Lurie, İbrahim, Surman ve diğerleri

Lurie, İbrahim, Surman ve diğerleri

"Siyah adamların beyaz kanatlı kuşu Afrika`dan havalandı. Oradan da dünyanın dört bir yanına… Caz, şimdi İstanbul`da."

 


 

Sevin Okyay`ın 6. Uluslararası Akbank Caz Festival programını kaleme aldığı yazı Milliyet Sanat Dergisi`nin 1 Ekim 1996 tarihli 393. sayısında yayınlanmıştır. "Arşivimden Mikrofona" radyo programının yapımcısı sevgili Murat Özdoğan`a arşivini Cazkolik`e açtığı için teşekkür ederiz.

 


 

Akbank`ın, bu yıl ki caz festivali için hazırladığı ilanlarda böyle hoş bir metin var. Evet, o kuş Afrika`dan hanidir havalandı ve bizim diyarlardan da hayli sık geçmekte. Hem de has örnekleriyle. Ancak, Akbank`ın Pozitif organizasyonuyla altı yıldır gerçekleştirdiği uluslararası caz festivallerinde de, bu kuşun pek keyifli uçuşlar eylediği söylenebilir. Keyif, çarpıcı ve yürekli. Sürekli düzenlenen caz festivallerinin bütün "sahip"lerinin İstanbul`daki caz ateşini körüklediği, muhtelif mekanlardaki konserlerin de ayrıca kıvılcımlar çaktırdığı bir gerçek ama, Ekim ayının bu saygın festivali, bizce hepsinin arasında gerçekten de en cesuru. Has seyircisinin sayısı diğerlerine oranla az olabilir ama, hiç değilse çoğunun meramı caz.

 

Akbank 6. Uluslararası Caz Festivali`nin programı ilk kez duyulduğunda, daha doğrusu sızdığında, ben kendi payıma heyecanla titredim. Çünkü yıllardır beklediğim biri vardı listede: Cazın değişiminde en büyük paya sahip sanatçılardan biri, benzersiz takımından bir virtüöz, ahir zaman guru`su Ornette Coleman. Ama daha sevinçten ölmek nasip olmadan program değişti.

 

Yeri boş kalmadı ama. Biraz daha farklı iklimden müzisyenlerle dolduruldu. Üstelik bunların bir tanesi sinemaseverlerin, hele bağımsız Amerikan sinemasını sevenlerin yakından tanıdıkları bir müzisyen/aktör. John Lurie, grubu The Lounge Lizards ile ilk kez İstanbul`a geliyor. Jim Jarmusch hayranları onu, "Stranger Than Paradise" ile "Down by Law"ya yaptığı müzikten, Jarmusch filmlerindeki oyunculuğundan hatırlayacak. Özellikle de "Stranger than Paradise`ın kayıtsız, kaygısız genç kahramanıyla. Lurie ayrıca "Last Temptation of Christ", "Wild at Heart" ve "Paris Texas"ta da oynadı.

 

Saksofoncu ve besteci John Lurie, Lounge Lizards`ı 1980`li yılların başında New York Lower East Side`da kurdu. Grubun müziği blues, caz, artrock, çağdaş klasik müzik ve etnik etkilerin zeki ve mizah yüklü karışımından oluşuyor. Avrupa ve Japonya`ya yaptıkları turnelerle, çaldıkları festivallerle buralarda adlarını duyurdular. Ama kendi ülkelerinde hala kült statüsündeler. Büyük plak şirketleri hala onlarla ilgilenmiyor. Lurie geçen yılki albümü "Voice of Chunk"ın yapımcılığını kendi üstlendi. Albümü de posta siparişi yoluyla tanıttı. Ona biraz pahalıya maloldu ama, hiç değilse alışılmış dağıtım sisteminin dışına çıkmayı başardı böylece. Zaten adlarını da, ticari plak çevrimi dışında yeterince duyurmuş durumdalar. Nefesli çalgılar, elektrik bas, davul ve gitarlarla donanmış Lounge Lizards bazen funk, bazen caz kokan bir müzik sunuyor. Ama Lurie, 1979 yılındaki ilk konserlerinin ardından yaptıkları müziğin ne olduğu sorusunu laf olsun diye "sahte caz" şeklinde cevaplandırdığı için, müziklerinin caz olup olmadığı tartışmaları hep gündeme kaldı.

 

Modern cazın en etkin sanatçılarından biri olan Abdullah İbrahim de, Akbank 6. Uluslararası Caz Festivali`nde izleme fırsatı elde edeceğimiz cazcılardan biri. Üç yıl önce de şehrimize gelip bir solo konser veren İbrahim, ondört yıl ülkesi Güney Afrika dışında, sürgün olarak yaşadı. Ülkesinin müzik geleneğinin titiz bekçisi İbrahim, bu mekansal uzaklığa rağmen, bestelerinde halkının müziğinden yararlandı. Tıpkı Afrika Amerika popüler müziğinin parçalarını biraraya getirip bir bütün oluşturan ustası Duke Ellington gibi. Asıl adıyla Adolph Johannes Brand, yabancılardan edindiği her dolarla plakçı dükkanlarının yolunu tuttuğu için arkadaşları ona "Dollar Brand" adını takmıştı. İlahiler ve gospellerle büyüyen Brand, dinleyici olarak popüler ve etnik müzikten olduğu gibi, cazdan da uzak değildi. Ellington hayranlığının başlangıcı da bu döneme rastlıyor. Genç müzisyen üstada yabancı değil, kendi cemaatinin yaşlı bir bilge adamı gözüyle bakardı. Ülkesinden ayrılıp Zürih`e gittiğinde de, Ellington ona yardımcı oldu. 1960`da, yani 26 yaşındayken Güney Afrika`nın ilk "modern caz" plağını yapan müzisyen, Roach, Coleman, Cherry, Jones ve Coltrane gibi büyük cazcılarla çalıştı. Brand, daha doğrusu, Müslüman olduktan sonraki adıyla Abdullah İbrahim, özgün bir solo yorumu, çağımızın en üretken ve saygın bestecilerinden biri. Cazın yanı sıra klasik besteler ve film müziği yapıyor, bir de operası var. Eylemci yanı da güçlü olan İbrahim, İstanbul`da karşımıza Yarona adını verdiği üçlüsüyle çıkacak.

 

İstanbul`da daha önce de dinlediğimiz bir başka cazcı ise, tıpkı John McLaughlin, Dave Holland ve Jan Garbarek gibi, 1970 ve 1980`lerde cazın uluslararası ufkunu geliştirmiş Avrupalı müzisyen kuşağının en has isimlerindan John Surman. Sanatçı, caz dünyasında eşine ender rastlanır şekilde, meslek hayatına pırıl pırıl ve yenilikçi bir müzisyen olarak başladı, hep evrim geçirerek olgunlaştı. Çok genç bir cazcı olarak seçtiği enstrümanın yani bariton saksofonun teknik zorluklarının üstesinden geldi, onun esnekliğini ve hareketliliğini artırdı, Avrupa mirasının kendisine sunduklarından yararlandı. Zaten Avrupa`da kalmayı da tercih etti. Onu kendi adını taşıyan dörtlüsünün bir elemanı olarak izleyeceğiz. 1980`li yıllardan beri çok sayıda kayıt yapan, caz dışında tiyatro ve TV için klasik müzik dahil besteler gerçekleştiren Surman, yaratıcılığı teknik virtüözitesine denk bir müzisyen. Film müziği de yapan (Claire Denis`in "Chocolat"ı) Surman, Akbank 6. Uluslararası Caz Festivali bünyesinde bir kez daha `live` olarak izlemek bizi memnun edecek.

 

Mark Dresser ise, Festival`in sinema bağlantılı bir sanatçısı. 1972 yılından bu yana üç kıtada bazen solo kontrbas çalan, bazen de ansambl müzik yapan Mark Dresser üçlüsü, İstanbul`da iki sessiz film eşliğinde çalacak. Luis Bunuel`in "Un Chien Andalou"su ile Jean Vigo`nun "A Propos de Nice" filmlerini müziklendirecekler. "Yeni caz"ın birçok büyük ustasıyla çalan ve kayıt yapan, altmışı aşkın plağı olan Dresser`in bir başka sessiz filme, Robert Wiene`nin "The Cabinet of Dr. Caligari"sine yaptığı müzik de bir başyapıt olarak nitelendirilmişti. Müzisyen, çığır açıcı iki yeni gruba, Arcado ve Tambastics`e de hem beste veriyor, hem de onlarla birlikte çalıyor. Mark Dresser, ritik seçimleri, melodik akıcılığı, tınısal renkleriyle dinleyicilerine heyecan veren bir cazcı.

 

Festivalin açılışı ise Vanessa Rubin konseriyle yapılıyor. Rubin, otuz sekiz yaşında olmasına rağmen, yeni sayılacak bir ses. Ama bu durum onun son yılların en seçkin caz vokalistlerinden biri sayılmasını engellemiyor. On beş yıldır New York`u mesken tutmuş olan Rubin, farklı üsluplardaki şarkıları haklarını vererek söylemesiyle ünlü, yorumun ayrıntıya ne kadar bağlı olduğunun bilincinde bir sanatçı. Müzisyenliğin taklit aşamasını çoktan geride bırakmış, kendi üslubuna ve sound`una erişmiş. Bir şarkıcı olarak kendi sesini geliştirerek yenilikçilik düzeyine varmayı, kendine yeni bir ses yaratıp, müziği de yeni yönde hareket ettirmeyi seçmiş. Her yeni plağıyla saygınlığını arttıran, en seçkin müzisyenlerle çalışan bir sanatçı. Kalite kontrolü konusunda da çok titiz. Bu sayede, Toots Thielemans ve gene bu festivalde izleyeceğimiz Steve Turre gibi birinci sınıf cazcılarla çaldı. Ama onun için heyecan verici olan, şarkı söyleme eyleminin kendisi.

 

Ornette Coleman`ın gelemeyişi, bize, John Lurie ile the Lounge Lizards`ın yanısıra, bir başka grubu ve kıdemli müzisyeni izleme şansı verdi. Hardbop döneminin usta saksofoncularından, 1928 Philadelphia doğumlu Benny Golson, Festival seyircilerine meslek hayatında kısa bir yolculuk yaptıracak. Aynı dönemin sayısız caz standardına imza atmış çok önemli bir besteci olan Golson`un yazdığı ve kendisine şöhret kapılarını aralayan "Whisper Not" adlı bestesinin caz standartları repertuvarına katılışının 40. yılını kutlamak amacıyla düzenlenen turnenin bir ayağı da İstanbul olacak. Bütün Benny Golson besteleri gibi birçok sanatçı tarafından kaydedilen "Whisper Not", şimdi yalnızca bir bestenin değil, bir topluluğun adı. Caz yazarı ve plak yapımcısı Mike Hennesey`in Golson`un son kırk yılda yarattığı unutulmayan bestelerinin yeni yorumlarının sunulması için kurduğu grupta, üstadın yanısıra, Jazztet`in saygın (ve aşina) elemanı Curtis Fuller da var. Konserdeki parçalar, yıllardır Golson bestelerine söz yazan John Hendricks tarafından seslendirilecek. Hendricks, Golson`ın bugüne kadar kazandırdığı başyapıtları seslendirecek olan grubun sunuculuğunu da yapacak.

 

 

İstanbul`da sahneye, 1989`da kurduğu yüksek volümlü ve vurmalı çalgı destekli grubu Brainstorm ile çıkacak Chico Freeman da, Akbank 6. Uluslararası Caz Festivali`nin sunduğu ilginç cazcılardan biri. Saksofoncu baba von Freeman`ın oğlu Chico`nun tonu, Chicago ekolünün seçkin bir örneğini oluşturuyor. Freeman, geçmişin geleneklerine olduğu kadar bugünün ruhuna da saygı göstererek, geleceğe de ait olan bir müzik yapıyor. Kendisinin "Afrika Amerika klasik müziği" adını verdiği caz mirasına yeni ifade biçimleri bulma arayışını sürdürürken, hiçbir kaynağı reddetmiyor. Caza trompetle başladı, üniversitede müzik eğitimi görürken tenor saksofona geçti. Şimdi bu iki enstrümanın yanısıra soprano saks, bas klarinet, flüt ve klavye de çalıyor. Besteci ve yapımcı da olan Blues ve R&B kökenli Freeman, daha sonra Latin Amerika müziğin her türüyle ilgilendi. Aralarında babasının da bulunduğu seçkin müzisyenlerle turnelere çıkan Freeman, İstanbul`da birlikte çalacağı grubunu, elektronik müzik alanındaki araştırmalarının bir sonucu olarak kurdu.

 

İstanbullu cazseverler bu Festival`de, yıllardır azimle konserleri izliyor olsalar bile herhalde ilk kez karşılarına çıkacak olan bir enstrümanla da karşılaşacaklar: Parlak renkli sarmal deniz kabukları. Çünkü New York caz çevrelerinin en gözde tromboncusu ve "Saturday Night Live" TV programının kıdemli sanatçısı Steve Turre, grubu Sanctified Shells ile Festival`de sahne alacak. böylelikle de, caz müziğine alışkın olmayan dinleyicilerin bile dikkatini bir anda yakalayıp tutmayı başarıyor. Turre, 1993 tarihli plağı "Sanctified Shells"den bu yana, "kabuk" müziğinin sihrini keşfetme çalışmalarını sürdürmekte. Sarmal deniz kabukları artık Turre için sadece bir yenilik değil, onun müziğinde önemli bir yer oluşturuyorlar. Deniz kabuklarının herhangi bir nefesli enstrümanmış gibi titreşimli dudak tekniğiyle çalınışı, bugünle binlerce yıl öncesini birbirine bağlıyor. Müziğiyle üç kültürü, yani, Afrika Amerika müziği, Latin müziği ve geleneksel Afrika müziğini birleştiren Turre`nin bu ilginç enstrümandaki öğrencileri arasında Frank Lacy, Ruben Eubanks, Jamal Haynes, Douglas Purviance, Aaron Johnson, Jon Faddis ve Stanton Davis`i sayabiliriz.

 

Akbank 6. Uluslararası Caz Festivali`nde, hiç `live` izlemediğimiz halde hayli aşinası olduğumuz bir grup da var. YatKha`yı müzikseverler, daha çok Açık Radyo`dan tanıyacak. Bir süre öncesine kadar, özellikle "Açık Dergi"de, grubun kendine özgü müziğini ve şarkı söyleme stilini dinliyorduk. Güney Sibirya`nın Tuva Cumhuriyeti`nden olan grubun lideri Albert Kuvezin, "Kargyraa" adı verilen, çok pes tonla boğazdan şarkı söyleme üslubunun ustası. Yakut Türklerinin soyundan gelen Albert, aslında Tuva müziğinin eski resmi Sovyet üslubuyla icra edilmesine de, bu müziğin plastik Batı taklitleri ile steril hitech stüdyolara da karşı. O, grubuyla, geleneksel Tuva çalgıları eşliğinde söylüyor. Ama geleneksel melodilerle enstrümanları ve boğazdan söyleyişi, elektro gitarla ve bir `grunge` duyarlılığı ile birleştirmişler. EBU Avrupa Dünya Müziği listelerinde bir anda iki numaraya çıkan albümleri "YeniseiPunk"taki müziklerinin, daha fazla vurmalı çalgı, yeni bir `sound` ve muhtelif gitar akortlarıyla belki biraz değişebileceğini de söylüyor. Grubun `live` olarak izlediğimiz tek elemanı ise, Kuvezin`in artık sadece tuvan müziği çaldığını, beynini Tuvan dağlarının berrak havasıyla temizlediğini söylediği, duşpulur ve mazhar icracısı, vokalist Akym Zapadnik. Biz kendisini en son Roxy`de, bir Shierback üyesi olarak izlemiştik.

 

Aksanat`taki Laser Disc ve video film gösterileri ve seminerlerle de çeşitlenen Festival`de Türk gruplarını da izleme olanağımız var. Aslında Arto Tunçboyacıyan`a Türk asıllı cazcı demek daha doğru olur belki. Çünkü profesyonel müzisyenliğe 11 yaşındayken başlayan Arto, bundan onbeş yıl önce ağabeyi Onno Tunç`un teşvikiyle New York`a taşınmıştı. Kendini kısa zamanda caz çevrelerine kabul ettirdi, sayısız caz deviyle turneler, stüdyo kayıtları ve projeler gerçekleştirdi. Kendi adını taşıyan iki solo albümü olan Arto Tunçboyacıyan`ı "live" olarak en son bu yılki Uluslararası İstanbul Caz Festivali`nde, Zawinul Syndicate ile izledik. Bu kez İstanbul`da Arto`ya dünya çapında ünlü iki müzisyen, basçı Mrc Johnson ile gitarist Wolfgang Muthspiel eşlik edecek. Bir başka Türk cazcı, yerli caz CD`lerinin başarılı olabileceğini kanıtlayan Kerem Görsev de, festival programında. 1985`te müziğe başlayan piyanist, özellikle Caz Bar`da çalıştığı dönemde, uluslararası birçok cazcıyla birlikte çalma fırsatına sahip olmuştu. Kısa süre önce çıkan üçüncü albümü "For Murat" ile gündemde olan Görsev`e, Los Angeles doğumlu, Ellis Marsalis`in yanında yetişmiş basçı Eric Revis eşlik edecek.

 

Festival`in son Türk topluluğu ise, Oğuz Büyükberber, Alper Maral ve Çağlayan Yıldız`dan oluşan Kaçan Keçi. Türkiye`de yaşayıp da müzikle gerçekten ilgili herkes, Büyükberber`in adını duymuştur mutlaka. Onun liderliğindeki Kaçan Keçi. caz, funk, blues ve çeşitli ülkelerin folklorik müzikleri gibi farklı türleri yorumluyor. Kendileri, Akbank 6. Uluslararası Caz Festivali`nden birgün önce düzenlenen basın toplantısının da, Vanessa Rubin`le birlikte konukları arasındaydı. Gerçi, bir yerli bir yabancı dengesi Festival`de sürdürülmüyor ama, bir kez daha tekrarlayalım; Akbank Caz Festivali caz festivallerinden yana hiç de fakir olmayan İstanbul`da izlediğimiz en ilginç ve en yürekli festival. Bu yıl da cazı gerçekten seven kişilere damıtılmış mutluluklar yaşatacağından eminiz.

 

Sevin Okyay

 

Cazkolik.com / 22 Kasım 2017, Çarşamba

 

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Sevin Okyay

  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.