Levantine Symphony No.1 de olan var olmayan var

Levantine Symphony No.1 de olan var olmayan var

Türkiye`de de oldukça seveni olan Lübnan kökenli Fransız trompetçi İbrahim Maalouf müziğini orkestral forma dönüştürdüğü yeni çalışması "Levantine Symphony No.1" ile müzik basınında ses getirmişe benziyor. Açıklamalı `Movement`larıyla 5 temadan oluşan, tamamı 45 dakikalık bir senfoni bu. Fransız basını, sanatçının, ülkenin en iyi çağdaş müzisyenlerinden biri olduğunda ortak fikre varmış görünüyor. Albüm yeni çıkmış olabilir ama senfoninin ilk konseri geçen mart New York`da gerçekleşti ve epey ilgi görmüştü (posteri aşağıda).

 

İbrahim Maalouf ile projenin sahibi olduğunu anladığımız New Levant Initiative proje kosunda şöyle bir açıklama yapıyor; "Maalouf`un müzikal vizyonu virtüözlüğü ve Levanten kimliğinin gerçek özünü sentezleme yeteneği Levant`ın açıklığını ve yaratıcılığını somutlaştırır. Maalouf, bu yeni eseriyle sadece müzik ve şiirlerde değil, aynı zamanda ortak bir kolektif kimlik ve hafıza içinde Levant halkını birbirine bağlayan ipleri, ilerici ve entegre biçimde biraraya getiriyor".

 

Peki, gelin bakalım albüm bu bütünlüklü cümlede belirtildiği gibi mi hakikaten?

 

Maalouf`un müziğini, ait olduğu coğrafyaya yönelik ilgisinin yeni ve bir üst formu olarak yorumlamak şüphesiz mümkün ki aslında bu ilgi onun müziğinde başından beri vardır. Albüme adını veren ve Levanten denilen kişi Doğu Akdeniz coğrafyasında İstanbul, İzmir, Mersin dahil tüm liman şehirlerinde yaşayan Müslüman olmayan azınlık olarak kabul edilse de esasen Doğu Akdeniz havzasını kapsayan, savaşlar ve yıkımlar kadar kültürel olarak da binlerce yıldır bereketli bu coğrafyanın insanıdır. Bu anlamda, kısaca latin hristiyanlar, hatta `ara kültür` insanı diyelim. Bu `ara kültür` dediğimizin çoğu zaman baskın kültürden çok daha renkli ve yaratıcı bir kültür olduğunu da kabul etmemiz lazım. Ünlü yazar amcası Amin Maalouf ile ünlü müzisyen babası Nassim Maalouf gibi İbrahim Maalouf`un da içinde olduğu Levantenler mesela tüm Doğu Akdeniz coğrafyasında böyle insanlardır.

 

İbrahim Maalouf bu `ara kültür` insanını merkeze aldığı 5 temalı albümünde aslında tek bir tema/melodi kullanmış. Diğer temaları takiben gelişen `movement`larda bir şekilde ya bu temaya geri dönüyor ya tema kimi zaman Maalouf`un trompeti, kimi zaman elektrikli piyano gibi enstrümanlarla çeşitleniyor. Maalouf`un kendine has trompetinin iki bölümlü çeşitleme yaptığı "Theme 3" bence albümün en dikkat çeken virtüöz bölümü. Prelüd ve uvertürle başlayan senfoni 5 temayı takip eden çeşitlemelerin ardından epilog ve finalle sonlanıyor. Senfonik bir dizilim olsa da 100 çocuktan oluşan koroyla yükselip alçalan senfoni orkestrasının sınırlı senfonik etkisini hariç tutarsak eğer karşımızda esasen bir `combo` var.

 

Ya koro?

 

Los Angeles da sayısız büyük projede yer almasıyla tanınan ABD Ulusal Çocuk Korosu kağıt ve sahne üstünde çok iyi bir fikir olarak görünmekle birlikte şahsen albümde isminin yarattığı etki kadar büyüleyici bulmadığımı belirtmeliyim. Korunun işlevi basit ve sınırlı tutulmuş, koral katman tercih edilmemiş. Oysa, -ne denli uygun örnekler olur bilmiyorum ama- koro kullanımı konusunda mesela Tigran Hamasyan`da (dramatik derinlik olarak), hem yeni bir albüm yapmış olması, ilk albümünden beri müziğinde koroya yer vermesi nedeniyle Kamasi Washington`da (duygusal coşku olarak) sarsıcı koral sonuçlar hissetmiştik.

 

Ezcümle

 

Birkaç sene önce Cemal Reşit Rey`de izlediğimiz İbrahim Maalouf gerek kalabalık sahnesi, gerek müzisyenlerin çapraz geçişli müziğiyle dinleyen herkesi mutlu etmiş, bugünden geriye bakınca, bana, düzenli orkestra yerine kaotik bir large ensemble sanki sahnede daha iyi organize ettiği bir müziğe sahipmiş gibi görünüyor.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 19 Eylül 2018, Çarşamba

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.