Son kale fethedildi mi, son kale düştü mü?

Son kale fethedildi mi, son kale düştü mü?

Hafta ortası müzik dünyasının gündemine bomba gibi bir haber düştü, müziğin dev firması, bir eleştirmenin tabiriyle `kaydedilmiş müziğin belirleyici ses dünyası` ECM`in uzun süren direnci kırılmış ve firma kataloglarını dijital dinleme istasyonlarına açmaya karar vermişti. Belki ilk etapta katalogun tümü değil ama önemli sanatçılara ait önemli albümler iTunes`dan Spotify`a tüm uygulamalarda yerini hızla almıştı. Firma, yaptığı basın açıklamasında başta YouTube olmak üzere yapılan izinsiz/yetkisiz paylaşımların eser haklarına verdiği zararın önlenememesinin altını çizmişti. Her saat, her gün zarar demekti. Bu konu yeni değil, Cazkolik`te birkaç kez değindik, bildiğimiz kadarıyla, bu kadar büyük kataloğu olup da dijital dinlemeye açmamış tek büyük firmaydı ECM. Bir yerde, suyun akışı bu yöndeydi, olması gerekiyordu. Firma, bu platformlara karşı olmaktan ziyade haklı olarak dinlemelerden alınan payın düşüklüğünden şikayetçiydi. Bu konuda, bildiğimiz kadarıyla Universal üzerinden bir anlaşma yapıldı, anlaşmaya, şikayet ettikeri konularda iyileşme yaparak mı vardılar yoksa varolan ücretlere uymak zorunda mı kaldılar bunu bilmiyoruz, umarız dilediklerini almışlardır.

 

Tabii, bu önemli olaya iki şekilde bakmak mümkün; Son kale fethedildi mi, yoksa son kale düştü mü?

 

Bu haberle ilgili batıda sadece müzikle ilgili basında değil, büyük basında da önemli yazılar ve haberler çıktı, galiba bir tek bizim basın konuyu önemsemedi, meraklısı nasılsa öğreniyor, bir örnek olsun, 17 kasımda Twitter üzerinden yaptığımız paylaşım yaklaşık 40 binin üzerinde görüntülendi.

 

Basının bir kısmı konuyu "son kale düştü", bir kısmı "fethedildi" açısıyla verdi. Firma adının açılımı "Çağdaş Müzik Yayını" (Edition of Contemporary Music) olan ECM kökeninde kendisi de bir caz müzisyeni olan Manfred Eicher tarafından 1969 yılında kurulmuştu ve yayınladığı ilk albüm piyanist Mal Waldron`un bir trio çalışmasıydı. ECM, caz merkezli görünse de modern klasik müziği de içeren çağdaş müzik merkezli bir yayıncılık yaptı baştan beri. Yayınladığı albümler arasında yüzyılı etkileyen, örneğin Keith Jarrett`ın "Köln Konseri", Arvo Part`ın "Tabula Rasa", Steve Reich`ın "Music for 18 Musicians" gibi çığır açan başyapıtlar vardı. Yani, ECM, firma olarak bulunduğu yelpazenin genişliğini cazı da kapsayacak şekilde ortaçağdan 21. yüzyıla kadar genişletmiş bir firma oldu.

 

Manfred Eicher`in belki üstünde fazla durulmayan, konuyu ekonomik göstergelere hapseden açıklamaların ardında bir meramı daha vardı. Eicher, yaptığı kayıtlardaki ses kalitesinin hep canlıya yakın seviyede olmasıyla ünlü bir markaydı, bu şekil dinlemelerin kaydedilen müziğe haksızlık olduğunu düşünüyordu, bu konuda Tidal gibi platformlar ortalamadan daha yüksek kaliteli dinleme vaadetse de onu huzura kavuşturacak bir çözümün olduğunu sanmıyoruz ve bu konu azımsanacak bir konu değil. Geçen hafta hep dinlediğim bir CD`yi bir radyo programı vesilesiyle bulunduğum stüdyoda üstün cihazlarla dinleyince `ben bu sesleri bu albümde daha önce duymamıştım` demiştim kendi kendime. Konuyu bu şekilde düşününce, vasatın üstünlüğüne teslim olduğumuzu daha iyi anladım. Bu yüzden, önerim, tamam, dijital plaftformlardan dinleyeceğiz, bu kaçılacak bir gerçeklik değil, ama gerçekten albümlerin orijinallerini de [en azından sevdiklerimizin] alıp saklamalı, inanın çok farkediyor, sevmediğiniz bir albümü sevdirir hale getiriyor, içtenlikle söylüyorum, buna kesinlikle inanın.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 18 Kasım 2017, Cumartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.