Türk izleyicisiyle ilk kez tanışan Norveçli genç caz grubu In The Country konser izlenimleri Burak Sülünbaz`dan.

Türk izleyicisiyle ilk kez tanışan Norveçli genç caz grubu In The Country konser izlenimleri Burak Sülünbaz`dan.

Geçen haftanın en dikkat çeken konserlerinden biriydi Norveçli grup In The Country`nin Salon sahnesindeki peformansları. Sevgili arkadaşımız Burak Sülünbaz ile konser öncesi yayınladığımız haberi şimdi yine Burak`ın kaleminden bu kez konser izlenimleriyle tamamlıyoruz.

In The Country, tutkuyla Kuzey Avrupa cazı içinde kendine özgü bir müziğin peşinden gidiyor.

Konser salonuna girer girmez oturacağım yeri bulmaktansa ilk önce sahneye bakmayı tercih ederim, ilk bakış, sahneyle seyircinin ilk teması özeldir. Bu kez, sahne perdesindeki projeksiyonda "In the Country" ve önünde sessizce bekleyen görkemli Steinway piyano sanki olacakların habercisiydi. Konser saati geldiğinde sessizliğin içinde ağır ağır kar yağmaya başladı. İşte, konser öncesi vaadedilen Norveç fiyortlarına yolculuk, görsel bir şölenle başlamıştı. Konser boyu kimi zaman üzeri karla kaplı tren camından Norveç köylerine yolculuk yaptık, kimi zaman karlarda yürüdük, kimi zaman da bizi izleyen gözler oldu sahnede. Belki de hiç bu kadar samimi göremeyeceğimiz türde, tamamen konsantre olmuş, biri bas diğeri davulda sonuncusu da piyano da üç oyuncu bir film setinde jest ve mimikleriyle, etkileyici film müzikleri eşliğinde salondaki izleyiciyi bir anda yakalamayı başarmıştı.

Konser, beklendiği gibi Sunset Sunrise albümlerini canlı dinlemek gibiydi. Grup, hikayelerini anlatmaya "Birch Song" ile başladı, ardından "Derrick"e geçildi, devamında yine son albümden "Stanley Park"ın geleceğini tahmin etmek hiç de zor olmadı. Üç parça kesintisiz süren performans adeta ayin gibi izleniyordu. Salona göz gezdirdiğinizde kimi izleyicinin kendini görsel şölene kaptırdığını, kiminin gözlerini kapatarak kendini müziğin kollarına bıraktığını görürdünüz. Kimse sahnedeki büyüleyici performansı alkışlarla bölecek cesaret bulamamıştı henüz kendinde. Eski günlerden bir şeyler çalma vakti geldiğinde topluluk seyirciye teşekkür edecek ve iletişimlerini Türkiye den aldıkları ve performanslarına eşlik eden bir oyuncakla güçlendireceklerdi. Çaldıkları parçanın Sounds and Sights albümünden "Slow Down"dı. Ardından son albümleri The Fluke a Whale`s Tale`in ardından yine eski çalışmalarından Losing Stones, Collecting Bones albümünden Kung Fu Boys ile yaptıkları müziğin sınırlarını genişleten, belirli bir müzik türü olarak tanımlanamayacak kadar ustaca yorumlanmış kendine özgü bir müzik olduğunu kanıtlayacaklardı. Yine eskilerden, ABC Stüdyoları`nda Şubat 2010 kaydı nefis bir DVD ile piyasaya sundukları "Can I Come Home"un ardından seyirciye teşekkürler ve son albümün isim parçası Sunset Sunrise ile kapanan konser sonunda elbette izleyici grubu hemen kulise göndermeyecek, ısrarlı alkışlarla bis`e çağıracaklardı. Biste bizi birbirine geçmiş üç parça olan "Horses", "Dez" ve son olarak Mark Knopfler`ın efsanevi "Brothers in Arms" ile konserin bende yarattığı etki ülkemizi ilk kez ziyaret eden In the Country`nin seyirci gözünde değerinin tıpkı ilk izlendiğinde anlaşılamayan, hakettiği değeri görmeyen bir filmin zamanla kült haline gelmesi ve yıllar geçse de şarap gibi yıllanarak değerinin artacağının anlaşılacağıdır. Olumsuz hiç mi birşey yoktu? Belki de olmuştur... Her detaya özellikle dikkat ettiğim halde belki de güzellikler olumsuzlukları gölgelemiştir. Sonuç olarak, hem görsel hem de duygusal olarak birgün bir yerlerde belki de yine ülkemizde izleme fırsatı olursa kaçırılmaması gereken, ölmeden önce mutlaka izlenmesi gereken konserler listemizde yer alacak bir performanstı.

Burak Sülünbaz
İç Mimar, Interior Architect

Cazkolik.com / 13 Ekim 2013, Pazar


Akbank Caz Festivali`nin gündemde yoğun baskısı var elbette ama bu arada Salon`da güçlü isimlerle yeni sezon konserlerine başladı. Ekim-Kasım aylarına dair konserleri anlatan haberimiz bu bölümde ayrıca yayında, buraya tıklayarak genel haberi okuyabilirsiniz ama okuduğunuz haber yarın akşam (8 Ekim) sahne alacak Norveç`li genç caz triosu In The Country konseriyle ilgili ve konser haberini Cazkolik okurları için arkadaşımız Burak Sülünbaz kaleme aldı.


In The Country`nin müziği metropol dinleyicisine çam ormanları kokusunu, şenlik ateşini getirecek...

Norveçli piyano üçlüsü In The Country kuruluşunun onuncu yılında 160`dan fazla konser için yirmiden fazla ülke gezerek gittikleri ülkelerde topladıkları olumlu tepkileri 2004 yılında "Best Norwegian Young Jazz Artist" ödülü ile 2012`de "Independent Music Award 2012" ödüllerine çevirmeyi başarmış genç bir topluluk. Aynı başarıların neticesi olarak Almanya`nın küresel plak sirketi ACT ile anlaştıklarında herkes bu durumu normal karşıladı. Beşinci albümü Sunset Sunrise`ı 2012 Mayıs ayında Led Zeppelin, Neil Young ve Rolling Stones`un stüdyosu olarak tanınan efsanevi Los Angeles Sunset Studio`da Grammy ödüllü Ryan Freeland tarafindan kaydedildi. In the Country`nin Sigur Ros, Radiohead, Wilco, Bach, E.S.T., Keith Jarrett, Jan Garbarek, Paul Bley, Björk, Bob Dylan, Brian Adams ve daha birçok isimden etkilenmiş müzikleri caz ve cazın dış çemberinin ötesinde çalışmalar. Besteler Solveig Slettahjell`in Antologie albümünden tanıdığımız multi-keyboardist Morten Qvenild tarafindan yapıldı. Qvenild albümde hyper-grand piano ve elektroniklerden sorumlu, sanatçıya basta Roger Arntzen ve davul, perküsyon ile vibraphoneda Pål Hausken eşlik ediyor. In the Country`nin müziğinde kimi zaman yolculuk duygusu hakim, kimi zaman Norveç`in ıssız fyordlarında sisler içinde geziyoruz, kimi zaman ayaklarımız yerden kesiliyor, kimi zaman rüzgar bedenimizi dolanarak geziniyor.

Değerli bir dostum albümü ilk dinlediğinde "müzik çarpması yaşamıştım" demişti, gerçekten, albüm playerınızda dönmeye başladığında Qvenild`in performanslarında rastladığınız teatral ve rafine icra kulaklarınızdan geçerek duygularınıza hükmetmeye başlıyor. Melodiler kalbinizde izler bırakırken bir yandan yüksek düzeyde tatmin edici müzikal zevk sağlıyor.

Morten Qvenild`in sözlerine bakılırsa Türk izleyicisi Norveç`in soğuk sularından beslenen duygusal ve görsel bir şova tanık olacak. Çam ormanları kokusunu getirecek, şenlik ateşini görecek. Bu, metropolde yaşayan bizlerin ihtiyaç duyduğu mükemmel bir terapi olacak.

Kuzey cazına doyamayanlar ve cazın alışageldik formundan uzak, dinlerken Modern Kuzey Avrupa cazının gittiği yöne tanık olmak isteyenler için 8 Ekim akşamı saat 21.30 özel bir an olacak.

Burak Sülünbaz

Cazkolik.com / 07 Ekim 2013, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

YORUMLAR

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.