O gece, Chet Faker konseri kadar Uniq İstanbul`da bulunan Volkswagen Arena`da yıldızlaştı.

O gece, Chet Faker konseri kadar Uniq İstanbul`da bulunan Volkswagen Arena`da yıldızlaştı.

O gece, Chet Faker konseri kadar Volkswagen Arena`da yıldızlaştı...

Chet Faker konseri, tıpkı geçen yılki ZAZ konseri gibi festivalin hem sosyal medyada, hem büyük basında hem de müzikseverler nezdinde en çok ilgi gören konseri olarak kayıtlarımıza geçti. Biliyorsunuz, konser ilk olarak Babylon diye planlanmıştı, ilan edilir edimez tükenen biletler ve üstüne devam eden yoğun ilgi festival yöneticilerini daha büyük bir mekan arayışına itti. Böyle bir konser Cemal Reşit Rey gibi oturmalı düzende olamayacağına göre, bir anlamda eğrisi doğrusuna denk geldi ve bir Turkmall yatırımı olan Uniq İstanbul`un Volkswagen Arena`sı hem en uygun mekan oldu hem de test edildi, onaylandı...

* * *

Yine, tıpkı geçen yılki ZAZ konseri gibi Chet Faker konserinin gerçekleştiği Cumartesi gecesi cazseverler için tam bir maratona dönmüştü. Gece, ilk olarak Akbank Sanat`la başlayan konser trafiği sonra Salon`da kaçırılmaması gereken bir Arild Andersen konserine uğramak ama geceki konsere yetişememe kaygısıyla sonunu beklemeden çıkmak zorunda kalmak derken hem gecenin finalini, hem 24. Akbank Caz Festivali`nin finalini Avusturalya`lı Nicholas James Murphy ile yaptım. Festival kapsamında Chet Faker`ın gördüğü ilgi şaşırtıcıydı... Orada, o akşam olmayanlar için ortamdan bahsetmek gerekirse temel olarak bir elektronik müzik festivali öncesi çoğunluğu genç ve üstüne basarak belirtiyorum fanatik hayranların çoğunlukta olduğu müzikseverlerden oluşan seyirciyle uzun süre unutulmayacak bir şova imza atıldı.

* * *

Murphy nam-ı diğer Chet Faker tam bir yetenek âbidesi, şova, solo elektronik performansla başladı, gitar çaldı, şarkı söyledi, izleyenleri âdetâ çılgına çevirdi. Konserde performansı birlikte izlediğim radyo programcısı ağabeyim Tuncel Gülsoy ile hem beğeni hem şaşkınlıkla izledik. Bu kadar popüler olan ve izleyiciyi bir hareketle şova dahil edebilen bir sanatçıdan nasıl oldu da bu kadar geç haberimiz oldu diye konuştuk. Tahminim o ki, çoğu yerde kendisinden elektronik yıldızı diye bahsedilmesinin bunda etkisi olmuştur. İkinci tespit, cazın sınırlarının artık çok genişlemiş olması, bu sanatçının caz başlığı altında kıtalar arasında konserler vermesini sağlarken gençleri caza ısındırması ve festivalin popüleritesini artırması açısından önemli. Tabii "Fake" Chet Baker, ismi gibi "Fake" caz yapıyor diye de nitelendirebiliriz ama açık görüşlü olmak ve performanstan keyif almakta fayda görüyorum. Konser sonrası son albümü "Built on Glass"ı edinip dinledim, ilginç seslerin aktığı bir albüm ve kesinlikle bir kez olsun dinlememiz gerekenlerden.

* * *

Benim, geceyle ilgili en büyük kazanımım ilk defa ziyaret ettiğim Volkswagen Arena`ya aşık olmam, bu boyutta, gümbür gümbür bir performansta bile muhteşem bir akustik kondisyonu olduğunu düşünüyorum. Sahne sanatları ve müzik için tasarlanmamış spor salonlarında dev konserler izlemek durumunda kalan Türk seyircisi sonunda bu boyutta bir eğlence ve kültür merkezine kavuşmuş görünüyor. Ne mutlu! Yakın bir zaman önce Buena Vista Social Club konseri gerçekleşen mekanla ilgili olumlu tepkiler alındığını öğreniyorum. Gecenin sonunda benim gibi farklı bir tat elde etme arzusuyla konsere gelmiş müzikseverler için hem Chet Faker hem de Volkswagen Arena takip edilmesi gereken iki isim olarak mutlulukla kayıtlara geçti.

Burak Sülünbaz
twitter.com/buraksulunbaz

Fotoğraf: Tunçel Gülsoy






Claudio Filippini beş yıl içinde hayatını tümden değiştirecek bir karar vereceğini söylüyor...

Claudio Filippini konseri 24. Akbank Caz Festivali`nin en sıcak konserlerinden biriydi, elbette Jamie Cullum`un dinleyicilerle kurduğu sıradışı yakınlığı saymamak kaydıyla... Konseri `sıcak bir konser` dememin sebebi Filippini`nin konser öncesi çat-pat İngilizcesiyle genel uygulamanın aksine `konser sırasında flaşlı flaşsız fotoğraf çekebilir, video çekip Youtube`a ekleyebilirsiniz, Facebook`dan, twitter`dan ekleyin, öksürün, hapşırın biz rahatsız olmayız, keyfinize bakın` diyerek izleyiciyi şaşırtması ve rahatlatmasıydı. Fırsatı kaçırmayan izleyici de gördüğüm kadarıyla epey fotoğraf ve video çekti.

Konser, renkli doğaçlamalar ve bu yıl birlikte onuncu yılını kutlayan trio`nun son dönem yayınladığı albümlerden bestelerle devam etti ve en son Coltrane`in Impressions yorumuyla sona erdi. Claudio ile konser öncesi sohbet etme şansı bulmuştum, genç bir müzisyen oluşu, doğaçlamalardaki başarısı ve besteleriyle cazda geleceği olan parlak bir müzisyen olduğunu düşünüyorum ama o ise en geç beş sene içinde şaşırtıcı bir karar vererek hayatının yönünü değiştireceğinden bahsediyor, bu durum ve cevabıyla ilgili detaylar birlikte yaptığımız farklı röportajımda saklı, onu da bugün-yarın yayına girdiğinde öğrenirsiniz. Filippini bizi tanıyor daha önce ülkemizi dört kez ziyaret etmiş ama bu kez ilk defa kendi üçlüsüyle karşımızdaydı ve heyecan doluydu. Konser bitmiş herkes dağılmış, Filippini Trio kulise geçmişti ki tatlı bir süpriz onları sahneye yeniden geri döndürdü. Bu tatlı süprizi de hemen altta sevgili Leyla Diana`nın haberinde okudunuz, eğer okumadıysanız mutlaka okuyun zira çok ilginç bir gelişme ve devamı da Cazkolik`te yayınlanacak.

Burak Sülünbaz
twitter.com/buraksulunbaz


Sahneler sürprizlerle dolu...

Festivalin son konserleri gerçekleşti. Bu sene festivalin en önemli sahnelerinden Akbank Sanat sahnesi kolay unutulmayacak bir çok konsere ev sahipliği yaptığı gibi dün akşam da kolay rastlanmayacak güzellikte bir olay yaşandı. Türkiye`de hep kötü şeyler olmuyor...

* * *

İtalyan cazının önde gelen isimlerinden piyanist Claudio Filippini triosuyla uzun süredir hazırlandığını bildiğimiz 24. Akbank Caz Festival konseriyle ilgili hem kendisiyle röportaj yaptık, bugün-yarın yayına girecek hem de röportajı yapan arkadaşımız Burak Sülünbaz ayrıca konser yazısı kaleme alacak, bu nedenle konserin ayrıntılarına bu haberde girmiyoruz ama değinmemiz gereken esas ayrıntı bu noktadan sonra başlıyor zaten.

* * *

Konser bittikten sonra yaşanan sevimli sürprizde 10`lu yaşlarında çok genç bir yetenek Akbank Sanat`ın direktörü sevgili Derya Bigalı`nın yanına giderek piyano çalmak istediğini söyledi, iznini aldı ve sahneye çıkıp kendini anons etti. Piyanonun başına oturdu ve "Görevimiz Tehlike"nin (Mission Impossible) müziğini çalmaya başladı, bunu gören grup üyeleri teker teker gelip genç müziksevere eşlik ettiler. Gerçekten görülmeye değer anlardı. Küçük müzik dostunun adı da bu arada Emre Göral. Parça bittikten sonra çalmasına izin verdiği için Derya Bigalı`yı göstererek "bu bayan izin verdiği için teşekkür ederim" dedi ve ekleyerek; "meslektaşlarıma da teşekkür ederim" diye bitirdi.

Görüyorsunuz, sahneler gerçekten sürprizlerle dolu...

* * * * *

Haberle ilgili gelişme:

Cumartesi gecesi Claudio Filippini konseri sonrası sahneye çıkan ve İtalyan müzisyenlerle kısa bir süre birlikte çalan küçük piyanist dostumuz Emre Göral`ın babasından mail geldi. Sayın Göral mailinde Leyla Diana`ya Emre`ye olan ilgisi ve haberi için teşekkür ettikten sonra şöyle yazmış; "Bizim için de sürpriz oldu, sahneye çıkmayı tümüyle kendisi planlamış, annesi yanında yoktu, ben de dışarda bekiyordum, birden "Mission Imposible"ın müziğini duyunca şüphelenip içeri girdim ve sonrası gerçekten çok keyifliydi..."

Emre, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet konservatuvarı kontrbas bölümü ikinci sınıf öğrencisi, aynı zamanda Türkiye`nin `şimdilik` en küçük kontrbasçısı. Geçen Mart, Radikal Gazetesi genç yetenekle özel bir röportaj yapıp yayınlamış (http://www.radikal.com.tr/hayat_o_en_kucuk_kontrbasci-1179893). Emre`nin babası oğlunun bayşarılarını sürdürebilmesi için bir portföy hazırlamaya çalıştıklarını ve her türlü haber ve röportaj desteğine ihtiyaç duyduklarını da ek olarak belirtiyor.

Haber: Leyla Diana
twitter.com/jazzcaffee

Cazkolik.com / 01 Kasım 2014, Cumartesi






Yenilenen Moda Sahnesi`nde izlediğimiz Yasmine Hamdan konserini fotoğraf sanatçısı Yusuf Biton`un objektifinden günlüğe aktarıyoruz.

24. Akbank Caz Festivali bu yıl, geçen yıllara göre Kadıköy yakasına biraz daha fazla konseri programına kattı. Bağdat Caddesi`nin gözde konser salonu Caddebostan Kültür Merkezi`nde iki konser izledik. Aynı şekilde, yenilenen haliyle eski yılların Moda Sineması olarak bilinen Moda merkezi artık Moda Sahnesi adıyla konser ve benzeri etkinlikler için yeniden faaliyete geçti, burada da İlhan Erşahin ve Yasmine Hamdan konserlerini izleme imkanımız oldu. Moda Sahnesi`nde 30 Ekim Perşembe gecesi konser veren Yasmine Hamdan`ı bu kez caz fotoğrafları sanatçısı sevgili Yusuf Biton fotoğraflarıyla günlüğe aktardık. Kelimelerle anlatmaya kalksak sayfalarca yazmamız gereken bir konseri Yusuf Biton`un deneyimli objektifinden bir kaç karede çok daha fazlasını hissetmek mümkün. Değerli sanatçımıza fotoğrafları için teşekkür ediyoruz.

Cazkolik.com / 30 Ekim 2014, Perşembe






Evet; Jose James sahnede Rap duruşlu bir şarkıcı ama en büyük tutkusu Ella, Billie ya da Coltrane...

Festivalin heyecanla beklediğim performanslarından Jose James geçtiğimiz akşam Babylon sahnesindeydi. Konseri heyecanla beklememin nedeni; James`in benzer müzikler yapan isimlerden farklılaştığı, ayakları daha yere basan ama her zaman `keyif garantili` müzik yapıyor olmasıydı. Kimi şarkıcıların feraseti ve derinliği kendilerini hiç yormadan, zorlamadan şarkı söylüyor gibi görünmeleridir, Jose James`i R&B`den Soul`a Blues`dan caza tarzlar arası hibrid müziğiyle her yıl ününün artışına karşıt olarak sahnede asla konsantrasyonu bozulmayan performansı çarpıcıydı. Çoğunlukla yeni albümünden parçalar dinledik. Vücut dili, mikrofon hakimiyeti, sahne kıyafetleri ve sahne tavırlarıyla açık bir Rap yıldızı duruşu var ama onun en büyük tutkusu Billy Holiday, Coltrane, Aretha Franklin olan bir caz delisi...

* * *

Müziğine konsantre olan bir dinleyici kitlesi olduğunu parçalarına hep bir ağızdan edilen eşlikten kolayca anladığımız James, benim gibi onu daha önce canlı izlememiş, albümlerinden tanıyanların beklentilerinin çok üstünde bir performansla neden Blue Note gibi caz nosyonlu bir müzik firmasıyla çalıştığının da kanıtıydı. Konser öncesi röportajımızda; "size fantastik bir grup getiriyorum" demişti, hakikaten haklıymış, tek vücut bir grup izledik ve konserin büyük bölümünde oldukca yogun bir müzik dinledik. Konserin takdir toplayan anları James`in sahnede Cumhuriyet Bayramı`mızı kutlamaktan dolayı onur duyduğunu söylemesi ve R&B den Blues`a Reggae`den Gospel`e her tarzın hakkını teslim etmesiydi. Konserin alkış alan anlarından bahserken birlikte çalıştığı yetenekli müzisyenlerin bir kere daha hakkını teslim etmek isterim.

* * *

Bir dahaki sefere eğer Jose James`i sahnede görme şansı bulabilirseniz elinize içkinizi alın, "bu adam caz müzisyeni mi?" tarzı ön yargılarınızı konser boyunca kapalı konuma getirin ve sahnedeki müziğin keyfini çıkarın, pişman olmayacaksınız.

Burak Sülünbaz
twitter.com/buraksulunbaz


Fantastik ve tutkulu soloların doğaçlama groove cazın eriyerek aktığı 4 keman `string quartet` ZAPP4 sahnede yüksek enerjili, patlamalı müziğiyle sıradışı `cover`lar üretiyor. Hollandalı`nın etkili günlük gazetesi NRC Handelsblad`ın `Hollanda`nın en sıkı keman dörtlüsü` dediği ZAPP4 Oene Van Geel, Jasper le Clercq, Emile Visser ve Jeffrey Bruinsma isimli 4 keman sanatçısı tarafından kurulmuş. Bir eleştirmenin `uzakta sandığınız geleceği bugüne getiren adamlar` dediği topluluk müziklerini icra ettiklerinde Sparta`lı savaşçılar gibi sert ve geçit vermeyen müzikler seslendiriyor.

* * *

Grubun bir diğer özelliği ise Radiohead müzikleri üzerine yaptıkları 4 keman yorumlar. Dün gece de bu müziklerden bir konser izledik ve sarsıldık. Titredik ama hala kendimize gelemedik... Akbank Caz Festival konserinden sonra çok önem verdikleri bir proje olan ZAPP4 & Marc Ribot için November Music festivalinde çalacak dörtlü 2015`ilk beş ayında şimdiden onbeşin üzerinde konser bağlantısını yapmış görünüyor.

Konser fotoğrafları için sevgili Leyla Diana`ya teşekkürlerimizle.

Cazkolik.com / 28 Ekim 2014, Salı






Kudsi Erguner, Michael Wollny ve Hamdi Akatay`ın "Nefes" projesinin konser ve konser sonrası izlenimleri, izleyicinin bilmediği notlar arkadaşımız Burak Sülünbaz`ın gözlemleriyle yayında.

Festivalin sürprizlere en açık performansı şüphesiz Ney`in dünyada en tanınan sanatçılarından Kudsi Ergüner`in perküsyonda Hamdi Akatay ve son dönemde Alman ACT firmasının "altın çocuğu" kabul edilen Michael Wollny`nin birlikte gerçekleştirdikleri performanstı. Bektaşi nefesi, Hüseyin Sebilci Efendi`nin tasavvuf eserlerinden bir bölüm, mevlevi ferah feza makamı yazılmış bir eserin yanında tasavvuf eserleriyle ilgisi olmamasına rağmen Nazım Hikmet`in anısına yazdığı `Şair Cenazesi` isimli gibi birçok güzel eser birlikte hayata geçirildi ve bu repertuvar ilk kez seslendirildi. Bazen farklı tatlar biraraya getirildiğinde nasıl keyifli bir lezzet ortaya çıkarsa ya da farklı jenarasyonların zaman zaman belki bir baba-oğul gibi bir araya gelip başardıklarına şahit olduğumuzda nasıl bir haz yaşanırsa öyle bir haz içindeydim performansı izlerken. Tabii bu his kişiden kişiye değişebilir, öyle ki, müzisyenler arasında uyum olmadığını düşünen de olabilir ama hiç kirlenmemiş, rafine tasavvuf müziğinin `dünya müziği` başlığı altında veya caz potasında eriterek müzik dünyamıza kattığı bir proje olarak algılanabilir bir performans olduğu kesindi.

* * *

Konser sonrası Ergüner ve Wollny`nin yanına tebrik için gittiğimde Wollny`nin konserin hemen sonrası aldığı bir arkadaşının ani vefat haberiyle sarsılmış haliyle karşılaştım. Geçirdiği sarsıntının ardından kısa bir süre sonra kendini toparladığında bu projeden biraz bahsedebildi. Birlikte sahnede üçüncü kere bulunuyorlardı. İlki Jazzahead performansları, ikincisi Köln`de küçük bir kilisede, üçüncüsü ise akşam Akbank Festival`de gerçekleşmiş. Wollny`e göre kendisi bu projede  misafir daha ziyade davetli, onları izliyor ve uyum sağlamaya çalışıyor, bu güzel paylaşımı geliştirmeye, projeye kendini katmaya çalışıyor.

* * *

Michael Wollny daha önce Esbjörn Svensson anısına düzenlenen E.S.T Symphony ile konuk olmuştu daha önce İstanbul Festivali`ne. Bir daha ki sefere kendi triosuyla İstanbul`a konuk olma arzusundan bahsediyor.

* * *

Akbank Caz Festival yurt dışından davet edilen dev isimlerle göz doldururken bizim değerlerimizi misafir bir müzisyen eşliğinde yeniden yorumlayan Nefes projesiyle geniş bir müziksever kitlesine ulaşmasına ev sahipliği yapıyor.

Burak Sülünbaz
twitter.com/buraksulunbaz


Cumartesi günleri festivalin en yoğun günleri... En az dört konser ve gündüz saatlerinden başlayarak gelen farklı ve renkli etkinlikler. Tam bir festival günü oldu...

Cemal Reşit Rey`de çift konserli maratonun ilk ayağında Kudsi Erguner & Michael Wolnny & Hamdi Akatay`ın "Nefes" konserini izledik. Festival programında bu konseri ilk duyduğumuz andan itibaren bir kaç sebepten dolayı en merak ettiklerimizin arasındaydı. Birincisi Kudsi Erguner gibi Mevlevi & Bektaşı bir neyzenin Michael Wolnny gibi çok genç ve sıradışı yetenekli klasik eğitimli bir caz piyanistiyle birlikte nasıl bir müziğe imza atacaklarını, ikincisi Hamdi Akatay`ın perküsif tercihlerini ve ilk akla geldiği anda izlenim olarak cazla çok iyi uyum sağlayacağı düşünülse dahi aslen çok zor bir enstrüman olan NEY`in bize söyleyeceklerini...

Gerçekçi olalım...

Beste icralarında kesişen iki dünyanın birleşim yerindeki müziği gayet temiz hissedebiliyorsunuz ama doğaçlamalarda aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ney, öyle baskın bir enstrüman ki, araftan seslenen ve dünyevî olmayan bu enstrüman hayli dünyevî olan piyano ve perküsyon arasında sıkışmışlık duygusu yaratıyor. Kimi zaman, ney`in sessizce kenara çekildiği anlar diğer ikilinin hemen vitesi artırdığını söyleyelim. Müziğin doğal akışı hızlanıp tempo damarda akan kan hızına ulaşabiliyor, izleyici soluk almaya başlıyordu. Ney`in solistliği geri aldığı anlarda ise piyano ve perküsyonun açık kapı bulması hemen zorlaşıyordu. Tabii, bu dediklerimiz doğaçlama anları için geçerli. Besteler öyle değil. Bestelerde enstrüman üçgeninin çıpası bol oluyor, biri olmasa diğerine tutunup akışa katılabiliyorsunuz. Velhasıl, her yönüyle ilginç bir deneyim oldu.


Gelelim gecenin alkışına:

Cumartesi gecesi için alkışımız son bir kaç yıldır cazseverlere yaklaşık 4 saat kadar kesintisiz konser izleme imkanı sunan maraton konserler için. Genellikle Cumartesi-Pazar`a denk getirilen bu konserler akşam 18:00`de başlayıp, 22:00 ve daha ötesi saatlerde sona eriyor ki keyfine doyum olmuyor!


Cazkolik.com / 26 Ekim 2014, Pazar






Cazda fabrika ayarlarına geri dönüş...

İlk gün hızlı başlayan 24. Akbank Caz Festivali haftasonuna temposunu artırarak giriyor. Dün gece festival kapsamında ilk gece gibi üç farklı etkinlik vardı. Etkinlik derken gece gerçekleşen konserleri kastediyoruz, yoksa, gündüz Cem Tuncer, Ercüment Korkut ve Ediz Hafızoğlu`nun yürüttüğü ve bizce çok önemli bir proje olan "Liselerde Caz" başlı başına bir yazı konusu. Ayrıca ele almak üzere şimdilik yine konserlere dönelim.

* * *

Kuşkusuz gecenin en merak edilen konseri Christian McBride Trio konseri idi. Biletleri önceden tükenen konserin izleyicisi de moralli ve heyecanlıydı. Konserin ilk dakikalarından itibaren tüm salon müziğe ısınmıştık bile. Bunda, neredeyse dinleyicilerin tamamının sahnede ne dinleyeceklerine dair önceden fikir sahibi olmalarının etkisi önemliydi. Dün gece, tüm salon olarak lüzumsuz ara sıcakları geçip doğrudan yemeğe başlamayı tercih ettik, bu da aslında müzisyenlere olumlu etki yaptı. İletişim hızlı, sıcak ve içtendi...

Fabrika ayarlarına geri dönüş...

Bu tabir kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz anlamda kullanılabilir ama burada kesinikle olumlu tarafını kastediyoruz. Bu satırların yazarı olarak açık söyliyim, bu resetlemenin baş sorumlusu ise ne Christian McBride, ne davulcu Ulysees Owen`dı... 25 yaşındaki genç piyanist Christian Sands`den başkası değildi. Cazla yoğun olarak içiçe iseniz, yeni albümleri dinleyip, genç müzisyenleri ve yeni işleri takip ediyorsanız eğer o yoğunluğun içinde bir ara yolunuzu kaybeder gibi olursunuz, isimler, albümler, yüzler, sesler içiçe geçmeye başlar. Avrupa cazı, dünya müziği, yeni eğilimler, şudur budur derken ya coşkudan patlarsınız ya da şirazeniz kayar. İşte bu gibi durumlarda sizi yeniden caz dediğimiz müziğin aslında ne olduğunu en baştan hatırlatan konserlere ihtiyacınız vardır. Dün, işte o konserlerden birini yaşadık. Aslında dinleyiciyi bu kadar mutlu eden belki de bu duygu oldu. Bir yorum!

Caz, aslında swing`tir!

Ne öğrendik?

Cazda eğer müesses nizam varsa bu Art Tatum & Oscar Peterson tarzı swing piyanonun her nesilde kendine yeni ve iyi piyanistler çıkaracağı ve ana akım olduğu gerçeğidir. Bir gerçek daha var, bu müzikte aslında iki duygu var; ilki `evsahibi` duygusu, ikincisi `misafir` duygusu. Gelin malumu ilan edelim, bu müziğin ev sahibi Afro-Amerikalı siyah müzisyenlerdir. Nokta. Geri kalan herkes misafirdir. Bunu üç yıl önce, Beyoğlu`ndaki eski Ghetto`nun bodrum katında sahne sırasını beklerken Archie Shepp bizzat kendi bize söylemişti.

Christian Sands`in sağ eli ölümcül bir silah olabilir...

Christian McBride`ın `velvet` bası, Ulysees Owen`ın (mesela bir önceki gece Babylon`da Ambrose Akinmusire beşlisinde izlediğimiz Justin Brown`a göre çok daha elastik ve likit) nefes kesen performansı ve Sands`in (hele konserde tam arkasına denk gelen bir yerde oturduğumuz için) soloya kalktığındaki sağ eli allah muhafaza...

Her festivalde dün geceki gibi konserler olmalı, arada bir fabrika ayarlarına geri dönüp pusulamızı kontrol etmemizde fayda var. Caz dediğimiz müzik aslında dün gece dinlediğimiz müzikti. Evsahibi de bu üç harika müzisyendi...

Cazkolik.com / 25 Ekim 2014, Cumartesi


Sarp Maden`den gitarın kulvar derinliği...

Festival programında Sarp Maden konserinin `solo` performans olduğunu gördüğümüzde açıkçası merak ettik. Caz gitarın usta ismi acaba bize nasıl bir sürpriz hazırlıyordu! Belki kimi dinleyiciler için şaşırtıcı gelmiş olabilir ama daha konserin başında kendi ağzından tümüyle doğaçlama bir performans olacağını ve açıkçası kendisi de ortaya ne çıkacağını bilmediğini söylediğinde, işte, festival için doğru bir konser konsepti diye içimizden geçti. Gitarda solo konser çok zordur. Bırakın bir saati, onbeş dakika bile geçmez. Bu durumu ya klasik müzik gitaristleri sürdürebilir ya da [bazı] flamenko ustaları. Sarp Maden bir saati aşkın süre içinde o an çaldığı ve çalarken kaydettiği müziklerin üzerine yeniden çalmasıyla olsun, bilgisayarından yüklediği efektleri müziğine dahil etmesiyle olsun, bir önceki müzikle şimdiki ve bir sonrakini aynı düzlemde buluşturması başlı başına ilginç bir deneyim oldu. Festivaller böylesi konserler için mükemmel ortamlardır.

Fotoğraf: Leyla Diana Gücük


İzleyemediğimiz Mario Biondi...

Festival Günlüğü açısından dün gecenin ve festivalin ilk konser kaybı Mario Biondi konseri oldu. Aslında McBride konser bitimi saatiyle Harbiye / Tünel arası katedilmeyecek yol değildi, yetişilebilirdi ama McBride Trio konseri sonrası dostlarla ayaküstünde konserin coşkusunu yaşamaya devam edip bir de uzun süredir görmediğimiz arkadaşlarımızla sarılıp kucaklaşınca Biondi konseri kaçmış oldu. Sağlık olsun diyoruz ama burada hiç değilse en sevilen şarkılarından olan "This is What You Are"ın videosunu paylaşıyoruz.


Gelelim gecenin alkışı bölümüne:

Dün gece alkışı hak eden iki şey vardı; ilki Cemal Reşit Rey konser salonunun kendisi, cazseverler için bir vâhâ olan salon aynı zamanda şehrin akustiği en iyi salonu. Bunu, konserde bizzat Christian McBride söyledi diye söylemiyoruz, zaten nicedir aramızda değindiğimiz konudur.

İkincisi ise, festivalin afişi... Caz festivalleri afişleriyle kaimdir aslında ama nedense son yıllarda afiş tasarımları hem dünyada hem bizde ihmal ediliyor (İzmir Caz Festivali iKSEV hariç). Dün gece sahnenin arkasında hem afişi hem zemindeki kırmızının tonunu görünce yakışmış dedik! Alkış...


Cazkolik.com / 25 Ekim 2014, Cumartesi






Leszek Mozdzer konser izlenimlerine bir muammayı çözerek başlayalım;

Bu adamın ismi nasıl söyleniyor?

Öyle ya, Polonyalıların kullandığı Hint-Avrupa dilleri ailesinin Slavik dili olan Lehçe, Türkçe’den çok farklı. Sorunun cevabı Akbank Sanat’ın anonsundaydı; “Lejieek Moojer”.

Zaten bizzat Leszek`in kendi de ismini söylerken bizim için ne kadar zor bir telaffuz olduğunu biliyor olsa gerek ki ç’yi ş’yi vurgulayarak espriyle geçiştiriyor. Bu detaydan bahsetmemin sebebei Mozdzer’in konserin başından itibaren Polonya’nın küçük ve güzel bir ülke oluşundan, Lehçenin dil kullanımında gündelik hayatında karşılaştığı sorunlardan söz ediyor olmasıydı. Hatta Komeda’nın gerçek ismini değiştirmeyi tercih etmesinden bahsetmesiydi. Komeda demişken, performansını dinlediğinizde Mozdzer’in Komeda’dan ne kadar etkilendiğini anlıyosunuz (meraklısı ACT firmasından çıkan ve ülkemizde de bulunabilen "Komeda" isimli albümü edinebilir).

Performans, doğaçlama hissi veren ama aralara özenle serpiştirilmiş “She Said She Was A Painter", "Incognitor", "Sleep Safe and Warm", "The Law and The Fist", "Polska", "Suffering” gibi parçalardan alınan bölümler konserin omurgasını oluşturuyordu.

* * *

Konserin en dikkat çekici yönü daha önce Akbank Sanat dinleyicisinin yine bu salonda Helge Lien, Colin Vallon gibi piyanistlerin piyano tellerine muhtelif objelerle müdahale ederek sesi yayma ve değiştirme denemelerini bu kez Mozdzer`in bir üst kademeye taşıyarak performansını özenle kurguladığı anlardı. Cam bardak, ahşap kutu, havlu gibi farklı nesneleri kimi zaman belirli bir sırayla tellere koyup alarak, kimi zaman adeta fırlatırcasına piyanonun tellerine bırakarak özgür doğaçlamanın sınırlarını zorlamasıydı. Avrupa cazının önemli esin kaynaklarından Rus besteci ve piyanist Prokofiev, Leszek Mozdzer’i de oldukça etkilemiş biridir. Konserde sağ ve sol el kordinasyonu, hızı, akışkanlığı yanında icra esnasında notalarla espri yapma kabiliyeti ayakta alkış aldı.

* * *

Bu müthiş yetenek acaba nasıl biridir diye düşünüyorsanız, yakın arkadaşı Finli piyanist Iiro Rantala’nın gözlemine göre oldukça sessiz hatta belki de çekingen biri olmasına rağmen eğer kısa bir süre sohbet etme imkanı bulursanız inanılmaz donanımlı ve sıcakkanlı bir insan. Bunu, ayaküstü de olsa kısa bir süre sohbet etme şansı yakaladığınızda hemen hissediyorsunuz. Bis`te bir solukta icra ettiği Bach’tan bir Busoni düzenlemesinin ardından yoğun alkışla tamamlanan konserinin tadı damağımızda kalırken dinlediği müzikten tatmin olmuş dinleyicinin pozitif enerjisini depolamış olarak Leszek Mozdzer’le festivale özel yeni bir röportaj daha gerçekleştirdiğimi ve yakında Cazkolik`te olacağının müjdesini vermek isterim.

Burak Sülünbaz
twitter.com/buraksulunbaz

Cazkolik.com / 24 Ekim 2014, Cuma


23 Ekim 2014, Perşembe

Festival, China Moses`ın neşeli, esprili ve sımsıcak `stand-up jazz` şovu ile başladı...

Yeni bir festival günlüğünden daha merhaba... 24. Akbank Caz Festivali dün gece ilk konserleriyle başladı. Yaklaşık on gün boyunca kimi zaman günde iki, üç konser izleyerek `Şehrin Caz Hali`nin keyfini umarız tüm cazseverler birlikte yaşayacağız. Böyle günlerde İstanbul trafiği bile daha katlanılır oluyor, sebebi elbette o trafik sıkıntısının sonunda bir caz konseri izleyecek olmanın zevki.

* * *

Festival dün başladı ama aslında bir gün önce, yani Çarşamba gecesi Emirgan Sabancı Müzesi`nde bulunan The Seed`de sayın Suzan Sabancı Dinçer`in ev sahipliğinde düzenlenen özel festival gecesinde sahne alan China Moses ile başladı demek daha doğru olacak. Moses bu özel konserin ardından dün de festivalin ilk biletli konserini yine aynı mekanda verdi. Dün akşamüstü Moses`ın konseri öncesinde sevgili arkadaşımız Cenk Erdem, Moses`la telefon üzerinden bir röportaj gerçekleştirdi, röportaj kısa süre içinde Cazkolik`te yayında olacak ama Cenk`le röportaj sonrası sohbetimizde Moses`la telefonla konuşarak dahi birlikte nasıl sıcak bir enerji yakaladıklarını keyifle anlatıyordu.

Moses konseri için The Seed özel bir mekan düzenlemesi yapmış. Hem gecenin havasına, hem Moses`ın tarzına ve hem konser için gelen izleyici profiline bakarsanız kesinlikle harika bir fikir olmuş! Moses sahnede şarkısını söyleyip giden bir kadın değil, bilakis, tersine izleyiciyle çok sıcak bir diyalog kuran, esprileri ardı ardına patlatan, elinde kadehi, şerefe kaldıran ve ardından şarkılar söyleyen bir `stand-up jazz` tarzına sahip. En azından bu iki gece öyleydi. Bu durumu kelimelerle anlatabilmek öyle kolay değil, bu nedenle biz de bir China Moses The Seed fotoromanı hazırlayalım dedik ve sevgili arkadaşımız Leyla Diana`nın geceyi çok güzel yansıtan resimlerini bir araya getirdik. Cümleler değil fotoğraflar anlatsın...

China Moses konser resimleri için sevgili Leyla Diana`ya teşekkürlerimizle...


Festival dün gece üç farklı konserle ve hızlı başladı... Aynı süratte bir haftasonuna hazır olun ama gelin önce dün gecenin notlarına devam edelim...

Leszek Mozdzer`den `solo virtuoso`...

Gecenin ve festivalin ikinci konseri Akbank Sanat sahnesinde izlediğimiz Leszek Mozdzer konseriydi. Bu konserle ilgili izlenimleri yine günlüğün içinde arkadaşımız Burak Sülünbaz`ın kaleminden okuyacağınız için bir kaç not ekleyerek devam edelim... Leszek Mozdzer konserinden çıkıp Babylon`daki Ambrose Akinmusire konserine gelen herkes Leszek`in konserinin güzelliğini anlata anlata bitiremiyordu. Tevekkeli, bir önceki İstanbul trio konseri tadı damağımızda kalmıştı, dün gece bu kez sahnede solo konserdeydi. Leszek ile İstanbullu cazseverin ortak duygusu oluştu. Avrupa cazının bu önemli ismini umarız daha uzun yıllar büyük bir zevkle izlemeye devam edeceğiz.


Festivalin ilk gecesinin finalini Babylon`da Ambrose Akinmusire konseriyle yaptık...

Ambrose konseriyle ilgili çok notumuz var ama nasıl sıralayalım bilemedik... Neyse, işin bir ucundan başlamakta fayda var. Ambrose Akinmusire neslinin ürettiği cazın farklı bir çekiciliği var, şöyle ki; sahnedeki beşlinin tamamı aynı seviyede müzisyenler. Bu aslında hiç kolay bir birliktelik değil. Günümüz cazında müzisyenlerin virtüözite seviyeleri hayli yüksek. Daha konser başladı, Ambrose`un tınısını anlamaya çalışırken Walter Smith`in tenoru bir anda dinleyiciyi uyardı. Farkettik ki beşlinin hiçbiri bir adım önde ya da geride durmuyor. Son yıllarda New York cazının getirdiği böyle bir özellik var, sahnede izlediğiniz müzisyenlerin kolektivitesi mükemmel, müzik olarak aldığınız sonuç da öyle ama müzikten aldığınız tat kesinlikle virtüöz sololar, doğaçlamadaki etkileşimlerin kusursuzluğa yakın hissi ve birlikte çalma sinerjisinin ortak bireysel ifadeye yaptığı güçlü vurgular. Aslında cazı diğer tüm müzik türlerinden ayıran şey de bu değil mi zaten...

Bir tenor olarak Walter Smith ondan önceki ustaların övgülerini çoktan almış bir isim. Örneğin Jimmy Heath gibi bir usta Smith için Dizzy Gillespie`nin ona söylediği bir sözü hatırlatarak övüyor; "Caz müzisyeninin bir ayağı geçmişte, diğer ayağı gelecekte olmalı." Heath bu tanımın Smith için çok uygun olduğunu söylüyor.

"Fresh Sound New Talent" serisinin 28 yaşındaki genç piyanisti Sam Harris tıpkı Walter Smith gibi bu yıl albümünü yayınlamış. Dallas doğumlu piyanist Ambrose`un birlikte en çalmayı tercih ettiği isimlerin başında geliyor.

Dün gece konserin bulmacası Hintli basçı Harish Raghavan`ı daha önce İstanbul`da kiminle izlemiştik idi ama sıkıntıdan kaşınmalar basmasına rağmen hala bulabilmiş değiliz, bilen varsa sevabına bildirsin. Bir yerde hatırlamamak normal, bu başarılı isimler o kadar çok farklı isimlerle çalıyorlar ki, takip etmek mümkün değil.

Konserin bir başka ismi ise davulcu Justin Brown`ın çalış tarzı dikkatimizi hemen çekmişti. Başka izleyiciler de farketmiş olmalı, Brown`ın sanki omzuyla çenesi arasına sıkıştırdığı cep telefonuyla konuşurken bir yandan çalıyormuş görüntüsü veren duruşu o şekilde o sesler nasıl çıkıyor dedirtti...

* * *

Festival hızlı başladı... Günlük de öyle... Her festival günü ve gecesinin ardından ertesi sabah güne ve konserlere dair izlenimler ve notlarda buluşmak üzere...


Gecenin alkışı: Bu kez günlüğe gecenin alkışı diye yeni bir şey koyalım dedik ve izlediğimiz konserlerde özel bir alkışa değer her ne varsa duyuralım istedik.

Festivalin ilk gecesi 1 değil 2 alkışı birden hakediyor. Birinci alkış Babylon`a. Konser öncesi masalarda ve elden dağıttıkları `konserde sessizlik` politikası her tür alkışı hakediyor.

Diğer alkış ise The Seed`e. Konseri mekanla bütünleştiren özel salon düzenlemesi son yıllarda gördüğümüz en başarılı işlerden biriydi. Kesinlikle alkış...


Cazkolik.com / 24 Ekim 2014, Cuma

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.