Müziğinin, binlerce çiçeği damıtarak bir cümleye dönüşmesini sabırla bekleyen Anouar Brahem dün gece Topkapı Sarayı`nın kalbini çaldı...

Müziğinin, binlerce çiçeği damıtarak bir cümleye dönüşmesini sabırla bekleyen Anouar Brahem dün gece Topkapı Sarayı`nın kalbini çaldı...

Anouar Brahem`in kibirden uzak müziği...

Çınar ağaçları müziği nasıl dinler... Ya Topkapı Sarayı`nın surları, duvarları... Ya yerdeki çimenler... Ya gökyüzünde göz kırpan yıldız bize ışığını yüzlerce yıl önce çocuk sultanlardan biri bahçede koşarken mi gönderdi ve biz onu anca şimdi, belki de dün akşam Anouar Brahem konserinde mi gördük... Kimbilir...

Coen Kardeşler`in son filmi "No Country For Old Men" filminde şerif çölün ortasında karavanda yaşayan yaşlı dostunu görmeye gittiğinde yakın gelecekte neler yaşayacağından dolayı tedirgindir. Bir süre konuşurlar ama şerifin içindeki terdirginlik dağılmamıştır, yaşanacakları öngörecek kadar tecrübeli olan yaşlı adam filmdeki en can alıcı cümlelerden birini sarfeder; "Dünyanın acele etmesini istemek kibir olur..."

Dün gece, Topkapı Sarayı`nın bahçesinde, binlerce çiçekten bir damla koku damıtan bir adamın kibirden uzak müziğini dinledik. Anouar Brahem udundaki müziğin sabırla dışarı çıkmasını bekleyen bir müzisyen. Ana sayfamızda halen yayında olan son söyleşilerinden birinde bestelemenin kendisi için uzun bir süreç olduğunu söylüyor, bazen on yılı bile bulabiliyormuş. Sahra çölündeki zamanın bizim için değil ama dünya için ne anlama geldiğini anlamış birinden bu sözü duymak çok normal.

Sarayın bahçesinde yaşlı çınarlar Brahem`in udundan çıkan müziğin havanın buharıyla karışıp yoğunlaşmasını bizim gibi izlediler. Bu müziğin bir kısmını içlerine çektiler, bir kısmının dağılıp yayılmasına izin verdiler. Sarayın duvarları ud, piyano ve akordiyonun yaptıkları müzikten yüzlerce yıllık geçmişlerine yeni anılar eklediler ve biz dinleyiciler de Brahem ve arkadaşlarının müziğini sevdiğimizi içtenlikle gösterdik. Öyle kolay bırakıp gitmelerini istemedik...

* * *

Ramazanda Caz konserleri belki de yanyana gelmesi ilginç karşılanan iki kavramın; Ramazan ve Jazz`ın birbirlerine ne denli yakışabildiğini görmemiz açısından olsun ya da bu kavramlara alışkın olduğumuz ön yargıyla bakmanın anlamsızlığını gösteriyor olsun esasen ne denli değerli bir şeyi başarmış olduğumuzun umarız yeterince farkındayızdır. Eminiz ki, İslamiyetin kutsal ayı Ramazan ile dünyanın en özgün müziği Jazz`ı aynı kavramın içinde buluşturabilecek tek ülke bizdik. Bu yüzden, bazı açılardan bize benzeyen Endonezya`nın geçen seneki konserlere dünya basınındaki sansasyonel ilginin ve başarının ardından Hakan Erdoğan Productions`a başvurarak aynı konsepti orada da yapmayı istemelerini doğrusu hiç şaşırtıcı bulmadık. İşin doğrusu, eğer bizim kendi sponsorlarımız bu işe hakettiği desteği vermezlerse bu eşsiz fikri Hakan Erdoğan Endonezya`da sürdürmek zorunda kalabilir. Üstelik, inanın orada bulacağı finansal ilgi konsepti dünya çapında bir başarıya, bir olaya dönüştürür.

* * *

Hakan Erdoğan`a Ramazan ve Jazz`dan ürettiği eşsiz ortaklık için teşekkür ederiz. Emin olsun bunun ne anlama geldiğini gayet iyi anlıyor ve takdirle karşılıyoruz. Daha çok konser, daha çok müzisyeni biz de istiyoruz, elbette kendisi de istiyor ama bunun yolunun konserlere kurumsal destekten geçtiğinin de farkındayız. Özel firmalar hatta klasik destekçi firmalar bir yana böylesi bir organizasyona en çok İstanbul Büyükşehir Belediyesi`nin ismi yakışmaz mıydı? Konserlerin değerinin dünya çapında bir olguya dönüşmesinden mutlu olmaz mıydı? Mutlaka olurdu...

Umarız seneye bu konuda çok daha olumlu adımları, daha çok sayıda konser ve pek çok harika müzisyenin isimlerini sizlere müjdeleriz.

(Fotoğraf için sevgili Tunçel Gülsoy`a çok teşekkür ederiz)

Cazkolik.com / 17 Ağustos 2011, Çarşamba

BU İÇERİĞİ PAYLAŞIN


Cazkolik.com

  • Instagram
  • Email

Yorum Yazın

Siz de yorum yazarak programcımıza fikirlerini bildirin. Yorumlar yönetici onayından sonra sitede yayınlanmaktadır. *.