmiştim. Fransa’da Jimi Hendrix’e saygı niteliğinde gerçekleşen bir festivale çağrıldığımda yıl 1983’tü. Sonrasında Jimi Hendrix müziği üstüne çalıştım. Bu Jimi Hendrix ile olan ilişkimizin ilk periyoduydu. Bu müziği çalmaktan çok mutluyduk. Başlangıç tek bir konser ile oldu. Sonrasında bu müzisyenlerle devam etmeye karar verdik.

 

Fatih Erkan: Bu rock ile ilgili olan ilk çalışmanız mıydı?

 

Nguyen Le: Evet, rock şarkıları çaldığım ilk çalışmam. Caz çalmadan önce bir süre progresif doğaçlama rock çaldım; ama şarkı çalmıyordum.

 

Fatih Erkan: Peki, Jimi Hendrix ile olan ikinci periyoda gelirsek eğer?

 

Nguyen Le: İkinci period 2000 yılındaki kayıt ile başladı. Terri Lyne Carrington ile tanışıp bu kaydı gerçekleştirdik. Ortaya bir quartet çıktı. Öncekine kıyasla biraz farklıydı durum.

 

 

Jimi Hendrix ve Miles Davis

 

 

Fatih Erkan: Özellikle 70’lerdeki Bitches Brew çalışmasını göz önünde bulundurursanız, Miles Davis ile Jimi Hendrix arasındaki etkileşimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Nguyen Le: Oh, Evet. Miles. O sadece Jimi Hendrix’in müziğini sevmiyordu, ayrıca Jimi Hendrix’in sembolü ile de ilgiliydi. Bu sembol, bütün beyazları etkileyen siyah müziği ile ilgili bir sembol. Miles, böyle bir başarının hayalini kuruyordu.

 

Fatih Erkan: Yani, insanların ilgisini mi çekmeye çalışıyordu?

 

Nguyen Le: Evet, popüler bir caz müzisyeni olmaya çalışıyordu. Tabii ki ortada müzik de vardı ama bütün mesele müzik ile ilgili değildi.

 

Fatih Erkan: Ünlü Türk müzisyeni Kudsi Ergüner ile beraber gerçekleştirdiğiniz İslam Blues ve Bakida çalışmalarından neler hatırlıyorsunuz?

 

Nguyen Le: Oldukça ilham verici. Onu tanımadan önce de ciddi bir hayranıydım. Neyi çok severim. Aynı zamanda Türk klarnet sanatçısı Hüsnü Şenlendirici’yi de çok beğenirim. Hüsnü, Türkiye’de tam bir pop yıldızı.

 

Fatih Erkan: Evet, Hüsnü, Dhafer Youssef ile birlikte en son North Sea Caz Festivali’nde olduğu gibi İstanbul Caz Festivali’nde de çaldı.

 

Nguyen Le: Evet, biliyorum. Ben de oradaydım. Mendoza ile bir performans verdik.

 

Fatih Erkan: Size Türk Müziği dersem aklınıza ilk gelen şey nedir?

 

Nguyen Le: Kudsi’nin müziği. (gülüyor)

 

 

Türk müziğinin büyük bir fanıyım

 

 

Fatih Erkan: Beraber çalıştığınız, dinlediğiniz veya duyduğunuz başka Türk müzisyen var mı acaba?

 

Nguyen Le: Kudsi ile beraber çalan kemençe sanatçısı Derya Türkan’ı tanıyorum. Kendisinin Renaud Garcia Fons ile çalışmaları vardır. Ayrıca darbuka sanatçısı Burhan Öcal’ı ve perküsyonist Okay Temiz’i tanırım. Perdesiz gitarist Erkan Oğur’u da bilirim. Türk Müziği’ni çok beğeniyorum. Büyük bir fanıyım. Türkiye, geleneksel müziğin ne olduğu ve nasıl yaşamaya devam etmesi gibi hususlarda önemli bir sembol. Geleneksel müzik burada hala oldukça saygın. Bu müziği okullarda öğrenebiliyorsunuz. Geleneksel müzisyenler solfej okuyabiliyorlar. Bu batının müzik eğitimindeki iyi yanı.

 

Fatih Erkan: Batıyı ve doğuyu bir arada Türkiye’de bulabiliyorsunuz yani.

 

Nguyen Le: Evet, her şeyin en iyisini almalı ve hala siz olarak kalmalısınız.

 

Fatih Erkan: Songs of Freedom albümüdeki Topkapı parçasının hikayesi nedir?

 

Nguyen Le: Albümde bütün parçalar etnik bakış açılarından yeniden düzenlendi. Sunshine of Your Love Kuzey Afrika bakış açısından düzenlenmişti. Come Together ise Türk bakış açısından düzenlendi. İçinde pop parçasından çok kendi düzenlememe bağlı kaldığım kendi küçük alanım olsun istedim. Bu sebeple her parçaya böyle küçük “intro”lar yazdım. Topkapı’yı, saz çalıyormuş gibi olmak düşüncesiyle 12 telli küçük ve “detune” edilmiş bir gitarla çaldım.

 

Fatih Erkan: Topkapı sarayını ziyaret edebilmiş miydiniz?

 

Nguyen Le: Hayır. Sadece fotoğraflardan gördüm. (Gülüyor)

 

Fatih Erkan: Bugün konserde göstermiş olduğunuz performansınız ve bu röportajın gerçekleşmesi için yarattığınız fırsat için teşekkür ederim.

 

Nguyen Le: Ben teşekkür ederim.

 

Fatih Erkan

 

Cazkolik.com / 25 Şubat 2013, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.