Portico Quartet ile otomasyon çağında sanat

Portico Quartet ile otomasyon çağında sanat

Zorlu PSM Studio`da 4 kasım cumartesi akşamı Garanti Caz Yeşili kapsamında izleyeceğimiz Portico Quartet çıkardığı yeni albümle bir anda dikkatleri üzerine çekti, çünkü, oldukça sansasyonel bir isim seçmişti albümüne; "Otomasyon Çağında Sanat". Bir müzik albümüne konulacak isim seçiminin ne kadar önemli olduğunu gösteren etkili ve başarılı bir tercih. Zaten, ilk sorum da bu oldu Wyllie ve Bellamy`e. Sosyal medyada büyük hızla albümün etkisi yayıldı kısa sürede yüzbinlerce dinlemeye ulaştı. İkibin onlarda büyük çıkış yakalayan genç topluluk kimliklerin, aidiyetlerin üzerinde bir müzik yapıyor ve bunu bize söylüyor zaten ve başka bir dolu şey daha... hepsi aşağıda söyleşi de, gerisi 4 kasım akşamı Zorlu PSM Studio`da. Kaçırmayın.

 


 

Feridun Ertaşkan: Yeni albümün ismini düşünürsek eğer bu albümde bir sistem eleştirisi mi yapıyorsunuz yoksa dijital teknolojiyi kullanma konusunda yaklaşım mı geliştiriyorsunuz?

 

Jack Wyllie: Albümün adı, insanların, yaptığımız kayıt hakkında modern bağlamda konuşmalarını sağlamak için bir yöntemdir. Evet, albüm otomatik işlemlerle dolu ancak `otomasyon` yanında geleneksel enstrümanların güçlü müzisyen etkileşimleriyle yoğrulduğu bir albüm aynı zamanda. Çaldığımız enstrümanların akustik özelliklerini değiştirmek için birçok modern üretim tekniğine başvurduk, albüme koyduğumuz ismin bu fikirlerin bir çoğunu özetlediğini hissettik, ayrıca, seçtiğimiz kelimelerin sesini (soundu) de sevdik.

 

 

Müziğimizi etkileyen isimler

 

Feridun Ertaşkan: Albümdeki müzik herhangi bir müzik tarzıyla değil, müziğin, sanatın diğer türleriyle de eşleşmeye izin vermiyor sanki? Bu müziğin caz olduğunu söylemek abartılı olur mu?

 

Jack Wyllie: "Art in the Age of Automation" birçok müzikal stilden etkilenen bir çalışma. Caz, elektronik müzik, kraut-rock, minimalizm. Her zaman bu müzikleri etkileyen bir sanat vardır, tabii olmadığı da olabilir. Muhtemelen, Donald Judd, Sol Levitt, Anges Martin gibi minimalist sanatçılar ve Wolfgang Tilmanns, John Acomfrah gibi çağdaş sanatçıların belirli etkisi mevcut. Bir yerde, cazın tanımının ne olduğuna bağlı. İçinde kesinlikle bir caz etkisi var, onu söyleyebilirim. Dürüst olmam gerekirse, insanların buna caz demesi ya da dememesi benim için çok önemli değil. Bu müzik cazdır demek sadece anlamlandırmak, tanımlamak açısından önemli, onun dışında bu tartışmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum.

 

"Hang Davul" etkisi

 

Feridun Ertaşkan: Yeni albümde de Hang Drum müziğin karakteristik sesi olmayı sürdürüyor.

 

Jack Wyllie: "Askı Davul" bizim için baştan beri çok önemli bir sesti. Bu, görece yeni bir enstrümandır, 2001`de İsviçre`de icat edilmiştir ancak gamelan, çelik davul ve tabla gibi daha eski enstrümanlardan esinlenmiş bir müzik aletidir, bu nedenle, pek tanımlanamayan, fazla çağrışım üretmeyen bir sesi var. Bu gibi sebepler nedeniyle melodilerimizin temelini oluşturan harika bir yatak işlevi görüyor bizim için ve müziğin sesini eşsiz bir biçimde dünyevî yapıyor, müziğimizin bir nevi imzası haline geldi. Askı davulu yeni albümdeki parçaların aşağı yukarı yüzde kırkında grubun bir parçası olarak kullandık ve onunla birlikte müziğimizi gerçekten tanımlanabilir hale getirmeye çalışıyoruz.

 

Feridun Ertaşkan: Albüm güçlü görsel çağrışımlara sahip, konserlerde görseller kullanıyor musun?

 

Jack Wyllie: Şu an konserlerimizde herhangi bir görsel malzeme kullanmıyoruz ama gelecekte yapmaya uğraştığımız bir şeydir bu.

 

Sahnede müziğin özünü yakalamaya çalışırız

 

Feridun Ertaşkan: Bu müzikler klasik caz standartları formatında değil, şunu sormak istiyorum, beste ile doğaçlama arasındaki ilişkiyi nasıl kurguluyorsun?

 

Duncan Bellamy: Açıkçası müziğimizi yazarken bunu doğaçlama veya caz bağlamında ele almayı düşünmüyoruz, ona modern bir yaklaşım getirmeye çalışıyoruz ve süreci yönlendirmek için de Ableton gibi programlar kullanıyoruz, dolayısıyla, bir sürü kısa `loop`lar ve müzikal kancalar, çıpalarla başladığımız düzenlemeler zamanla daha da gelişiyor.

 

Feridun Ertaşkan: Müziğinizi hep albümlerden dinledim, ilk kez konserde dinleyeceğim, konserle albüm arasındaki farkı gözlemek ilginç olacak, bu konu hakkında dinleyicilerden gelen yorum var mı?

 

Duncan Bellamy: Müziğimizi albümlerden hayata geçirmeye çalışıyoruz, bu, bazen biraz zor oluyor çünkü stüdyoda çok sayıda katman ve üretim tekniği kullanıyoruz ve bu yüzden albümdeki etkiyi sahnede yeniden oluşturmak hiç kolay iş değil. Burada en önemli şey canlı çalarken çaldığınız her parçanın özünü ve ruhunu yakalamaya çalışmaktır ve bunu bazen şarkıları sadeleştirerek, bazen de arındırarak yapıyoruz.

 

Coğrafyası olmayan bir müzik

 

Feridun Ertaşkan: İstanbul`da daha önce konserler verdin İstanbul`da konser vermenin herhangi bir farklılığı var mı? Bir doğu şehri olması, farklı bir kültüre ait olması vb. Bu kavramlar senin için önemli mi?

 

Duncan Bellamy: Evet, müziğimiz farklı bir kültüre ait ancak enstrümental bir müziktir, böylelikle, kültürler arası bir çeşit kesişme ve kestirmeden gitme kabiliyetine sahip olduğunu düşünüyorum. Dinleyicimiz uluslararası bir dinleyici olmuştur hep, bu, kısmen müziğimizin coğrafyasının tam belli olmamasından kaynaklanıyor çünkü nereye ait olduğu pek anlaşılmıyor.

 

Feridun Ertaşkan: Son albümlerin hepsini burada canlı dinleme imkanımız oldu, yeni albümü dinlemek de bizim için bir ayrıcalık olacak. Cevaplar için teşekkür ederim.

 

Duncan Bellamy: Çok teşekkür ederiz. Sizin için çalmayı dört gözle bekliyoruz. Konserde hem yeni albümden hem eski bazı favori müziklerimizden oluşan bir seçki çalacağız.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 01 Kasım 2017, Çarşamba

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.