Lars Danielsson: Her konser kayalıklardan atlamak gibidir

Lars Danielsson: Her konser kayalıklardan atlamak gibidir

Burak Sülünbaz: Müziğini dinlerken her zaman bizi yükseltmek, duygulandırmak ya da etkilemek üzere tasarlandığını düşünürüm. Müziğini bizi etkilemek yada ilham vermek üzere mi tasarlarsın? Müzik yaratım sürecinden bahseder misin?

 

Lars Danielsson: Müzik bestelerken genelde yaşayan ve özel bir melodi arayışında olurum. Aradığım şey aslında güzel bir melodidir. Bir orkestrayla çalışırken onlara kendilerinden bir şeyler katabilecekleri ve geliştirebilecekleri bir materyal vermeye çalışırım.

 

Besteler piyanoda

 

Burak Sülünbaz: Peki bu besteler daha çok hangi mekanlarda ortaya çıkar? Yolda mı, evinde mi, stüdyoda mı?

 

Lars Danielsson: Genellikle yüzde 80 diyebileceğim bir oranda piyano başında beste yaparım. Çoğunlukla gitarda da besteler yapıyorum. Beste yaparken piyano ve gitarı çok kullanıyorum. Doğaçlamalarla yola çıkarım piyano başına otururum. Parçalarımın çoğu bas için değil piyano için bestelenmiş eserlerdir.

 

 

Benimle çalışacak piyanist bulması zor?

 

Burak Sülünbaz: Bu beni aklımdaki diğer bir soruya yönlendirdi. Piyano odaklı bir yaklaşımın var. Piyanistleri çok önemsediğini biliyoruz. Leszek Mozdzer olsun Tigran Hamasyan olsun bilindik isimler Grigory Privat çok yetenekli ama çalıştığın isimlere göre daha az bilindik bir piyanist. Onunla nasıl tanıştınız? Nasıl bir müzisyendir?

 

Lars Danielsson: Kendisiyle menajerim Rene Hess aracılığıyla tanıştım. İsmini daha önce duymamıştım. İnternette biraz dinledim ve çok sevdim. Benim için birlikte çalışacak piyanist bulmak zordur. Çünkü klasik müzikten ilham alarak yaratılan ama cazın doğasında olan doğaçlamaya da alan açan bir müziğim var. İkisi hakkında da fikri olan bir müzisyen olmalı. Benim müziğim Gregory’nin icrası tam bir biçilmiş kaftan. Çünkü bestelerime saygı gösterirken doğaçlamalarıyla da bestenin gelişmesine çok katkı sağlıyor. Çalışında en sevdiğim şeylerden biriyse içinde bolca sevgi barındırması.

 

Müziğimde rock seviyorum

 

Burak Sülünbaz: Yakın zamanda PSM Caz Festivali’nde izlediğimiz performasında bolca rock öğeleri  vardı.

 

Lars Danielsson: Sevdiğim tarz böyle. Ben çocukken çok fazla rock müzik dinlerdim ve müziğime rock öğeleri eklemeyi de çok seviyorum.

 

 

Burak Sülünbaz ile beraber

 

Son günlerde ne çalışıyor?

 

Burak Sülünbaz: Peki son günlerde neler dinliyorsun? Yolda kulaklığında yada ailenle evinde?

 

Lars Danielsson: Klasik müziği çok seviyorum. Son günlerde Joseph Maurice Ravel’in kompozisyonları üzerine çalışıyorum. Stravinksy besteleriyle ilişkilerini araştırıyorum. Çünkü Senfoni Orkestraları için de müzikler besteliyorum. Yeni bir bakış açısı yaratmaya çalışıyorum. Neler yapıldığını anlamalı ve içerisine yeni müzikler eklemeliyim.

 

Burak Sülünbaz: Müziğini dijital kaynaklarda mı fiziksel kaynaklarda mı dinlemeyi tercih edersin.

 

Lars Danielsson: Bilgisayarda dinliyorum ve ayrıca çok geniş bir plak arşivim var. Kopenhag’taki evim henüz yapım aşamasında ama İsveç’teki evimde çok gelişmiş bir sistemim ve çok sayıda plağım var.

 

 

Malcolm Gladwell

 

Etkilendiği yazar?

 

Burak Sülünbaz: Eselerinden etkinlediğin bir yazar ya da şair var mı?

 

Lars Danielsson: Kızkardeşim bu soruyu duysaydı bu soruyu çok severdi çünkü bilirdi ki ben bir kitap kurdu değilimdir. Sevdiğim bir yazar var son günlerde okuduğum. Amerikalı yazar Malcolm Gladwell özellikle David ve Goliath kitabını çok sevmiştim.

 

Kilise müziğinin etkisi

 

Burak Sülünbaz: Kitaplardan ve edebiyattan çok etkilendiğin başka şeyler vardır belki de…

 

Lars Danielsson: Çocukluğum kliselerde ilahiler dinleyerek geçti. Benim müziğim daha çok klise müziğinden geliyor sanırım.

 

 

İlham oturup bekleyerek gelmez

 

Burak Sülünbaz: Yaratıcılık krizi yaşadığın anlar olur mu? Her şeyden kaçıp saklanmayı düşündüğün zamanlar var mıdır?

 

Lars Danielsson: Günde 5-6 defa yaşarım bu hissi. Bu his her zaman içimde çünkü üzerimde üretmem için bir baskı var. Bestelemek zorundayım. Bu aralar bir çello ve orkestra konseri besteliyorum. Büyük bir proje. Bu oturup ilham gelmesini bekleyeceğiniz tüden bir çalışma temposunu kaldıramaz. Ben uyanır direk piyano başına gider 1 saat doğaçlarım ve sonrasında bişeyler belirmeye başlar. 

 

Basçı ama piyano bildiği en iyi enstrüman

 

Burak Sülünbaz: Bu durumda şöyle diyebiliriz sanırım. Piyano senin yaratıcılık krizinden kaçıp saklandığın kendini güvende hissettiğin sığınağın diyebiliriz.

 

Lars Danielsson: Kesinlikle doğru. Çünkü piyano en iyi bildiğim enstrüman. Piyano ve gitarla başladım müzik hayatıma.

 

Her konser kayalıklardan atlamak gibidir

 

Burak Sülünbaz: Bunca yıldır müziğini takip ediyorum, dinleyiciliğim sırasında pek çok sefer farklı şehirlerde konserlerini izledim. Her seferinde yine etkileneceğimi biliyordum. Müziğinin her zaman memnuniyet garantili olduğunu düşündüm.

 

Lars Danielsson: Çok teşekkürler. Her seferinde memnun edebiliyorsam ne mutlu. Ama bir şey var. Bu asla bir rutin değil. Sahneye her çıktığımda kayalıklardan atlar gibiyim. Çünkü son derece kırılgan ve sahne belirsizliklerle dolu. Ama bu güzel bir şey böylelikte zihninizi açabiliyorsunuz.

 

Müzisyenin sesi

 

Burak Sülünbaz: Peki sence bu tecrübe mi, müziği düşünce biçiminin getirisi mi, disiplin mi? Temiz müziğinin ve başarının formülünü nasıl vermek istersin?

 

Lars Danielsson: Bence bu kendi sesine odaklanmayla ilgili. Her müzisyenin sesi, müziği kendine aittir. Pek çok kopya müzik varken kendi sesini yaratmış olabilmek garip bir durum. Sanırım zaman bu kişisel sesin yaratılabilmesinde en büyük element.

 

Pratik disiplini nasıl gelişti?

 

Burak Sülünbaz: Zamanla gelişen ve disiplinle harmanlanan bir müzikal tecrübe belki de?

 

Lars Danielsson: Disiplin hususundan pek emin değilim. Çünkü benim her zaman bir disiplin sorunum olmuştur. Çok disiplinli biri değilimdir, tembelliklerim olur, çocukken bana direk olarak yöneltilmediği pek çok şeyle uğraşmayı istemişimdir. Enstrümanda bulunduğum noktaya gelebilmenin tek sebebi çello ve gitarla çok çalışmam ve pek çok konser vermiş olmamdır. Pratik yapma disiplinim böyle gelişti.

 

18 yaşına kadar caz nedir bilmedim

 

Burak Sülünbaz: Müziği dinlemeyi, öğrenmeyi ve keyif almayı nerede yapmak önemlidir? Kulüplerde mi? Evde tek başına mı? Festivallerde mi? Canlı dinleyerek mi?

 

Lars Danielsson: Kesinlikle canlı dinlemek diyebilirim. Hissetmek ve müzisyenle tanışmak en önemli konudur. Ben çocukken küçük bir kasabada büyüdüm. Çok şanslıyım ki çok iyi bir müzik öğretmenim vardı. Bir cazsever değildi. 18 yaşıma kadar caz nedir bilmezdim. Tabi ki albümler dinledim. Ama gerçek bir müzisyenle tanışmak çok farklı bir şey. Ben yaşı benden büyük müzisyenleri canlı dinleyerek çok şey öğrendim.

 

 

Palle Danielsson

 

Kahramanı kim?

 

Burak Sülünbaz: Amerikan cazı mı Avrupa cazı mı dinlerdin o dönemler?

 

Lars Danielsson: Dinlediğim ilk caz Oscar Peterson’dı ama sonrasında hemen Avrupa cazına yöneldim. Kahramanım Palle Danielsson’dı. Onun ECM ile yaptığı çalışmalar başlangıç sebebimdi. Ama Amerikalılarla da çok çaldım. Onların dilini de çok öğrendim. Santana, Rolling Stones, Allman Brothers benim gençken en dinlediğim müzisyenlerdi. Şu anda da blues gitarı çok severim.

 

Bugünün festivalleri nasıl?

 

Burak Sülünbaz: Dünyanın pek çok yerinde caz festivallerini gözlemleme şansınız oluyor. Biz müzikseverler sadece ülkemizdeki caz festivalleri takip edebiliyoruz. Bir müzisyenin perspektifinden festivalleri dününü bugününü nasıl değerlendirirsiniz?

 

Lars Danielsson: Bir müzisyenin gözünden baktığınızda şu an çok çok daha iyi durumda. Ben müziğe ilk başladığım dönemlerde sanatçıların yüzde 99‘u Amerikalılardı ve Avrupadan gelenler için büyük festivallerde sahne almak gerçekten çok zordu.

 

Çocuklarıyla arası nasıl?

 

Burak Sülünbaz: Müzisyenlerin hayatlarının oldukça zor olduğunu söylenir. Hayatları otellerde, yollarda geçer, ev rahatlığından uzaklardır. Kendi hayatını özellikle bir baba olarak özellikle nasıl değerlendirirsin?

 

Lars Danielsson: Ben şanslıyım ki iyi otellerde kalabiliyorum ve güzel yerlerde kalabiliyorum. Bir baba olmak ise çok zor. Çünkü her zaman uzaktayız. Bununla yaşamak zorundayım. 4 çocuğumun 3 büyüyene kadar onlardan uzakta kalmak zorunda kaldım. Ancak şimdi şimdi onlarla yaşayabiliyorum. Hatta bazen irite edici bir baba bile olabiliyorum. Onları sürekli arayıp mesaj yazmak zorunda kalıyorum. 

 

Çocuk sahibi olmanın yaratıcılığa katkısı?

 

Burak Sülünbaz: Çocuklarına parçalar besteleyen bir baba olarak biliyoruz seni. Bir baba olmanın müzisyenliğine etkileri nelerdir?

Lars Danielsson: Çocuk sahibi olan herkes bilirki ilk çocuğu olan bir insan “Ben çocuğum doğmadan önce ne yapıyordum?” diye düşünür. Çünkü şu an pratik yapmak ve çalmak için öncekinden çok daha fazla enerjim var. Çünkü daha tembeldim. Ve daha çok kendimi düşünürdüm bu çok güzel birşey değil. Ama çocuk olduktan sonra çocuk önemli olmaya başlıyor. Ve yaratıcılığıma katkısı da çok büyük.

 

 

Paolo ile saf bir sound yakaladık

 

Burak Sülünbaz: Önümüzde Paulo Fresu’yla izleyeceğimiz performans var. Dinleyicinin çevresinde daha geniş bir boşluk alanı bıraktığınız düşünce ve derin hisler dolu bir performans bizi bekliyor olacak. Nasıl bir konser bizi bekliyor?

 

Lars Danielsson: Biz Paulo ile çok saf ve özel bir sound yakaladık. Yalnızca iki enstrüman olacak. Zor olan kısmı o solo olduğunda benim tüm orkestranın yerine tutmak zorunda olmam ama aynı zamanda bana ilham veren bir müzisyen. Bizi izleme şansı yakalayacak müzikseverlere bizim sahnede kurduğumuz karşılıklı iletişimin çok iyi geçeceğine inanıyorum. 

 

Yirmi yılı aşan beraberlik

 

Burak Sülünbaz: Birlikte çok çalıştınız biliyoruz…

Lars Danielsson: Evet. Paulo ilk buluşmamız 1997 yılında Trilok Gurtu’nun The Glimpse albümü döneminde oldu. Ama aynı stüdyoda değildik. Kanal kayıt alınıyordu ve ben orada olamamıştım. Ama sonrasında Jan Lundgren’le kuartetle canlı çalmıştık. Ama canlı olarak ilk defa çalıyoruz. Albüm kaydımızdan bir akşam önce stüdyoda bir araya geldik. Planımız beraber prova yapmaktı ama birlikte akşam yemeği yiyerek sohbet etmemizin daha iyi olacağını düşündüm. İkimizde altışar parça getirmiştik beraberimizde ben kendi parçalarımı ve aranjmanlarımı getirmiştim. Sonra stüdyoya girdik ve kaydettik, her şey tek seferde olmuş gibiydi.

 

Yepyeni bir albüm

 

Burak Sülünbaz: Albümün canlı olarak ilk defa mı dinleme şansımız olacak?

 

Lars Danielsson: Aslında Milano ‘da 4 konserimiz olacak ve bir kere de Almanya’da çalacağız ama hepsi bu kadar. Yepyeni bir albüm. Yepyeni müzikler.

 

Caz medyası hakkında ne düşünüyor?

 

Burak Sülünbaz: Son sorum caz ya da daha geniş bir bakış açısıyla müzik yazarlığı, müzik medyası üzerine olacak. Caz ya da müzik yazarlığı alanını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Lars Danielsson: Bence müzikle ilgilenen, yazan-çizen çoğu kişi muhteşem işler çıkarıyor. Çoğunluğu bu işi gönüllü yapıyorlar ve bizim için çok değerliler. İyi veya kötü yazmış olması bile önemli değil. Müzisyenlerin nasıl çalıştığına ve yaşamlarına saygı duymaları da çok değerli.

 

Burak Sülünbaz: Çok teşekkür ediyorum. İstanbul Caz Festivali konser akşamında görüşmek üzere.

 

Lars Danielsson: Röportaj için ben teşekkür ediyorum. Görüşmek üzere.

 

Burak Sülünbaz

 

Cazkolik.com / 20 Haziran 2019, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Burak Sülünbaz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.