Milos Forman`da müziğin etkisi ya da Forman`ın müziğe etkisi

Milos Forman`da müziğin etkisi ya da Forman`ın müziğe etkisi

Pek kimseler bilmez, Milos Forman`ın altmışlı yıllardan bir filmi vardır "Loves of a Blonde". Bir taşra işçi kasabasındaki gencecik sarışın bir kızın umutsuzca aşk arayışı diyebileceğimiz filmde genç kız Andula`yı Hana Brejchova oynamıştı. Prag`dan genç bohem müzisyen Milda`ya (Vladimir Pucholt) aşık olmuş, tek gecelik ilişki yaşamışlar ve kız müzisyenin arkasında bıraktığı maceralardan biri olmuştu, ya da öyle sanmıştı ta ki Andula`nın Milda`yı bulmak için Prag`a gitmesine kadar.

 

86 yaşında ölümü haberi gelen 20. yüzyılın büyük yönetmeni Milos Forman`ın hayatını ve filmlerini sinema sanatı açısından konuya hakim pek çok isim eksiksiz anlatacaktır kuşkusuz ama Forman`ı müzikten ayıramayacağımızı, müziksiz Forman anlatımlarının yavan ve eksik olacağını not düşmek lazım. Forman`la ilgili zihninizi kurcalayın, hatırladığınız filmlerin nerdeyse tamamının müzikle ilişkili olduğunu farkedeceksiniz, yani, bu anlamda Forman`ın kaybı sadece sinema sanatı açısından değil müzik dünyası bakımından da son derece önemli bir kayıptır.

 

 

Milos Forman`ın 1981 yılında, öykünün ekseninde bir caz piyanistnin de olduğu "Ragtime" isimli bir filmi olduğunu biliyor muydunuz? Büyük sanatçının sonsuz gibi görünen kariyerinin en önemli filmlerini bir kenara koyup fazla bilinmeyen filmlerine baktığınızda müzikle, hatta cazla ilgili olduğunu görmeniz için güzel bir örnek. Bu filmin soundtrackinde başarılı olan Randy Newman`ın "One More Hour" isimli parçasını bilmem hatırlayan var mıdır. Tipik bir caz parçası olmasa da dönemin ruhunu, yani, 1. Dünya Savaşı öncesi New York Harlem dönemini anlatması bakımından Forman`ın izlenmesi gereken filmlerinden biridir. Albümün soundtrackini dinlerseniz eğer caz bakımından başka çarpıcı müziklere de tanık olacaksınız.

 

 

Milos Forman altmışların başında Amerika`daki ilk döneminin filmi bir komedi olan "Taking Off"u veya 1963`de Prag`da "Black Peter"i çektiğinde de filmler doğrudan müzikle, müzisyenlerle ilgili olmasa da filmlerin müziklerini yapan isimler mutlaka cazla ilişkili isimlerdi. Bunların arasında bir Çek efsanesi olan Jiri Slitr meraklısının tanıması gereken bir sanatçıdır. Dönemin "West Side Story" filminin esip kavurduğu dönem olduğunu ve bu filmdeki müziklerin Avrupa`daki etkisini düşününce Jiri`nin bir müzikaller adamı olmasında bu etkiden ne denli faydalandığını farkedebilirsiniz. Jiri`nin Milos Forman`la verimli ve cazlı ilişkisi bu kadarla kalmıyor. İkilinin 1960 tarihli filmi "A Well Paid Walk" mesela bir caz operasıdır. Meraklısı internette arasın tavsiye ederiz. Öte yandan, bir ek bilgi olması açısından hem filmin müziklerinde hem senaryosunda bizzat Jiri`nin önemli rolü olduğu "A Walk Worthwhile" isimli 2009 tarihli müzikal bir filmi de saymadan geçmeyelim.

 

 

Dünyanın en önemli kültür coğrafyası Avrupa`nın tarih kokan kültür şehri Prag`ın 20. yüzyıl entelektüeli Milos Forman`ın New York entelektüel çevrelerini anlatan film ya da filmler yapmaması düşünülemezdi. 1986 tarihli Merly Streep ve Jack Nicholson`ın oynadığı biri yemek eleştirmeni diğeri gazete köşe yazarı iki kişinin arasındaki ilişkiyi anlatan "Heartburn" filmi çok tanınan, bir çocuk şarkısı gibi görünen "Itsy Bitsy Spider"la hatırlanır.

 

Altmışlı yıllar dünya için olduğu kadar Milos Forman için de ne kadar önemli ve verimli. Büyük yönetmenin 1965 tarihli çok az tanınan filmi "Talent Competition" mesela öykünün merkezinde müziğin olduğu bir filmdir. Konusu, rekabet halindeki iki yerel orkestranın üyeleri çerçevesinde dolaşan bir öyküdür.

 

 

ve tabii"Hair" ile "Amadeus"

 

Milos Forman`ın kariyerinin kuşkusuz en önemli filmleri arasından yeralan bu iki çalışmanın ikisi de müzikle ne kadar ilgili filmler değil mi. Hele "Amadeus". Benim şahsen 1987 yılında ilk vizyona girdiğinde izlediğim bu filmin benim üzerimde olduğu gibi kuşağımın üzerinde ve müzik sevgisinde büyük etkisi olmuştur. Oscar ödüllü filmde Mozart`ı oynayan Tom Hulce niye az tanınan bir oyuncu bilmiyorum ama sarayın bestecisi Salieri`yi oynayan Murray Abraham sinemanın büyük oyuncularındandır ve sanırım bu rolle ödül de kazanmıştı. Dünya müzik tarihinin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden birinin karşısında yeralan talihsiz bir besteci Salieri`nin Mozart`ın dehası karşısında kıskançlıktan giderek bir tür karadeliğe dönüşen kişiliği filmin en önemli anlatımıdır. Film bize bir Shakespeare anlatımı gibi gelir. Mozart`ın hedonist hayatı ile Salieri`nin disiplinli ve kararlı kişiliği Yunan tragedyalarını hatırlatan, mitolojik Janus efsanesi gibi karşıtlıktır. Deha karşısındaki büyük çaresizliktir.

 

 

1979 tarihli "Hair" de benim ilk gösterildiği dönem izlediğim bir filmdi ve filmdeki gençlerden on yaş kadar daha gençtim. Filmin çarpıcı fikri `saç`la sembolleşir. Zaten filme adını vermişti. Bugünden bakınca uzun saçın ne gibi farklılığı olabilir diyenler için altmışlı yılların hippilikle, uzun saçlarla özdeşleşmesinin bir özgürlük talebi olduğunu, bu özgürlük talebinin doğrudan müzikle ya da müzikle ifade edilen süreç olduğunu anlatır. Vietnam savaşı ekseninde hayata `savaşma seviş` diyerek bakan genç insanların sesini yükselttiği bir dönemdir. Bir yanda savaş, bir yanda uzun saçlar... Bir yanda müzik, bir yanda bomba sesleri.

 

ve ustanın son filmi "Goya`nın Hayaletleri"

 

Yıl 1792 İspanya. Ahlaksız bir monarşi altında inleyen kaos içindeki İspanya, yani, büyük İspanyol ressamı Francisco Goya dönemi. Goya`nın ilham perisi güzel Natalie Portman`ı tutuklayan engizisyon yargıcı Lorenzo`nun (Javier Bardem) esas planı zengin bir tüccar olan kızın babasını yakalamaktır. Film bu eksende ilerler. Bireysel ilişkiler ve olaylar kadar arka planda Fransız Devrimi`nin hayatı etkilediği dönemdir ve biliriz ki Milos Forman`ın son derece sevdiği konulardır bunlar. İlginç ve riskli bir seçim olarak Goya`yı Steelan Skarsgaard oynamıştı ama Javier Bardem`in Murray Abraham`ın gölgesi altındaki oyunu filmi izlemememe rağmen bana önemliymiş görünüyor.

 

Milos Forman sadece bir sinema yönetmeni değildi. 20. yüzyılın önde gelen isimlerinden biriydi. Prag baharına verdiği destekle olsun, savaş ve insan ilişkilerine kafa yoran bir sanatçı kimliğine sahip olması olsun, filmlerinde müziği baş köşeye oturtması ve caz müziğin de bu önemden payına düşeni almasıyla olsun hepsi üstüne daha çok konuşulması gereken konular ve eminim konuşulacaktır. Bu yazı da umarım Türkçe başvuru kaynağı olması bakımından faydalı olur.

 

Feridun Ertaşkan

 

Cazkolik.com / 14 Nisan 2018 Cumartesi

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Feridun Ertaşkan

Cazkolik.com kurucusu, editör ve yazar.

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.