Caz tarihinin en önemli yılına dair notlar, yorumlar, bilgiler

Caz tarihinin en önemli yılına dair notlar, yorumlar, bilgiler

Caz tarihinde mucizevi bir yıldı 1959. Pek çok makaleler yayınlandı, belgeseller hazırlandı bu yıl üzerine. Aynı sene içinde caz tarihinin akışını değiştiren ve cazın algılanış limitlerini birkaç basamak ileri taşıyan albümler hayatlarımıza girmişti. Bu albümlerden dördü: Miles Davis “Kind of Blue”, Dave Brubeck “Time Out”, Charles Mingus “Mingus Ah Um” ve Ornette Coleman “The Shape of Jazz To Come” albümleridir. O yıl yayınlanan diğer albümler de çok kıymetli ama ben bu dört albüm üzerine mercek tutarak albümleri dinlerken aklımızın bir köşesinde bulunmasından keyif alacağınızı düşündüğüm bilgiler ve kişisel yorumlarımı aktarmayı denedim.


Tarihin en çok satan caz albümlerinin yayınlandığı yıldı. Yıllar sonra büyük müzisyenlerden Herbie Hancock, 1959 yılı için kişisel gelişimi bakımından en değerli kilometre taşlarının biri olarak bahsedecekti. 1959 yılı, müzik endüstrisi geliştikçe ve değerli kayıtların kıymetleri yıllar içinde arttıkça caz tarihinde üretkenliğin yılı olarak anılacaktı.


Miles Davis; "Kind of Blue"


Miles Davis “Kind of Blue” bu yılın en kıymetli meyvesiydi. Tarihin en önemli kayıtlarından biri olarak nesiller boyu müzisyenler için bir referans, müzikseverler için bir kâbe konumuna gelmiş bu başyapıt, Miles’ın Coltrane’in de kendisi gibi bir star olmasına izin verdiği kayıtlardan biriydi. New York’daki Columbia 30th Street Stüdyolarında kaydedilmişti. Eski bir kilise olan yapı geniş tavanlı ve oldukça gösterişliydi ama müzisyenler fiziksel olarak birbirlerine yakındı. Bu yakınlık kayıtlar sırasında büyük avantaj sağlamaktaydı. Aslında kayıtların yapıldığı günlerde kayda girildiğinde tarihin en önemli albümünü yaratmak için çabalanmamıştı. Coltrane Love Supreme kaydından önce evine kapanır çalışır, çalışır ve Musa peygamberin Sina Dağı’ndan dönüşü gibi koltuğunun altında Love Supreme’i kağıt üzerinde tamamlamış olarak döner. Kind of Blue ise kümülatif bilgiyle oluşturulan bir sinerjinin ürünüdür. O kayıtlar sadece planlanan günlerde kaydedilen sıradan kayıtlardı. Yedi saat süren kayıt bittiğinde ortaya çıkan kaydı muhteşem bir esere dönüştüren şey ise enstrümanların gerisindeki isimlerin her birinin birer caz öncüsü olmasıydı. Her kayıt tek seferde kaydedilmişti. “İlk fikir en iyi fikirdir” düşüncesi albümün oluşumunda pusula olmuştur. Müzikçalarınızda dönmeye başladığında her saniyesinden farklı bir keyif alacağınızı garanti edebileceğim bir kayıttır. Oluşan fikir cazın doğuş hikayelerini cebinize koyup yürümek, gelecekçi bir kompozisyon yakalamak ve yolda birlikte yürüdüğünüz gerçek bir dostunuza bir şeyler itiraf etmek kadar kalbe yakın bir performans yaratmaktı. Miles, müziği kaynağından öğrenmişti. 18 yaşında dönemin en önemli lideri Charlie Parker’la çalışmaya başladığında onu diğer müzisyenlerden ayıran bir özelliği daha ortaya çıktı. Müzikbilimcilerin yorumlarında dikkatimi çeken bir ifade vardı; Bu görüşe göre Charlie Parker’ın 10 kelimeyle söylediği bir cümleyi Miles sadece 3 kelimeyle ifade edebiliyordu. Bu benzetme, yalınlığını ifade etmeye çalışıyordu belli ki. Albümde yakaladığı tonla trompet sesinin evrilmesinde bir mihenk taşı olmuştur. Başka bir ifadeyle trompet enstrümanının ya da müziğin kalite sınırlarını saptayan bir ölçüte dönüşmüştür.



The Dave Brubeck Quartet; "Time Out"


1959’un bir diğer önemli albümü Dave Brubeck Dörtlüsü’nün kimi çevrelerce cazı poplaştırdığı gerekçesiyle eleştirilen ama hakkı teslim edilmiş albümü “Time Out” albümüydü. Caz müzik, popüler müzikler rafında satılmaya başlanmış, geniş kitlelerce sevilmeye başlanmıştı. Zaman kalıplarını yıkan bir albümdü. Dörtlünün alametifarikası ortalama müzik zevki olan bir insanın bile kolaylıkla içine girebileceği türden, takip edilmesi kolay bir müzik yaratmalarıydı. Brubeck’in başarısı beyaz müzisyenlerin “siyah klasik müzik” diye kabul edilen cazın içinde beyaz müzisyenlerinde kendilerine yer bulabilmeleri ve başarı sağlayabilmelerinin önündeki ön yargıyı yenmesiydi. Aslında gruba sonradan dahil olan Senatör lakaplı siyahi basçı Eugene Wright grubun tek siyahi üyesi olarak ekibin beyaz müzisyenlerine katılmıştır ve sonraları turne sırasında ırkçı söylemlerin hedefi olmuştur. Brubeck ise Wright’a sahip çıkarak ırkçı safsatalara pabuç bırakmamıştır. Brubeck’in anılarında Time Out’un kayıt aşamasında Paul Desmond’ın gruba sonradan dahil olan Joe Morello için “Ya ben ya O” diye memnuniyetsizliğini ifade ettiği sözleri yer alır. Brubeck, Desmond’un restini görmüş “Joe Morello hiçbir yere gitmiyor” diyerek efsane kaydın oluşmasında net tavrını göstermiştir. Bu yüzden ikilinin aralarının aylarca kötü olduğu rivayet edilmektedir. Brubeck ve arkadaşları dönemin Amerikan Devlet Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın isteği üzerine Avrupa ve Asya üzerinden bir tura çıkmışlardı. Amaç Amerikan kültürünün bir parçası olarak cazı tanıtmaktı. Time Out albümünün omurgası bu tur sırasında oluşmuştur. Hatta "Blue Rondo à la Turk" Türk folk müziğinden alınarak hazırlanmıştır. Kulağımıza tanıdık gelen 9/8’lik ritimler bizim parçayla rahat iletişim kurmamızı sağlamıştır.



Ornette Coleman; "The Shape of Jazz to Come"


Ornette Coleman’ın özgür doğaçlama ateşini körüklediği “The Shape of Jazz To Come” ise Lou Reed’in tabiriyle bir enstrümanın bir insan gibi dile gelip konuştuğu ilk ve belki de en önemli albümdü.The Shape of Jazz To Come albümü özgür doğaçlama müzikseverlerinin içlerinde saklı gizli bir dili gün yüzüne çıkarttı. O güne kadar kulaklara ürkek gelen sesler ilk defa bu kadar yüksek perdeden ve üstüne basa basa söylüyorum “özgürce” dinleyiciye ulaşabiliyordu. Bugünün dünyasını düşünürseniz, özgürlükçü seslere kulakların, zihinlere verdiği tepkiyi düşünürseniz, şuan bile hakkı yenmiş bu güzel müziğin o dönemin koşullarında ne kadar zorlu bir süreçten geçerek bu güne ulaştığını ayrımsayabilirsiniz. İnsanların müziğe bakış açısını bütünüyle değiştirmişti. Bu müzikten etkilenmediğini iddia eden müzisyenler ve müzikseveler bile bir şekilde bu müziğin etkisinde kalmışlardır. Ornette Coleman’ın müziği hakkında sözleriyse yarattığı müziğin ne kadar katışıksız bir müzik olduğunun kanıtıdır. Coleman müziğinde kimseye bir şey kanıtlama amacında olmadığı yada hiçbir bariyeri yıkmayı amaçlamadığını söyler. Sadece elinden geldiğince doğasına uygun bir insan olmaya çalışmaktadır.



Charles Mingus; "Minus Ah Um"


Charles Mingus birlikte çalıştığı müzisyenleri motive etmek, geliştirmek için her yolu deneyen titiz bir grup lideriydi. Oldukça baskın bir karakter olduğu bilinirdi. Basçı Charlie Haden anılarında Mingus’un bir performans öncesi ekibindeki piyanistle tartışması sonrasında kızgınlıkla elini piyanonun içine soktuğundan ve tek eliyle piyanonun tellerini çekip çıkarttığından bahseder. Anlayacağınız, koca adam titiz ve geliştirici bir müzisyendir ama karşısında dikleneceğiniz bir adam değildir. Müzik yaratımına bakış açısını ele aldığımızda genel bir kabulü olduğunu görürüz. Geçmişi, geleneği ya da gelecekte ne olacağını umursamıyor sadece yaşadığı zamana odaklanıyordu. “Mingus Ah Um” Mingus’un 1959 yılında kaydettiği dört albümden biriydi. İsim olarak kulağa garip gelen bu albüm her bir parçasında tutarlılığı duyacağınız bir çalışmaydı. Albümü başarılı kılan temel özelliğiyse gösterişten uzak, doğru kurgulanmış bir kompozisyon eseri olmasıydı. Doğası değişken bir insanın kendini ifade etmeye çabalaması çok zorlu bir süreç olsa gerek. Mingus’u düşünüp empati yapmayı denediğimde bu albüm tutkulu, şefkâtli, ürkek bir insanın hayatında yaşadığı düşüşlerin ve duygusal kreşendoların kayıt altına alınmasıydı belki de diye düşünüyorum.



Bahsettiğimiz dört albümün ortak noktası bu albümleri yaratan isimlerin taklitten uzak kalarak kurdukları hayallerini dünya kültür miraslarına dönüştürmeleriydi. “Time Out” Brubeck’in hayalini kurduğu müziği yaratmasıydı. Mingus, kendi müziğini tanımlarken “Her zaman sadece kendin ol, kendi müziğini çal” derdi. Kind of Blue yalnızca Miles’ın nefesinde hayat bulabilirdi. "The Shape of Jazz to Come" da Ornette’in kendi olmaya çalışan bir genç adamın özgürlüğü arama çabasıydı. Caz müziği ileri taşıyan bu dört isim müziği dinleyicilerin beyinlerinde nereye kadar taşır bilinmez. Bugün bile bu kaynaktan beslenen küçük çayların hangi denizlere akacağı gizemini koruyor.


Burak Sülünbaz


Cazkolik.com / 01 Şubat 2018, Perşembe

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Burak Sülünbaz

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.