Reggae baharatlı caz

Reggae baharatlı caz

Jamaykalı caz piyanisti Monty Alexander bu akşam 20:00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda. Ondan iki akşam sonra da aynı sahneye bir Avrupa efsanesi, Belçikalı guitarist Philip Catherine çıkacak. Cemal Reşit Rey’i bu seçimleri için yürekten kutlarız.


Aslında Montgomery Bernard “Monty” Alexander’i tanımlayan ilk kelimelerin altını çizmek gerekir. 1942 doğumlu, Alexander Jamaykalı elbette, Kingston’lu. Müziğin içinde büyümüş hep. Ülkesinin müzisyenlerinden etkilenmiş, ne çalıyor, hangi enstrümanı çalıyor olurlarsa olsunlar. “Otellerde çalanlar dahil” diyor. Onu en fazla etkileyen kişi ise, küçük Monty’yi kanatlarının altına alan biri değil, 10-12 yaşlarındayken otellerde dinlemeye gittiği biri, piyanist Aubrey Adams olmuş. Birkaç yıl önceki bir Ready-Steady-Ska söyleşisinde “Yanında bir de başkası vardı: Frankie Bonitto. Piyanistti bunlar. Ve Ernest Ranglin. Herkes onu da çok küçükken izlediğimi bilir,” diyor.


Onu etkilemelerine neden olan şeylerden biri, bu müzisyenler arasındaki bağ ise, bir diğeri de hepsinin cazcı olmak istemeleriydi. Hepsinin Charlie Parker, Dizzy Gillespie’ye ek olarak Tommy Dorsey, Glen Miller, Duke Ellington big band aranjmanlarını dinlemeleri. Yerel müzikle, eski usul Batı Afrika ritmiyle, Havana Radyosu ve Dominik Cumhuriyeti’nden gelen cha cha ve merenge ile birlikte. “Ama beni hep şeyden çok Aubrey Adamb’ın stili etkiledi.” Monty Alexander da Karayip etkisini, bir swing duygusunu bebop caz ve blues temelli melodilere katarak çaldı. Hâlâ devam ediyor.


Dört yaşında kulaktan Noel ilahileri çalıyordu. 5’inde aileyi, akrabaları, komşuları eğlendirmeye başladı. İlk piyano dersini 6 yaşında aldı. Gerçi resmi eğitim ona göre değildi ama Kingston’da büyüdüğü için sonraları ses paletini meydana getirecek her tür müziği sindirdi. On yaşına kadar Nat ‘King’ Cole ile Louis Armstrong’u görmüş, dinlemişti. Kendi deyişiyle bir ayağı caz kampında, bir ayağı eski müzikteydi. Biri ötekinden daha kıymetli değildi. Ska’nın da başlangıç dönemiydi. Kulüplerde, stüdyolarda çalmaya başladı. Okul arkadaşlarından oluşan Monty and the Cyclones grubuyla birlikte.


Monty ve ailesi 1961’de Miami, Florida’ya göçtü. Genç piyanist orada da caz kulüplerinde çaldı, cazcı kimliğini geliştirdi. Quincy Jones ile tanıştı, ilk film denemesini yaşadı. Ray Brown ve Oscar Peterson onu Almanya’nın MPS şirketinin sahibi Hans Georg Brunner-Schwer’e tavsiye ettiler ki, ileride bu tanışıklığın çok faydasını görecekti. 1962 başında Miami’deki Le Bi’ gece kulübünde çalışırken Frank Sinatra ve arkadaşı “Jilly” Rizzo’yla tanıştı. New York’a davet edildi ama arkası gelmedi. Ancak altı ay sonra bu kez Reno, Nevada’da yeniden karşılaşınca Jilly, New York’a gelsin diye eline uçak biletini tutuşturdu. Monty onun adını taşıyan kulübü Jilly’s’in piyanisti olarak dört yıl yıldız cazcılarla çalıştı. Bazen yeni açılan Playboy Club’da da çalıyordu. 1964’de Los Angeles’da ilk albümü Alexander the Great’i kaydetti. Yirmi yaşındaydı. 60’ler bitene kadar albüm sayısı 5’i buldu. Bu yıllarda Sinatra ve ekibiyle yakınlık kurdu. “Judy Garland da gelirdi. Onlardan çok şey öğrendim. Frank Sinatra cazcıları çok severdi.”


Yavaş yavaş bir Amerikan klasiği haline geldi. Caz festivallerinde, dünyanın her yanındaki mekânlarda çaldı. Bu akşam da bizim için çalacak. Sayılı caz piyanistlerinden, Jamaykalı Monty Alexander huzurunuzda.


Sevin Okyay

Cazkolik.com24 Şubat 2020, Pazartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sevin Okyay

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.